Yok pahasına satılmış bir çocukluğun Tortuları, tortuların üzerine çekilen sıvayı Pürüz cumhuriyeti üzerine atılan boyayı Yine de hep birlikte neşeyle okunan trajikomik hayatlarımızın marşlarını Beceriksizce yontulmuş vücudumuzun çığlığa ihtiyacıyla.
Koparılan ham meyvaların Toprağa değmeyen çocukları Siyahında yeşille mavinin debelendiği Mavi ve yeşiline karabasanları çizmeye kıyamadığım resmin Olmadığından değil bir kez olsun huzur bulsun diye Yok, yok, yok kasvet davetsiz ve arsız misafir.
Sakat sevinçler, çolak neşeler Sarsak üzüntüler, ergen öfkeler Aniden elimizde tuz buz olan bardak gibi Avucumuzda kalan sapıyla öyle şaşkın Elimizde patlayan hayata Kaç bahar temizliği gerekir? Hem nasıl nasıl nasıl nasıl nasıl?!
Hangi çiviyi bulup da sökelim ötekini Hem hangi birini? Nasıl güdelim deveyi? Burada otlağı nerede bulabilirim ki?
Bilmiyorum tanrı çocukluk buhranını aşabilecek mi?