bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. nispeten hayatıma daha sakin bir açıdan bakabildiğim bir andayım ve benim hep pik noktalarıma denk gelen sizlerin bu halimi de görmesini istedim. gereksiz bir durum ama ben yapacağımı yapacağım.

    en baştan alırsak ben 17 yaşına girdiğimde çok net bir karar almıştım, 18 yaşımdan sonra aileme maddi ya da manevi olarak bağımlı yaşamayacaktım. nitekim öyle de oldu. 18 yaşımdan beri karşılığını ödemediğim veya ödemeyeceğim bir maddi destek almadım. onlarla beraber yaşıyordum ama bunun sebebi maddi nedenler değildi, manevi olarak bağımlılığımı koparmak daha doğrusu onların bana olan bağımlılığını koparmak çok acılı bir süreç oldu. bu sürede ehliyet aldım . ekonominin bu kadar kötü olduğu bir dönemde benim için başarılı bir yatırım gibi görünüyor bu nedenle eklemek istedim.
    üniversitenin ilk yılı pandemi nedeniyle evde geçti, bu zamanı iyi değerlendirdim. düzenli spor yaptım, bir enstrüman aldım ve akorlarını gördüğüm parçaları biraz zaman alarak da olsa çalabilecek seviyeye geldim, almanca ve İngilizce çalıştım bir ara çok kısa bir süre Rusça denedim, alandaşım olan birinin yanında asistanlık yaptım, Python öğrenmeye başladım çok gelişemeden 2k ya aldığım notebook um bozuldu, en son silindirin alanını falan hesaplattırıyordum. he bir de sosyal becerilerimi geliştirdim. sosyal becerileri belirtmemin sebebi şu, benim aileme bağımlı yaşarken geliştirmek için bir şansım olmamıştı. sosyal beceriler sadece konuşmaya ve iletişime dayanmıyor çünkü, belli bir maddiyat gerektiriyor.
    size daha iyi anlayacağınız bir şekilde anlatmam gerekirse ben adisyonun ne demek olduğunu 17-18 yaşımda falan öğrendim.
    drama yaratmaya çalışmıyorum yemin ederim. sadece ne kadar çok çabaladığım görülsün istiyorum, çünkü şu ana kadar verdiğim emeklerin karşılığını alamadım. bari görülsün.
    hayatımın iplerini elime almak... beni motive eden şey buydu. kendime ait olmak, kendime yetebilmek. çoğunuz yaşını başını almış olgun insanlarsınız, belki size komik gelebilir. ben 30 yaşındaki Nilay'ın bunları gülerek okuyacağını düşünüyorum mesela ama bu hissi de unutmayacağım. benim için en büyük hazlardan birisi. kişiliğinden ödün vermemek için bazı temel ihtiyaçlarını görmezden gelebilmek... irade, kendim üzerimde sahip olduğum o söz hakkı...
    bunlara çok kapıldım, bu zevklere aşırı bağlandım öyle bağlandım ki şu an uğruna iki yıl çabaladığım bölümde başarı sahibi olmak için doğru olan şeyi yapmıyorum.
    sıra sıra gitmeye devam edeceğim.
    ben buraya sanki çok sevinmişim gibi Bolu da psikoloji kazandığım sene bir girdi girmiştim ama aslında dehşet derece mutsuzdum.
    benim ilk sınav senemde emek vermiştim fakat sınav anında girdiğim aşırı stres nedeniyle sınavda başarımı gösterememiştim. o seneki başarısızlığımı bir utanç kaynağı olarak görüyordum ama pes etmekten de çok çok uzaktım. anneme kesin kabul eder gözüyle bakarak, "bir sene daha çalışayım herhangi bir destek beklemiyorum sadece çalışmama engel olunmasın." dedim. annem ise sanırım benim stresli halimden çok bıkmış olacak ki, " ben seni bir sene daha çekemem neresi geliyorsa yaz git oku." dedi. buna çok bozulan ben anneme haber vermeden tercih listeme antalya, izmir gibi gitmemi istemediği şehirleri doldurdum.
    tercih sonucum deu sosyoloji geldi. annem birden tutuştu. ona göre İzmir'e gidersem ben çok bozulacaktım. yolumu falan sapıtacaktım. dolayısıyla benim dediğim şey kabul edildi. İzmir'e gitmemdense bana bir sene daha katlanmaya karar verdi.
    bazen diyorum ki keşke bir sene sonrası sahip olduğum sert ve o diktatör kişiliğe o sene sahip olsaydım. çünkü bir okul yazdığım ve tuttuğu için gelecek sene yapılacak sınavda puanım kırılarak alınacaktı. sınava tekrar girdiğim sene pandeminin ilk senesiydi ve ilk başta evde olup çalışmak her ne kadar avantajlı gibi durduysa da bir süre sonra yeni yaşam biçimine adapte olamamamdan dolayı kayışlar koptu. sınava beş ay falan kalmıştı ve ben 3 ay hiç ders çalışmadım. son iki ayda geri topladım ama yine de bir kayıptı benim için. bu da sorumluluğunu aldığım ve kendi hatam olduğunu kabul ettiğim bir başka durumdur kendi seçimlerimle ilgili.
    neyse, geçen senesi ham puanla 200 k sıralama yaptığım sınavdan o sene ham puanla 22k yapmıştım ama puanım kırıldığı için 60k geriye attı. her ne kadar Bolu gibi geçmişi sağlam bir okulda olmama sevinsem de çok daha sağlam okullara gidebilecekken salak saçma nedenlerden ötürü oraya düşmem beni dehşete düşürdü.
    sanırım bu konuda annemi asla affetmeyeceğim. babamı da tabi. tüm bu olaylar yaşanırken zerre kadar bile dahil olmadı konuya. en azından karşı da çıkmamıştı diye düşünüyorum ama sonuçta o da ebeveynim.
    mızmızlanmaya başladım galiba, amacım bu değildi.
    neyse işte hazırlık dönemini pandemide yaşadım, 1. sınıf için geldim Bolu'ya...
    kyk yurduna yerleştim, kyk bursu da alıyorum. iyi her şey çok güzel. eğer ekstra masraflar çıkmasa çok güzel idare edeceğim. ama bolu soğuk yer. karı var kışı var. benim botum yok, notebook um bozuldu, kitaplar çok pahalı.. bir de deli gibi bir İstanbul'a gitme isteği var içimde.. zaten düşünüyordum çalışmam gerektiğini, bir süre part-time iş aradım ama bolu çok küçük bir şehir ve bulamadım. bir şekilde. belki ben yeterince aramadım, bilmiyorum. bulamadım işte. sonra bir kültür evinde (bunun ayrıntıları için başlık açacağım ) tam zamanlı bir iş buldum. 9 saat çalışıyorum günde, haftada bir gün iznim var saatim de 8 tele. meeh adam olana çok bile. bir ayda 2k kadar bile kazanamıyorum, sigortam yok ama bursum var Allah'tan yeter daha ne olsun. tamam güzel ama iş bitiş saati 12, müşteri olursa 2 ye kadar bile duruyoruz. yurdun kapanış saati 11. gittim yurt müdürüne kendimi acındırabildiğim kadar acındırdım olmadı. kabul etmediler. ben de yurt yaşamından zerre haz etmiyorum zaten. o iğrenç yemeklerinden, 6 kişi ile aynı odayı paylaşmaktan, ortak kat tuvalet banyosu kullanmaktan, özel alanımızın olmamasından. nefret ediyordum içindeki insanlar dışında her şeyden.
    eve çıktım.
    ya sen kimsin ki eve çıkıyorsun? bunu kendime çok soruyorum. iyi ki yapmışım gerçi, şu an iki artı bir evimde misler gibi uzanıyorum bölen yok eden yok kendi kendime yazıyorum burada saat olmuş beş.
    bir ev arkadaşım da var, Bolu'nun avantajlı yanı ev kiraları. aşırı pahalı olmadığı için geçinebiliyorum aşırıya kaçmadığım sürece. doğalgazı bile yakabiliyorum hatta. bence çok iyi olay. büyük lüks yani. şu zamanda her babayiğidin harcı değil.
    evet çalışma hayatı yorucu, çok geçmeden bizim vizeler de başladı. benim çok fena götüm sıkıştı tabi o ara. çünkü bir yandan sınava çalışayım bir yandan işte çalışayım bir yandan da evde yaşıyorum ya artık çamaşır bulaşık her şey bana bakıyor derken günde bir öğün yemek yer oldum, günde 2-3 bazen 1 saatten fazla uyuyamaz oldum. gözlerimin altı çöktü, insanlar bana madde bağımlısıymışım gibi tepkiler faaln vermeye başladı.
    işte o rezalet derece depresif olduğum ya da kendime tapıyor gibi girdiler girdiğim zamanlar bu dönemlerde yaşandı.
    hayat kolay bir şey değil tamam mı birini yargılamadan önce 2-3 kez falan düşünün. birine akıl vermeye de çalışmayın artık, özellikle bana kimse akıl falan vermesin lütfen. şurada mücadele ettiğim şey tek başına geçim derdi değil çünkü. gecenin ikisinde yalnız başıma eve giderken başıma gelebileceklerin korkusu bile yeterdi zaten o kadar kötü hissetmeme. annem benden doğru düzgün haber alamadı o hafta ve kadının tansiyonu hiç inmedigi için dil altı haplarına rağmen acile götürdüler. orası da psikiyatriye yönlendirdi iki tane antidepresan kullanıyor şu an benim halime dertlenmemek için.
    birileri bir şeyleri olumladığı zaman sinirlerim tepeme çıkıyor, psikolojik olarak sağlıklı değil bu durum belki. ama hayatın olumlu ya da olumsuz bir yanı yok ikisini de yemiyorum artık bunları duymak da hoşuma gitmiyor bu nedenle.
    hayat mücadelelerle dolu, ben de kendi mücadelemi veriyorum. kimseden de akıl falan almak istemiyorum çünkü ben kendi versiyonumu yaratmak istiyorum. en iyiye ulaşmak gibi bir derdim yok. sadece ben nilay olabilirim, bu bir lanet ve aynı zamanda bir lütuf. ikisini de dibine kadar yaşamak istiyorum. doğru ve yanlış diye de genel bir şey olmadığından biri gelip de bana en doğrusunu biliyormuş gibi davrandığı zaman ya da en azından davranışı bana bunu anımsattığı zaman çığlık atasım geliyor. ben sormadan yaptığında yani. yoksa akıl almayı severim ama benim kontrolümde olmak zorunda.
    sözlüğe söylemişim gibi oldu, burayı düzelteyim. size değil. gerçek hayatta çok fazla insan var da bu şekilde onlara söyleyemedim. çünkü dediğim gibi çok da sağlıklı değil bence bu kadar çıldırmam. o yüzden tepki de vermedim. hepsini içimde tutuyorum, yavaş yavaş kendimle konuşa konuşa atlatmaya çalışıyorum. çünkü sadece kendimi değiştirebilirim. insanlar değişmeyecek. hayatından atsan aynılarının yeni versiyonları giriyor.
    zaten sadece kendimi değiştirmeliyim, onlar da kendilerini yaşasınlar. ben her ne kadar birçoğunun var oluş şeklinden tiksinsem de kabullenebilirim. kabullenmediğim zaman iyi olmuyor. onu da denedim.
    neyse... şimdi tüm bunları anlatmamın sebebine geldim. sebep değil daha doğrusu. her şeyin birbirini nasıl tetiklediğini göstermek istemiştim.
    psikoloji giriş vizesinden 63 almışım, bu sınava bir gün bile çalışmadım. derslerin de en fazla %50sine girdim. evrim ağacı ve biyoloji merakım sağolsun. lobları, koni hücrelerini falan sınava girmeden önce de biliyordum. ekonomiye giriş ten 65 almışım. ona da hiç çalışmamıştım. karl marx sayesinde çözdüm soruların çoğunu, zaten iyi notlar da değiller. sadece çalışmamış olduğum için sevinebiliylrum.
    istatistiğe bayağı çalıştım (toplamda 6 saat falan) ondan da 60 almışım :")) ama onun da hiçbir dersine girmedim neredeyse olsun. türk dili de 80. buna arkadaşım girdi benim mesai saatime denk geliyor diye online sınavdı. teşekkür ederim arkadaşıma en yüksek notumu o aldı.
    diğerleri daha açıklanmadı. notlardan kalacak gibi durmuyorum ama sanırım devamsızlıktan kalacağım.
    bu durum beni kahrediyor.
    zaten hiç böyle hayal etmemiştim. ben Ankara'da ya da İstanbul'da okumak istiyordum.
    üniversitede derslerime çok asılırım diye düşünüyordum. part time çalışırım yurtta kalırsam benim ihtiyacım karşılanır diye düşünüyordum.
    ya ben en çok neye üzülüyorum biliyor musunuz benim hiçbir eğlencede, lükste gözüm yok. sadece kendi halinde bir şeyler keşfetmek isteyen meraklı bir insanım. her şey meraklarımı gidermeye uygun bir konuma gelmemi sağlamak için. tüm çabalarım... bu sistem beni yine nasıl içine çekti de istediğim yerden bu kadar uzaktayım? işten gelince hiçbir şeye halim kalmıyor, sadece rahatlamak istiyorum. sabahları da gece erken uyumadığım için hiç verimli geçmiyor. finallere daha fazla çalışmam lazım, belli bile değil ki devamsızlıktan kalırsam niye boşuna çalışayım?!
    halledebilirim hepsini, her zaman hallettim. yine hallederim kendime güvenim sonsuz ama bu sistemin insan psikolojisi için uygun olmadığı üzerine ileride ciddi tezler yazıp tüm kapitalist fikirleri yerle yeksan edeceğim günleri de özlemle beklemiyor değilim.
    #270851 imnilaying | 3 yıl önce
    0kişiye özel