diktatorluk, antik roma cumhuriyeti'nde icat edilmis anayasal bir olaganustu hal ofisidir.
roma cumhuriyeti, toplumun farkli siniflarinin katilimi -ve haliyle itaati ve onayina dayali, kurumsallasmis bir gucler ayriligi sistemidir. burada gucler ayriligindan soz ederken modern zamanlarda hukuk devletini tanimlamak icin kullandigimiz, montesquieu* tarafindan sistemli bir normatif ve kurumsal dizayn olarak insa edilen gucler ayriligina benzemekle beraber, tam olarak ayni sey degil. roman sistemi, aristokratlar ve avamlarin siyasal karar verme mekanizmalarinin farkli asamalarina, farkli duzeylerde yaptirim gucuyle katilmasini saglayan, ikili bir meclis (senato* ve halk meclisi* ) ve bunlarin tepesindeki bir baskani * icerir. bunun yaninda zaten mahkemeler ve anayasal duzen mevcuttur ve hayatin pek cok alanini duzenler.
peki bu kendi halinde yuvarlanip giden cumhuriyetci sistem neden bir diktatore ihtiyac duymustur? olaganustu hal durumlarinda (sinirlarin disindan gelen bir savas tehdidi, ya da ic huzursuzluk, pleb ayaklanmasi, vs), cumhuriyetci sistemin cevap verme hizinin cok yavas oldugunu goruruz, ki zaten res publica (public matter), siyasal bir duzen olarak ozellikle karar verme sureclerini yavaslatma, katilimci sayisi ve cesidini arttirma, boylece toplumun olabildigince cok kesimini/grubunu tatmin ederek formal esitlik ve stabilite saglamayi amaclayan bir yapisal dizayna sahiptir. fakat gercek bir tehdit sistemin var olusunu tehlikeye attiginda, cumhuriyetci sistemin cozumu, anayasal bir olaganustu hal kurumu yaratip, kisitli bir sure icin sistemin geri kalanina krizi atlatmak icin komut verecek, tek kisilik bir ofis olur.
bu dizaynin icinde, diktator senato (aristokratlar meclisi) tarafindan, genellikle yuksek rutbeli ve profesyonel askerler arasindan secilir; olaganustu hal dedigimiz seyin bu tarihsellik icinde cogunlukla aktif savas hali icerdigini dusunursek, asker secimini daha iyi anlayabiliriz. fakat bu diktator, asker ya da degil, gorev niteligi ve suresi bakimindan belli sinirlar icindedir: diktator senato tarafindan 6 aylik bir sure icin atanir. diktator anayasayi ve tum yasal hukumleri askiya alabilir, tum ulkeyi askeri kampa ve vatandaslari askere cevirebilir, olaganustu hal durumunu atlatmak icin tek elden herkese komutlar yagdirabilir. fakat diktator, yasayi askiya alabildigi halde, yeni yasa yazamaz, anayasayi degistiremez, ve gorev suresinin sonunda atamasi bir 6 ay icin daha yenilenmezse, ofisi birakmak zorundadir.
kagit ustunde bu gayet uygulanabilir bir guvenlik mekanizmasi gibi duruyor, fakat roma cumhuriyetinin 500 yillik tarihine bakinca, 95 tane irili ufakli diktatorun gelip gectigini goruyoruz. iclerinde en meshurlari, anayasal gorev tanimini asip kavramin gunumuzde bildigimiz ve sevmedigimiz konotasyonlarina ilham kaynagi olan julius caesar ve sulla'dir.
kavramin tarihsel gelisimini ve modernitede nereye geldigini de bir dahaki sefere anlatacagiz, zira ortacag feodalizminden aydinlanmaya kadar pek cok tarihsel kirilma noktasinda, kavram yavas yavas evrilerek, cesitli varyantlara ayrilip cogalarak onumuze cikmaya devam ediyor.
antik romadaki diktatorluk kavramiyla ilgili okuma yapmak isteyenlere: cicero - the republic, on the laws polybius - the histories machiavelli - the prince, discourses on livy
food for thought: eger cumhuriyeti korumak 5 senede bir dolaptaki diktatoru cikarip is basina koymayi gerektiriyorsa, cumhuriyet hakikaten surdurulebilir bir rejim midir, ya da nasil tamir edilip stabil ve surdurulebilir olmasi saglanabilir?