bu dilenci mevzusu açılınca aklıma annemin başına gelen bir olay geliyor. evde hep beraber alınanlarla fazla fazla yiyelim diye dışarıda yemek bile yemeyen annem, bir gün eminönü’nde gezinirken; dilencinin teki, annemden para ister. annemin de o esnada çubuk krakeri varmış. kendi gibi onun da o an aç olabileceğini düşünerek bundan uzatmış. dilenci de “ben çubuk krakeri ne yapayım? bana para lazım” demiş.
bana göre paraya muhtaç olan bir kişi, iş imkânına özründen dolayı kavuşamıyorsa sosyal olduğu iddia edilen devletin kapısını hakkıyla eskitmesi gerekiyor. bunu yapmayıp da dalga geçer gibi hemvatandaşlarının hissiyatı üzerinden kazanç elde ediyorsa o an başına gelebilecek her şeyi bana göre hak ediyordur.
bu terörün en iyi örneği, kemal sunal’ın bir filminde geçmektedir. karnı aç ve o an para biriktiren [muhtemelen] şaban, dilenen bir kadın ile bir çocuğa kendinden bildiği açlıklarını gidermek için bir miktar para verir. bir süre sonra da onları başkalarına dilenirken yine para aldıklarını görür ve kadının bu enayiler olduğu sürece lüks restaurantlarda karnımız bir güzel doymaya devam edecektir dediğini duyar. film yayınlanalı 50 yıl olmasına rağmen değişen bir şeylerin olmaması, trajikomiktir.