1. Efendim şimdi bu eleman (lavuk bile diyebilirim, bezdim kendisinden) 1820’de İngiltere’de doğmuş, Babası ve amcası tarafından matematik, fen bilimleri dersi almıştır. Aldığı teknik eğitim sonucunda da kendisini bir filozof olarak görmeye başlamış ve etik, doğa bilimleri ve sosyal bilimleri bir araya getirecek "büyük bir proje"ye başladı (comte’da böyle yapmaya çalıştı). Bu büyük proje ise sosyolojinin disipliner sınırlarının çok ötesine geçen “Sentetik Felsefe” olarak adlandırılır.

    1851’de Sosyal Statik eserini yayınladı bu eseriyle de sosyal darwinist, liberal ve muhtemelen sağcı bir ideolog olarak görülmeye başlandı. Spencer bu çalışmasında “bırakınız yapsınlar” ilkesini savunur.
    Spencer, 1864’te biyoloji konusunda dönemin en ileri çalışmalarından biri olan “Biyolojinin İlkeleri”nin ilk cildini yayınladı. Spencer daha sonra biyolojinin ilkelerini ‘süper organik bedenler’e uygulamaya çalışmıştır ve bu çalışma biyolojik bilgilerin onun daha saf sosyolojik açıklamalarını nasıl etkilediğini gösterir. Toplumsal olgulara uygulayacağı bazı temel görüşlerini üç kaynaktan alır: Thomas Malthus, Karl Ernst Von Baer, Charles Darwin.
    Bir de bu Darwin abimiz ile baya baya yakınlarmış, birbirlerini etkilemişler. Spencer’ın gelişme konusundaki ilk fikirleri Darwin’in evrim teorisini büyük ölçüde etkilerken görünüşe bakılırsa Darwin’in “doğal seleksiyon” fikri Spencer’ın rekabet ve mücadeleye vurgusundan bağımsız olarak formüle edilmiştir. Darwin’in evrim teorisi Spencer’ın popülasyonlar arasındaki rekabetin bir ürünü olarak toplumsal evrim anlayışına destek sağlar ve meşruiyet kazandırır. Spencer’ın toplumun yapısını biçimlendirici faktör olarak çevresel yani ekolojik ve genel toplumsal koşullara sürekli vurgusu kuşkusuz Darwin’in açıklamalarının etkisinin bir ürünüdür.

    Spencer’ın Sentetik Felsefesi fizik ve biyolojide geliştirilen fikirler ve ilkelerin bir sentezidir. Ancak onun bu fikirleri sosyolojik çalışmalarında kullanma biçimi büyük ölçüde Comte’un pozitif felsefe açıklamasından etkilenmiştir. (ikisi de tüm bilimleri tek çatı altında birleştirmeye çalışıyor)
    Spencer kendisini sosyologdan ziyade filozof olarak görür. Onun Sentetik Felsefe olarak terimleştirilen makro düşünce şeması 'evren'in tüm alanlarını, yani fiziksel, psikolojik, biyolojik, sosyolojik ve etik alanları kapsamayı amaçlar. Etik bileşenin dahil edilmesi bu felsefeyi problemli kılar, zira Spencer'ın sosyolojisine bazen ideolojik unsurlar karışır. (spencer’a vasat bir filozof diyenler var).
    Daha sonra “sosyal statik” kitabını yayınlar ana tezi şudur: İnsan soyunun her üyesi… hayattan en yüksek hazzı almasını sağlayacak yetilerle donatılmakta kalmamalı, aynı zamanda diğerlerinin benzer hazzı elde etme imkanlarını engellemeden her arzusunu doyurabilecek tarzda eğitilmelidir. Ayrıca o amacına en mükemmel biçimde ulaşmaya çalışırken başkalarının haz almadığını görmekten haz alabilmelidir. (spencer, social statics, s, 448)
    Ayrıca sosyal darwinist olduğundan ötürü de organizmacı analojiler yapar toplumu direkt bir bireye benzetir.

    1862’de İlk İlkeler’i yayınladı. bu kitapta ‘evren’in ‘temel’ veya “ilk ilkeler”ini belirlemeye çalışır. Dönemin biyolojisi ve fiziğinden yararlanarak, evrendeki tüm alanlar için geçerli belirli ortak ilkeleri en soyut düzeyde yakaladığını düşünür. Spencer'a göre, evrenin hakim süreci evrimdir ve basit yapı biçimlerinden daha kompleks formlara doğru ilerler. Spencer için Evrim maddenin -toplum örneğinde nüfusların ve insanların ilişkilerini düzenleyen yapıların- oluşumu, farklılaşması ve bütünleşmesi etrafında ilerler.
    study of sociology kitabında sosyoloji hakkında şunu söyler: Olgularının içkin doğasının, olgularının gözlemcileri olarak doğalarımızın ve gözlenebilecek olgular karşısındaki özel konumumuzun gösterdiği gibi, Sosyoloji yapma biçimi önündeki engeller diğer bilimlerdekinden daha büyüktür.
    Ayrıca bu kitapta diğer engelleri/sorunları inceler, çözmeye çalışır.

    Spencer, sosyolojinin hedefinin tüm organik formların -süper-organik (toplum) dahil- morfolojisinin (yapısının) ve fizyolojisinin (süreçlerin) ilkelerini ortaya koymak olması gerektiğini vurgular.
    Spencer biyoloji ve sosyolojiyi paralel organik bilimler olarak görmesinde ve biyolojik ve sosyal toplamları anlamanın sosyolojinin ilkelerini keşfetmek için gerekli olduğunu kabul etmesinde Comte’un etkisini kabul eder. Zira Spencer tüm sosyolojik çalışmalarında yapı ve işlevin belirli ilkelerinin tüm organik yapılarda ortak olduğunu vurgular.

    Son olarak toplum-organizma benzerlikleri ve farklılıkları
    1. Hem toplumlar hem de organizmalar, inorganik maddelerden, gelişimleri ve büyümeleri bakımından ayrılırlar.
    2. Hem toplumda hem de organizmalarda, büyüklük artışı komplekslik ve farklılaşmada artış anlamına gelir.
    3. Her ikisinde de, yapıdaki ilerleyici bir farklılaşmaya işlevsel farklılaşmalar eşlik eder.
    4. Her ikisinde de, bütünün parçaları karşılıklı bağımlıdır, birindeki değişim diğer parçaları etkiler.
    5. her ikisinde de bütünün her parçası başlı başına bir mikro toplum veya organizmadır.
    6. Hem organizmalara hem de toplumlarda bütünün hayatı sonra erdiğinde bile parçalar bir süre varlıklarını sürdürürler.

    Spencer’a göre toplum ve organizma arasındaki farklılıklara şöyle sıralanabilir:
    1. Parçaların ilişki derecesi organik ve süper-organik yapılarda büyük farklılıklar sergiler. Organik yapılarda parçalar arasında yakınlık ve fiziksel ilişki olmasına rağmen, süper-organik sistemlerde elementler dağılmıştır ve arada sadece bazen fiziksel bir ilişki vardır.
    2. Elementler arasındaki ilişkilerin doğası organik ve süper-organik sistemlerde büyük farklılıklar sergiler. Organik yapılarda iletişim farklı düzeylerde iç bütünlüğe sahip kanallarla aktarılan moleküler dalgalar aracılığıyla gerçekleşirken, insanlar arasındaki iletişim düşünceler ve duyguları iletmek için gerekli olan dili kullanma kapasitesi sayesinde gerçekleşir.
    3. Organik ve süper-organik sistemler arasında birimlerin bilinçlilikleri bakımından büyük farklıll1lar vardır. Organik yapılarda sadece bazı türlerdeki sadece bazı elementler bilinçli düşünme kapasitesine sahipken insan toplumlarında tüm bireyler bilinçli düşünme kapasitesine sahiptir.

    İşte Spencer, liberal, sağcı, muhafazakar, biyolog, filozof, sosyolog, darwinist birisidir. Bunun yanı sıra siyasal teoristçi olarak da anılıyor. Devlet, özel mülkiyet, kadın hakları üzerine yazılar yazıyor ve deniliyor ki feminizm olmadan önce spencer bir feministtir. Jeopolitik teori’de geliştiriyor burada devletlerin toprak bütünlüğünü, halkın açlığını, sermaye kaynaklarını falan inceleniyor ve kimilerine göre bu teori o kadar gelişmiştir ki Spencer sscb’nin doğuşunu görse 1990’lar da bu teorisi ile çökebileceğini tahmin edebilirmiş, öyle diyorlar yani.

    Kaynağım: turner, Powers, beeghley: sosyolojik teorinin oluşumu, diğer kaynaklar metin içinde zaten
    #272414 yavuzthehun | 3 yıl önce
    0filozof