sahibi (sahip ne iğrenç bir kelime değil mi?) olmayan köpek.
uzun süredir bir sokak köpeği tartışmasıdır gidiyor. bir yanda sokak köpeklerini canavar ilân eden basın, bir yanda (haklı olarak) köpeklerden korkan insanlar, bir yanda aklı başında çözüm önerenler (ki sesi en kısık bırakılan taraf) bir yanda da köpek saldırısından mağdur olanlara dava açacak kadar şuurunu kaybetmiş sözümona hayvanseverler (ki bunlar da sesi en çok çıkan/çıkartılan taraf)
beni bilmeyenler için mini özet: 18 yaşımdan beri, kampüste, sokakta, barınakta, ormanda besleme yapmak, hayvan sahiplendirmek, avukatlık ruhsatımı aldığım günden beri de hayvanlarla ilgili dava takibi yapmak gibi her türlü işin peşine koşuyorum. 36 yaşındayım ve konuyu biliyorum.
sevgili hayvan korumacı arkadaşlar, ilk sözüm size: insanlar köpeklerden korkuyorlar. buna saygı göstermemiz lazım. barınaklarda o hayvanlara edilen eziyetleri bilmiyorlar, anlatmamız lazım. biz onlara çemkirdiğimizde birdenbire hayvansever kesilmiyorlar, aksine hayvanlardan nefret etmeye başlıyorlar. sabırlı olması gereken taraf biziz; çünkü biz kendimizi kibarca ifade etmediğimizde acısı hayvanlardan çıkıyor, hayvanseverler de manyak olarak yaftalanıyor. kimseye sevimli görünme çabam yok; ancak karşımda hayvan konusunda bilgisiz biri varsa saatlerce anlatabilirim.
sokak köpeklerinden korkanlar, bu kısmı sizin için yazıyorum: öncelikle bu korku hayvanın saldırganlığından değil de her köpekten korkmak şeklinde tezahür ediyorsa, sizin fobiniz var demektir. bunun için yardım alın. öte yandan "her köpekten korkmuyorum, sürü halinde gezenleri ya da saldırgan olanlarından korkuyorum" diyorsanız, haklısınız ben de korkuyorum. ancak o köpeklerin size saldırıp zarar verme ihtimali, trafik kazası riskinden çok daha düşük. ben elimde kilo kilo etle bir haftadır aç yirmi köpeğin arasına dalmış insanım, eminönü'ndeki baklava izdihamı gibi olmuyor. iyiliğe geleni anlayıp öyle güzel bekliyorlar ki. insan deyip yücelttiğiniz beş para etmez çoğu kişiden çok daha akıllı ve duyarlılar. aslında hayvanseverlerin çemkirmesi de bundan. köpekler gerçekten harika yaratıklar ve biz insan türü olarak onlarla birlikte yaşamaya layık değiliz. yine de kabul ediyorum bir risk var, zarar görenler var, korkunuz makul.
sokak hayvanı populasyonunu kontrol altına almak zor değil, 5199 sayılı kanun yürürlüğe gireli tam 17 yıl oldu. bu 17 yılda kısırlaştırma düzgün bir şekilde yapılsaydı bugün bunları konuşuyor olmayacaktık; ama belediyeler bu işe hiçbir zaman önem vermediler, yasalarla kendilerine verilen sorumlulukları yerine getirmediler. kendilerine verilen ödeneği cukkaladılar, yalandan iki hayvan kısırlaştırıp kulaklarına küpe taktılar ki küpeli köpeklerin çatır çatır doğurduğunu da gördü bu gözler. kalan zamanda da şikayet geldikçe itlaf yaptılar. bu itlafların uygulayanı belediyeyse de, iki köpek hav dese "çocuğum korktu, karım ürktü" diye bu hayvanları şikayet edip belediyeyi üstlerine salanlar da bu ölümlerden sorumludur. devletin ayıbının acısını hayvanlardan çıkaramayız. bu hayvanlar bu dünyadalar ve hepimiz kadar yaşama hakları var.
peki ne yapmamız lazım:
bakın bu sorun eğer vicdana uygun çözülecekse bunun kolay bir yolu yok. verin ilacı zehri, itlaf edin gitsin diyorsanız size söyleyeceğim tek şey var: yıllardır itlaf ediliyorlar, yıllardır barınaklarda yok ediliyorlar, zehirleniyorlar; ama hala buradalar. çünkü doğa yolunu buluyor. öldürerek çözemezsiniz. siz barınaklarda ne oluyor sanıyorsunuz? öldürülüyorlar; ama bitmiyor. bitmez. yaşam galip gelir.
çözüm nettir, uygulanırsa birkaç sene içinde sokak hayvanı populasyonu kontrol altına alınır, barınak rezaletleri biter.
1. pet hayvanı üretim ve satışını kesin olarak yasaklamak, merdiven altı üretimi denetim ve caydırıcı hapis cezalarıyla durdurmak.
2. ülkeye yurt dışından pet hayvanı ithal edilmesini yasaklamak, hayvan kaçakçılığına ağır hapis cezası getirmek, ülkeye girecek sahipli hayvanlara kısır olması şartını koymak,
3. sahipli hayvanın terk edilmesine adli hapis cezası öngörmek.
4. sahipsiz hayvanları kısırlaştırmak.
5. sahipli hayvanların kısırlaştırılmasını teşvik etmek.
bunlar yapılırsa sokak hayvanı sayısı azalır, barınak rezaletleri azalır, hayvan terki azalır, hayvana verilen değer artar.
insanlar istedikleri cins, yaş ve cinsiyetteki kedi ya da köpeği her an bulabiliyorlar. öyle olunca terk etmek de kolay oluyor. hayvan üretimi ve satışı durdurulduğu anda cins olmayan yetişkin hayvanlar bile kolaylıkla yuva bulabilir.
"peki biz ne yapabiliriz?" diye soran olursa:
barınak gönüllüsü olabiliyorsanız olun. çok zor, meşakkatli iştir. olamıyorsanız, barınak gerçeklerini öğrenip insanlara anlatın, hayvan satın almalarını engelleyin, sahiplenmeye ve hayvanları kısırlaştırmaya teşvik edin. sokaktaki hayvanları barınağa göndermeyin. kısa ve orta vadede bu vahşet sona erecek gibi görünmüyor; ancak bir hayvan kurtarsanız bile kârdır. vahşeti duyurmanız bile önemlidir.
buraya kadar sabredip okuyanlara saygı ve teşekkürlerle tekraren yazıyorum, hayvan üretimi ve satışı oldukça, sokakta hayvan olacak. bunu iyice anlayın. bugün bir mucizeyi başarıp ülkedeki tüm köpekleri öldürelim, çok değil iki yıl içinde aynı miktarda hayvanı sokakta göreceğinize sizi temin ederim. düşünün ki tavandan su akıyor, siz tavanı tamir etmek yerine habire ıslanan yeri siliyorsunuz. işte sokak köpeklerini itlaf etmek de böyledir. siz üretim ve satışı durdurmazsanız, kısırkaya toplama kampı gibi nicelerini inşa edin sonuç alamazsınız.
bu kısmı yazmak istemezdim; ama içinizde "ben korkuyorum abi bana ne, ölsün gebersin hepsi, zehirleyin gitsin" diyeniniz varsa tez zamanda acı içinde geberir umarım. yaşama saygı duymayanın yaşamına saygı duymuyorum. herkesin ömrü vicdanı kadar olsun.