2022'nin ilk ayını devirmekte olduğumuz şu günlerde, sonundaki 19 artık sadece bir rakamdan ibaret oldu, zaman belirten bir şey değil.
arasındakiler de (20-21...) manen hiçbir şey ifade etmemekte. hiçbiri acısıyla tatlısıyla bir yıl değil...buna çok lüksümüz varmış gibi boşa geçmiş günlerden ibaret. bekleyerek, umarak.. yaşlılıkla gençlikle ilgisi yok sevgili dostlar, 10 yaşındaki ( o da 11 oldu bak) oğlum bile "ben hiçbir şey hatırlamıyorum ya, nasıl geçti bu zaman" dedi geçen. e hatırlamaz tabii, ilkokul anıları yok, ilkokuldan mezun olduğu gün yok. bir gün onlara bu hafta gelmiyorsunuz dediler, o kadar. 1,5 sene sonra ben gidip aldım çocuğun okuldan eşyalarını...böyle çocukluk mu olur? böyle ilkokul anısı mı olur?
ekran karşısında ilkokulu bitirdi, ekran karşısında orta okula başladı. sınıfa yeni gelen kızın boyunu posunu merak etti, günlerce kafasını kurcaladı bu konu, ondan uzun muymuş kısa mıymış? bu nedir?
koronavirüs hastalığına sadece bir hastalık gözüyle bakamayız artık. çünkü o bir hastalık olmaktan çıktı, toplumsal travmaya dönüştü. ilk sene bir anda toparlayacağımıza dair çok büyük umutlarım vardı, her şey eskisi gibi olacaktı elbette. ikinci sene biraz azaldı umutlarım ama kendi kendime hep "ya saçmalama, çok ilerlemiş bir tıp dünyamız var, olur mu öyle şey, elbet bitecek" diyordum..
kimseyi de bunaltmak istemem ama o umut dünyası bitti artık bende. hiçbir şey eskisi gibi olmayacak artık.. maskesiz bir hayat olur mu, (ki nefret ediyorum ya, bildiğin nefret ediyorum) her öksürene "amanın" diye bakmak biter mi, insanoğlu artık yediği bokların dünyaya sığmadığını fark eder mi, bir kıçını başını düzeltir de yanlış yaptıklarını toparlamaya girişir mi...
yılbaşından bir hafta önce viyana'daydım bu sene. pandemi dolayısıyla ertelenen tüm işler için sıkıştırılmış tatille karışık bir programdı. aslında inanılmaz merak ediyordum millet ne yapıyor oralarda? neticede pandeminin başından beri belli ülkeler için aynı videoları arka fonda döndürüp duruyorlar. londra merkezde yürüyen insanların olduğu kısa bir video, italya'da hep roma ana meydanın oralardan geçen bir ambulans videosu, almanya'da market sırasında efendi gibi hizalı bekleyen almanları gösteren video...v.s gözünüzün önüne geldi değil mi? gelir 3 senedir aynı şey dönüyor. neyse;
ayın (aralık) 20'sinde gittik. avusturya takriben 3 hafta süren karantinasından 19'unda çıkmıştı. açtılar biz girdik yani. daha uçakta FFp1 maskesinin zorunlu olduğu, 5 yaş üzeri tüm çocuklar dahil herkesin bu maske dışında maske kullanamayacağını hatırlattılar. uçuş boyunca aralıksız uyarı yapılmasına rağmen maskesi çenesinde takılan bazı tatlış yolcular, tahmin ettiğiniz gibi iner inmez sıkı sıkı taktı ffp1'ini. aman maazallah euro cezası çünkü. arkadaşı hastalık değil euro motive ediyor neticede.
çift doz biontech, 200 küsür günü geçmemiş olma mecburiyetiyle, 12 yaş üstündeki herkes için, 12 yaştan küçükse 48 saatlik pcr testi girişte istenen şeyler. pasaport kontrolünde adam dedi ki sizin pcr'lar nerde? yok bizim, sadece aşı dediniz... evet ama dün değişti bugün pcr da istiyoruz. e verelim. şu tarafa bu tarafa derken biri bize neyse siz gidin artık dedi. (ilk defa da başıma geldi böyle bir şey, ama o kadar belirsizler ki, daha yeni açmışlar, onlar da bilmiyor) neyse biz çıktık, kendi kendimize eğlendik falan biri gelecek kapıya, "polizei" diye bağıracak, yaka paça sınır dışı edilicez keh keh gülüyoruz falan.
kısa keseyim, aşı kartını okuyan barkod sistemleri ile aşısız hiç bir yere almıyorlar. açık havada Christmas market kuruyorlar falan, oraya bile sokmuyorlar. önce barkodu okutuyor, sonra kimlikle eşleştiriyor, kuzu kuzu bekliyor herkes. sokakta maskesiz dolaşmak serbest, kimse kimsenin kıçında gezmiyor, ama sokak dışında ffp1 herkeste sıkı sıkı takılı. restoranlarda vs adam menü almaya kalkarken takıyor maskesini, öyle tuvalete falan gitmek yok, kaldı ki zaten aşısız adam yok içeride. metroda, alışveriş merkezinde ne bileyim kitapçıda çenesinde maske olan, kolunda maske olan kimse görmedim. garsonlar, kasiyerler vs, onlarda da görmedim.
kaldığımız yer hastaneye yakın, kaldığımız süre boyu oğlumun testini yeniledik durduk. gelmemize 1 gün kala Schnitzel yemeden dönmeyelim bari dedik, daha önceki seyahatlerimizde gittiğimiz kendi halinde bir esnaf lokantası tadında bir yer var, yani öyle turistik falan değil, neyse gittik kapıya, işte aşı kontrolü falan (evcil hayvan gibi) derken dedi ki oğlunuzun pcr'ı geçmiş, yafrum daha 1 saat geçmiş, bana ne almam dedi adam.
e ne yapalım uzağız şimdi, siz niye hep hastaneye gittiniz ki şu köşelerde gördüğünüz prefabrik şeyler test yeri. ya ben onları devamlı her yerde görüyorum, içimden de hep onları bilet satış, ne bileyim ıvır zıvır sanıp geçiyorum. gittik kulübeye orda bir barkod var asılı, okuttuk pat diye form çıktı, doldurduk 5 saniye sürdü, adam kafasını uzattı, ben bizi çağırıyor deyince, gelin abim türk müsünüz dedi, sevindik kıkırdadık, oğluma dedi burundan mı ağızdan mı, o da burnumdan zaten delindi muhtemelen dedi, çat aldı, çat 9 euro, (kendi vatandaşına bedava) e dedik ne yapalım ne zaman çıkacak, siz gidin restorana çıkar siz giderken... cidden de biz restoranın kapısına geldik, açtık uygulamayı yakmışlar yeşili.
orada laklak yaparken adamcağıza sordum, bütün çocuklara yapıyorlar mı yoksa turistler için mi, okullara koymuşlar her grade için onu anlattı. çocuklar iki sabahta bir testlenip giriyorlar.
yani bu derece titizlikle, bu derece dikkatle bu iş bitmiyorsa bizde hiç bitmez. beklemeyin. ha tek bir umut var o da haldır, huldur hepimiz güme gideriz (ki o yöne doğru hızla akıyoruz) ölen ölür, kalan sağlar da toplum bağışıklığını kazanır zaten. ama bu sadece şu anki mutasyonlar için başarı sağlar bunu da unutmamak gerek.
aşı bu işin çözümü. artık bu çağda buna karşı olmak biraz saçma. neticede su çiçeği dünyada biz türkler sayesinde bitti. neden çocuk felci yok denecek kadar az, ya da neden boğmacadan çocuklar daha az ölüyor. hiç mi akla gelmiyor bunlar.
suriyelilerin uzun süren misafirlik(!) lerinden beri hastanelerde çocuk felci görülmeye başlandı, yeni doğan çocuklara yapılmamış bu aşılar haliyle ortaya çıkıyor. hiçbir virüsü kökten yok edemezsiniz. yayılmasını önler, yani eradike edersiniz ama o bir yerlerde durur. artık görülmüyor olması yok olduğu anlamına gelmez.
şimdi bu avusturya halkı yeni yasa çıkardı, ee sonuçta hitler'in memleketi. sanırım önümüzdeki aydan itibaren aşı olma mecburiyeti geliyor, karşılığında olmadığı her ay için 600 euro gibi bir ceza alacak. viyana denen yerde toplasanız 2.600 insan yaşıyor, bu kadar medeniyete, bu kadar bilince, titizliğe rağmen geçenlerde aşı karşıtı yürüyüş vardı 1 milyon adam katıldı. buyrun burdan yakın.
biz istanbul sabiha'ya indiğimizde yürürken biri yanındakine şöyle dedi "aç abi aç maskeni, türkiye'deyiz bir bok olmaz" viyanalısı da, istanbullusu da fark etmez cahilin hiçbir versiyonu çekilmiyor sevgili dostlar.
velhasıl kelam yapacak bir şey yok, bu koronavirüs 2019 belki de ilk defa en uzun süren, (çözümünün bulunmasına oranla) en çok mutasyona uğrayan, kurunun yanında yaşı da yakacak olan bir salgın olacak.
çok merak ediyorum veba salgını ya da kolera salgını döneminde, adamlar bırakın nasıl çözeceklerini, ne olduğunu bile anlamaya çalışırken ben elimde enjektörle çıksaydım, bakın çözümü burda diye, "içinde ne olduğunu bilmediğim şeyi bana yapamazsın teamam mıe" diye ya da "o ne ben ona karşıyım kardeşim beni fişleyemezsiniz" "yan etkisi ne onun, bilmiyorsun değil mi?" falan diyen çıkar mıydı?
bu çağa modern çağ diyen arkadaşın aklına edeyim sevgili dostlar.