1. baya berbat film. çarşamba günü torrenti düştü. aylardır yapılan hype'ına kanıp da izleyen milyonlarca insandan biriyim ben de. filmle ilgili son 2 fragmandan sonra hemen hemen her yerde yazılıp çizilmeye başlanan "sjwachowski terörü" gerçekten de oluk oluk üzerinize boca edilmiş. son yarım saatini "neden böyle bir hata yaptım?" diye kendime sorup gözlerim kanayarak izledim. umarım lana'nın yönetmenlik kariyeri bununla birlikte bitmiştir.

    filmin felsefesini (ve hatta 'teki geçmişe bağlı anlatımını) hem yeniden kurmak hem de büyük boyutlarda değiştirmesini izlemek keyifli olabilirdi ama wachowski'nin "z kuşağı'na da yakın olayım", "bütün göndermelerimi bulamaç halinde vermeliyim", "son 10 yıldaki bütün esprileri kullanmalıyım", "sjw'lik vazgeçilmezimse, her karede kullanmalıyım" ısrarı filmi çöp etmiş. yönetmenin kişisel anlatımını the matrix fikriyatının üzerine kondurma çabası da oldukça acınası geldi bana. filmle ilgili olumsuzlukların başında temel kurgu ve yapısal hatalar geliyor, evet ama oyunculukların sitcom seviyesinde kalmış olmasından bahsetmezsem odin beni çarpar. yeni morpheus'u canlandıran yahya abdul-mateen ve filmde gemi kaptanlığına herhalde 2 yaşındayken atanmış bugs'ı canlandıran jessica henwick filmin kara delikleri adeta. "karakterin adı keşke morpheus değil, mahmut falan olsaydı" diye de düşündüm sık sık. bugs'ın ise ne gemi kaptanı olarak bir otoritesi ne de the matrix'in "reverse and repeat" olarak anladığım yeni yapısını anlatırken kurduğu cümlelerin bir ağırlığı var. yeminlen, şebek haline getirilmiş morpheus'un 4 cümle ile özetlediği yapıyı bugs'tan dinlememek için sesi kapattım. bu kadar kötü 2 oyuncuyu nereden bulup getirmişler, anlamadım. bugs'ın kaptanı olduğu geminin mürettebatı olan 5 kişinin her biri figüran rolünde ve özellikle ilk filmdeki karakter gelişimleri gözyaşı akıtan tank, dozer, switch gibi gene figüran görevindekilerle karşılaştırınca the matrix resurrections'ın karakter gelişimi ve yan hikayeler üretmedeki başarısızlığını daha net görüyorsunuz. ya aga, dozer ve tank'in, aralarındaki ilişkiyi 2-3 cümleyle neo'ya anlattıkları ve birbirlerine yandan birkaç saniyelik bakışlar fırlattıkları sahne ne güzelmiş ya. burada 5 figüranın kendilerini tanıtması bile sanki 5 günde, onlarca tekrarla çekilmişçesine yapay duruyor. kendilerini tanıtmaları bile "bu film senaryo derinliğini oluşturamıyor" diye bağırıyor. neil patrick harris'in her iki uzun sahnesinde de inandırıcı olduğunu söyleyebilen var mı? peki, barney stinson karakterini her gülümsediğinde yüzünde okumayan kaldı mı? filmin ciddi-komik dengesizliğine ilk dakikalarından itibaren balıklama atlamasından sonra elbette ki evreni açıklama çabaları da bu dengesizlik nedeniyle ucuz popülizm gibi görülecekti (ya ne olacağıdı?).

    neo-trinity ilişkisi ile the matrix sistemi arasında benzerlikler kurmak mantıklı olmuş ama iç içe geçen yönlerde ortaya atılı argümanlar birer birer çöküyor. neo-trinity bağının özellikle 2. ve 3. filmdeki etkisini hatırlarsınız. the matrix'i değiştireceği öngörülen bu bağın ilk filmde esamesi okunmuyor, the matrix evreninin mantığı doğrudan "makineler vs. insanlar" olarak anlatıldığı için 2 insanın "güçte bir dalgalanma mı oldu hacım?" şeklindeki birlikteliği sadece romantik düzeyde kalıyordu. ilk filmin üzerinden geçen 22 yılda evrenin değişmesi de mümkün ama bu kadar kof bir yönde olmamalıydı bu. felsefe 22 yıldır doğrudan "gerçekler mi, gerçek hissi veren hayaller mi?" seçimine sıkı sıkıya bağlı kalmışken, bunu bir anda popülizm, modernite ve sjw'lik uğruna neredeyse 180 derece döndürmek akıl kârı olmadığı gibi, alınabilecek risk de çok büyük(tü). milenyumda doğmuş bebelerin odaklanma sorunu, birden fazla iş yapabilme yetisine rağmen hiçbir işi tam olarak bitirememe eksikliği, modernizmin üzerini ışıltılı bir battaniyeyle örttüğü nitelik kaygıları, ucuzunun eskiden daha değerli olduğu popüler kültür ögelerinin artık kamyon kamyon insanların üzerine atılmasının getirdikleri-götürdükleri the matrix evreninde bunca yıldan sonra ilk kez gördüğümüz konular oldu. ben "wachowski keşke gidip kendisine bir belgesel çekseymiş, keşke the matrix'i bu uğurda harcamasaymış" diye düşünüyorum. the matrix 22 yıl önce durduğu yerde ağırdı; 2021'de, pandeminin göbeğinde, insanların çoğunun sosyal medyada odaklanabildikleri 3 saniyelik modernlik uğruna kendilerinden vazgeçtikleri bir dönemde değil.

    hype treninden kendinizi aşağı atın, ilk filmin en sevdiğiniz yerlerini izleyerek kanınızdaki zehri de atmaya çalışın. ile birlikte yaratılan "paralel gerçekliklerin gerçek olduğunu zannettiğimiz hayatlara etkileri" anlatısı the matrix resurrections'tan daha kötü anlatılmış mıdır; bilmiyorum ama bu filmle birlikte bir efsanenin berbat espriler ve z kuşağı'na sevimli gelebilme uğruna yazılmış berbat replikler nedeniyle yok edildiğini biliyorum. the matrix hayranlarına geçmiş olsun. wachowski'ye "warner bros. zorla çektirdi ya, inanın bana, dünya'yı aşk kurtaracak" goy goyunda başarılar.
    #271458 lake of the hell | 3 yıl önce
    0film