efendim öncelikle Dil organ olarak Türk Dil Kurumu tarafından şöyle açıklanmaktadır: “Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı” Diğer yandan iletişim aracı olarak kullandığımız dil yine Türk Dil Kurumu tarafından “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban” olarak açıklanmaktadır. Tabii olarak dil üzerinden çok fazla tanım üretilmiştir, bunların ortak noktası ise dilin bir iletişim aracı olarak görülmesidir.
Prof. Dr. Muharrem Ergin, dilin tanımını şöyle yapmaktadır: “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; seslerden örülmüş muazzam bir yapı, temelli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar ve sözleşmeler sistemidir.”
Prof. Dr. Mehmet Kaplan ise dili daha kapsamlı olarak görmektedir. “Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın ve kitle olmaktan kurtararak aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan bir cemiyet, yani millet haline getirir.” En basit tanımıyla daha önce değindiğimiz gibi bir iletişim aracıdır. Sadece bununla sınırlı kalmamıştır. Dil, toplulukları bir kılan, duygu ve düşünceleri birleştiren ve bunları toplum içinde insanların birbirine aktardığı bir sistemdir. Ayrıca dil kavramı konuşma, yazma, dinleme, anlama, beden dili gibi çeşitli yönleri de mevcuttur.
Dillerin oluşmasıyla alakalı da 5 teori oluşturulmuştur. İlki: Tanrısal teoridir, ilk dilin insanlara tanrılar tarafından verildiği, öğretildiği, hediye edildiği inanılır. İkincisi, Yansıma Teorisidir, bu teori de insanlar doğada bulunan sesleri taklit etmesiyle oluştuğu varsayılır. Üçüncüsü Ünlemler Teorisidir, bu teoride ilk insanların duygusal durumlarının dışa vurum durumunda çıkardığı sesler olarak düşünülmüştür. Dördüncü teori ise Birlikte İş Teorisinde, ilk insanlar toplu iş yaptığı dönemde yaptıkları işi doğru yapma, anlatma çabasından çıkardığı seslerle oluştuğunu varsayar. Son teori ise Müziği Temel Alan Teoride yine ilk insanlar beraber iş yaparken çıkardığı ritmik seslerle müziğin oluştuğunu ve bu sayede de dilin oluştuğunu düşünür.
Birleşmiş Milletler‘in verilerine göre, şu anda dünyada 7000 ile 8000 arasında dil vardır. Kesin bir sayı bulunmaması sebebi ise bazı dillerin kimilerine göre lehçe olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır.
gelelim dilin özelliklerine: 1. Dil, seslerden örülmüş bir sistemdir. 2. Dil, bir anlaşma aracıdır. 3. Dil, değişen ve gelişen bir varlıktır. 4. Dil, toplulukları millet yapan en önemli ögedir. 5. Dil, kültürün aynasıdır. 6. Dil, kültürün aktarıcısıdır. 7. Dil, toplumsal bir kurumdur. 8. Dil, insanı diğer canlılardan ayıran bir ayrıcalık belgesidir. 9. Dil, düşüncenin anahtarı ve evidir. 10. Dilin kendine özgü kanun ve kuralları vardır. 11. Dil, bir gizli antlaşmalar sistemidir. (bunları ben değil ertuğrul hoca yazmıştı, ben heralde kısalttım sadece)
Kaynak ve Yapı Bakımından Dünya Diller I. Kaynak Bakımından Dünya Dilleri Hint-Avrupa Diller Avrupa’da Fince, Macarca dışındaki Avrupa dilleri ile Farsça ve Hintçe 2. Çin-Tibet Dilleri Çince ve Tibetçe iki akraba dildir. 3. Hami-Sami Dilleri Akatça, Arapça ve İbranice 4. Bantu Dilleri Afrika’nın orta ve güney kısımlarında kullanılan dillerin oluşturduğu gruptur. 5. Ural-Altay Dilleri II. Yapı Bakımından Dünya Dilleri Tek Heceli Diller Çince, Tibetçe bu gruptan olup kelimelerin çoğu tek hecelidir. Dilin işleyişi, çok güçlü vurgu sistemiyle ve kelimelerin cümle içindeki yeriyle sağlanır. 2. Eklemeli Diller En tipik örneğini Türkçenin oluşturduğu bu gruba giren dillerin işleyişi ekler yardımıyla sağlanır. Bu dillerde değişmez köklere çok sayıda ekler getirilir. 3. Bükümlü Diller En tipik örneğini Arapçanın oluşturduğu bu gruba giren dillerin işleyişi kelime kök ve gövdelerindeki birtakım bükülmelerle sağlanır. Hint-Avrupa dilleri bu gruba girer.
dil olarak türkçe ise kaynak bakımından Ural-Altay dil grubunun Altay koluna mensuptur. Altay dilleri arasında Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve Japonca bulunur. yapı bakımından ise eklemeli diller çatısı altındadır. Türkiye Türkçesi ise Batı Türkçesinin üçüncü devresidir. Bugün de devam etmekte olan bu evre, 1908 meşrutiyetinden sonra başlar. XIII-XIV. yüzyıllar ve (1839) Tanzimat dönemine kadar uzanan klâsik dönem, Türkiye Türkçesinin kuruluşun temelini oluşturur.
bir de dil-kültür, dil-düşünce ilişkileri vardır onlar da çok sıkıcı o yüzden berbat bir özetle hepsi birbirini etkiliyor diyebilirim belki başka vakitte editlerim burayı.