Zaman ister; odaklanma, heves ister. Kendin olabildiğin nadir anlardandır. Bir tepkidir; dünyaya, sosyal çevereye tepki eylemidir.
Uzun zaman oldu -düşüncelerimi kelimelerle buluşturmaktan keyif aldığım bu eylemi yapmayalı. yoldaşı olan okumayla da uzaklaştık.
Ucu bucağı olmayan, zihinde bir oraya bir buraya savrulan düşünceleri toparlar, sonunda senin bile şaşırdığın bir bütün haline getirir. İç yaratıcı alanı dış kamusal alana taşır. Duyguları somut ve gerçek kılmaya hizmet eder. Her zaman profesyonel olmak zorunda da değildir.
Büyük büyük hayaller kurdurur; bazen geçmişten, taa çocukluğundan bir anıyı hatırlatır. Bazen Masmavi gökyüzünü, dağınık bulutları, denizin köpüğünü, yeşili, kuşu, çiçeği nasıl anlatsam diye düşünürken mutluluğu; yağmuru, gecenin karanlığını, yalnızlığı anlatmaya çalışırken hüznü yaşatır. Kendin olabildiğin nadir anlardandır. Taviz verdirmez. Öze iner, baskıdan uzak özgürce geldiği gibi ifade edersin.
Neye, nasıl ve neden inandığımızı yansıtmak için ihtimamla seçtiğimiz sözcükleri kullanırız ve bu sözcükler önemlidir. Sözlerimiz (ne söylediğimiz), tarzımız (nasıl söylediğimiz) etkili iletişim kurabilmek için sahip olduğumuz önemli varlıklarımız. Bunları yazarken halil cibran'ın kitaplarını yazarken en uygun kelimeleri bulmak için müsveddelerini 4 yıl boyunca yanında gezdirmesini hatırladım. Öyle kolay "kelime avcısı" ile anılan bir yazar olunmuyor işte.
Hayatı ihtiyacımız olandan çok daha karmaşık hale getirme eğilimindeyiz. İçimizde anlatılmamış hikayeler kalmazsa gerçekten neyin daha önemli olduğunu anlayabiliriz. Çünkü anlatılan hikayeler, gömülü bırakmayı tercih ettiğimiz taraflarımızla yüzleşmemizin ilk adımıdır. Sonraki adım paylaşmaktır ama o da cesaret ister. Kendi gerçeğimizi paylaşırken başkalarının da kendi gerçeğini farketmesini sağlama fikri belki teşvik edici olur. Kısacası yazmak kendini tanımayı, dünyanı anlamayı sağlar; yazmak iyileştirir.