Tarih boyunca eril düşüncenin baskısı ile "güzelliğin sembolü" olarak, kadını düşünceden-fikirden soyutlayan imge olmuş.
Zamanla mülkiyetin önem kazanması ile annelik için kutsanarak mükemmelleştirilmiş veya erotizmin ve kapitalizmin metası halini almış.
Cinsiyetlendirilmiş kültürel hegemonya neler neler haline dönüştürmüş de "insan" bedeni olarak kadının kendisine bırakmamış. İşin kötü yanı kadın da kendisini tüketim nesnesine dönüştüren bu hakim kültürün kendisine atfettiği imgeyi, istediği yanından tutmuş ve sürdürülmesine devam ederek bedenine yabancılaşmış.
Asırlardır süregelen egemen düşüncenin bu sömürüsüne karşı mücadelede öncelikle Her kadın kendisine şu soruyu sormalı: "seyredilen bir nesne mi, etkin bir özne mi olacağım?"