o kadar aile konusunda yazdık ettik, siz okudunuz. biraz da aileyi oluşturan evlilik olgusundan bahsedelim. tabii öncesinde eş seçimi konusunda değinmek gerekir.
eş seçimi evliliğe giden yolun ilk adımıdır ve eş seçme olayı toplumdan topluma, kültürden kültüre göre değişiklik göstermektedir. kimi toplumlarda eş seçimi bireyin kendi özgürlüğüne bırakmış olsa da bazı geleneksel toplumlarda manevi değerler eş seçme olgusunu etkileyebilmektedir. ve her toplumun, kültürün kendi içinde eş seçme konusunda belirleyici özellikleri (sosyal, kültürel, psikolojik, biyolojik özellikler) vardır.
insanın olduğu her yerde olan evlilik olgusunda evlenmek isteyen birey mutlu olmak istemektedir. bu mutluluk çiftlerin beraber her şeyi paylaşabilmesinden ve çiftlerinin birbirlerinin ihtiyaçlarını (sevgi, aşk, cinsellik, maddi) karşılamasından gelmektedir.
eş seçme konusunda "sosyal mübadele yaklaşımı" denilen bir kuram vardır. bu yaklaşıma göre çiftlerin gerçekleştirmek olduğu yahut gerçekleştirdiği tüm etkileşimler maddi ve manevi malların mübadelesine yani değiş-tokuş'a dayalıdır. bireyler ilişkide tamamen çıkar gözetmektedir. şimdi böyle söyleyince bazılarınız bunu abartılı bulmuş olabilirsiniz ama içimizde benim gibi her şeyin çıkar ilişkisi olduğunu bilen, fark eden insanlar vardır. bu yaklaşımda "çıkar=ödül-maliyet" olarak bir denklem söz konusudur. ilişkide çıkar üst seviyede tutulmaya çalışır. ve ödüllerin maliyetten fazla olmamasına özen gösterilir çünkü fazla olursa çıkar azalır ve bireyin aldığı verim azalmış olur ve bireyi bu ilişkide tutacak bir şey kalmaz. diyelim ki ilişkiden aldığınız sevgi 2 birim ama ettiğiniz kavgalar yüzünden aldığınız zarar 5 birim, o halde sizin bu ilişkide durmanız kendiniz için iyi değildir. başka bir örnek: ilişkide mutlu olmak için 10 birim harcıyorsunuz ama size bunun getirisi 3 birim mutluluk oluyor. eh yine bu durumda da ilişkide durmanız zararlı. zaten bu kurama dahil olan bilim insanları çıkarınız düşünce o ilişkiyle işiniz biter, ayrılırsınız diyor ama siz yine de bunun farkında olun.
bu yaklaşıma göre bireyler birbirleriyle belirli ürünleri (fiziksel çekicilik, sosyo-ekonomik durum, genel değerler ve beğeniler) takas etme yoluyla birbirlerini mutlu etmektedir. bu ürünler soyut ve somut olarak iki farklı dalda incelenebilir: - soyut dalda: aşk, duygusallık, - somut dalda: para, cinsellik falan (çekici olmayı nereye yazmam gerekiyor karar veremedim ama o da var işte) burada saymış olduğumuz ürünler ilişki yaşayan bireyler tarafından birbirleriyle takas edilir. ve işin garipsediğim bir yanı bu ürünlerden biri diğerine baskın değil hepsi eşittir. işte kadın erkeğin parasını yer, erkek de kadının çekiciliğini sömürür ve bu iki üründe eşittir (bu örneği bir sosyoloji profesörü vermiş. örneklerimizde bile hala erkek parası olan, kadın doğurgan olan pü bize).
bu ilişkide bireyler birbirlerinden karşılıklı olarak aşk, sıcaklık ve arkadaşlık beklemektedir. bize bunları sunmayan ilişkilerden uzaklaşırız, kaçarız. tabii yukarda değindiğimiz gibi harcadığımız efor ve zamanın getirisi yeterli olmadığında yine ilişkiden uzaklaşırız.
toparlıyım artık. bu yaklaşıma göre bireylerin ilişkilerde bulunma sebebi mutlu olmaktır ve bunu da çıkarlarımızı gözeterek yaparız.
eş seçimi konusunda bir diğer başlığımız ise filtreleme yaklaşımıdır. bu yaklaşımı savununlar filtrelemeyi bir süzme olarak görüyorlar. evlenmeyi düşünmeye başladığımızda etrafımızdaki kişileri bir süzgeçten geçirerek kimin hangisi ile evlilik olabileceğini düşünüyoruz. bir nevi tanıyoruz. peki bu tarama işlemini nasıl yapıyoruz? ilk olarak potansiyel adayları belirleriz. (hetero isek karşı cinsimiz, yaşıtımız, bazı toplumlarda din, eğitim ve sosyal sınıf yakınlığı vs) daha sonra yakınlık filtresini uygularız. potansiyel adayımız bize "coğrafi" olarak yakın olmalıdır. bunu açıklama gereği yok. gözden uzak olan gönülden de uzak olur. en önemli filtre budur. yakın olamadığımız biri ile ilişkiye başlamak pek zor oluyor.
daha sonra çekicilik filtresi gelir. karşımızdaki kişiyi fiziksel ve kişilik çekicilik bakımından inceleriz. bu filtre kişiden kişiye, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişir o yüzden pek konuşmak doğru olmaz.
sonrasında benzerlik filtresini uygularız. karşımızdaki kişiyi yaş, eğitim, etnik durum, din, sosyo-ekonomik sınıf bakımından inceleriz. kendimize uygun olmasını isteriz. (eğitim konusunda ben çok katıyım ya bilgisiz kişiyle yapamıyorum üni okuması şart. sizde de vardır hadi itiraf edin)
sonrasında uygunluk filtresi gelir. karşı tarafın davranışlarını, düşüncelerini, değerlerini, tavırlarını, hareketlerini, rollerini, ihtiyaçlarını inceleriz kendimize uygun olmasını bekleriz.
bundan sonra ise deneme süreci gelir. orada da kimi yerlerde birlikte yaşama görülür kimi yerlerde nişanlanma, sözlenme falan olur.
bu kısmı da toparlıyım. bi süreç içerisinde kişi bir filtreye takıldığında görmezden gelebilir ya da filtreyi uygulamayabilir konu çok öznel kişiden kişiye göre çok değişiyor.
eş seçimi konusunda varsayılan son yaklaşım ise sosyo-biyolojik yaklaşımdır. evrimsel temellere dayalıdır. kısa keseyim. erkek en dolgun kadını istiyor çünkü içten içe en çok onun doğurgan olduğunu düşünüyor. kadın ise en maço, kaslı, kıllı erkeği istiyor çünkü onu sürünün alfası sanıyor. özet hala hayvanız vs vs ama bunu aştık biz artık duygusal hareket ediyoruz.
yazdıklarımız bir kenara eş seçimi konusunda - fiziksel görünüm - yaş - din - ırk - fiziksel/coğrafi yakınlık - toplum baskısı gibi unsurları göz önünde bulundurarak eş seçeriz.
tüm bu bahsettiklerimiz "özeldeki geneli görme" davranışıdır. bu yüzden yanılabiliriz affola. konu da kişiden kişiye göre değişir onu da unutmayın.