- savaş bir ülkenin baş sorunu, ölüm kalım yeri, var olma ya da yok olma yoludur; muhasebesiz olmaz. (...) savaş kandırmacalı bir iştir. bu nedenle vurabilecekken vuramayacakmış gibi göstermek, saldıracakken saldırmayacakmış gibi göstermek, yaklaşırken uzaklaşıyormuş gibi göstermek, uzaklaşıyorken yaklaşıyormuş gibi göstermek gerekir. yemle ve kandır, kargaşa çıkart ve ele geçir, dirençliyse ona göre hazırlan, güçlüyse ondan sakın, sinirliyse onu kızdır, tevazu göster ki gerçek sanıp mağrurlaşsın, dinleniyorsa rahatsız et, aralarında birlik varsa ayır, ona hazırlanma fırsatı vermeden saldır, beklemediği anda ortaya çık. bunlar savaş erbabının başarı sırlarıdır, önceden kestirilemez.
- düşmanı yok edebilmek için askerlerin gözünün dönmüş olması gerekir.
- karşısındakini ve kendini bilen hiçbir savaşta tehlikeye düşmez; karşısındakini bilmeyen, sadece kendini bilen bir kazanır, bir kaybeder; karşısındakini de kendini de bilmeyen her savaşta mutlaka tehlikeye düşer.
- eskilerin iyi savaşçıları önce yenilmezliği sağlar, ondan sonra düşmanın yenilebilirliğine bakarlardı. baş edilemezlik kendimize, baş edilebilirlik düşmana bağlıdır. (...) savaşı hakkıyla sevk ve idare etmesini bilen kişiler, ahlaki kurallara ve disipline bağlı kalır, böylece zafer ve yenilginin kaderini tayin eder.
- ordunun tüm birlikleri düşman saldırısına uğraşa bile, onu yenilmez kılacak olan, yapacağı cepheden ve sürpriz manevralardır. ordunun üstüne yürüdüğü yer de yumurtayı kıran bir taş gibi olabilmesi kofluk ve güçlülük sorunudur. savaşanlar hep cepheden kapışır, ama sürpriz manevralar zaferi tayin eder. o nedenle iyi sürpriz manevra yapanlar gök ve yer gibi sonsuz değişken, dereler, ırmaklar gibi tükenmezdirler. bitip yeniden başlarlar güneş ve ay gibi. ölüp yeniden dirilirler dört mevsim benzeri. savaş ve cephe sürpriz manevralarından oluşmaktaysa da cephe ve sürpriz manevralarının bileşimleri sonsuzdur. sürpriz ve cephe manevraları birbirini doğurur, bir döngü gibi başı ve sonu olmayan. kim onu sınırlayabilir ki!
- kargaşa düzenden doğar, korku cesaretten doğar, zayıflık güçten doğar. düzen ya da düzensizlik sayıdadır, örgütlenmededir. cesaret ya da korkaklık tavırdadır. güçlülük ya da güçsüzlük görünümdedir. bu nedenle düşmanı yönlendirmeyi iyi bilenler yanıltıcı bir görüntü verir ve düşman buna kesinlikle kanar. ona küçük avantajlar vererek harekete geçirir ve askerleriyle saldırıya geçmeyi beklerler.
- savaşın can alıcı noktası düşmana hareketlerimizi göstermemek, ne yapacağımı anlamamasını sağlamaktır. konuşlanışı belli etmemek en derindeki casuslarının bile bilgi edinmesine izin vermez, böylece en bilge olanlar bile plan yapamaz hale gelecektir. (...) herkes düşmana karşı elde ettiğim zaferde konuşlanışımı bilecek, ancak benim düşmanın değişen durumuna göre değişerek vaziyetine göre zafer yaratan stratejimi anlayamayacaklardır. bu nedenle seni zafere ulaştıran stratejiyi tekrarlama, yönteminin sonsuz bir çeşitlilikte olmasını sağla. (...) nasıl ki suyun sabit bir şekli yoktur, savaşta da tek bir konuşlanış yoktur. düşmanın değişen hareketlerine rağmen muzaffer olana akıllı komutan denir.
- düşman konuşmalarında alttan alıyorsa hazırlık yapıyor demektir, saldıracaktır; düşman yüksekten atıyor ve üstümüze geleceğini söylüyorsa geri çekilecektir; hafif savaş arabaları öne çıkmış, askerler her iki tarafında sıralanmış ise saldıracaklar demektir; durup dururken barış istiyorsa art niyeti var demektir; düşman askerleri bir ileri bir geri gidiyorlarsa bizi kışkırtıp üzerine çekmek içindir.
- düşmanını ve kendini tan ve tehlikesiz bir zafer kazan, göğü ve yeri tanı ve her savaştan zaferle çık.
- savaşta en önemli unsur sürattir, düşman hazırlıksızken harekete geçilmeli, öngöremediği yoldan gidilmeli, beklemediği anda vurulmalıdır.
- komutanın sorumluluğu: askeri sırlarını sessizlik içinde gizlemek ve dosdoğru yönetmektir. komutan subay ve askerlerinin kulak ve gözlerini oyalamalı, onlara asla bilgi vermemelidir. bu işi kolaylaştırmak için taktiklerini değiştirmeli, kimsenin öğrenmesine izin vermemelidir; orduyu konuşlandırdığı yeri sıklıkla değiştirmeli, dolambaçlı yolar kullanarak kimsenin ne yaptığını anlamamasını sağlamalıdır. komutan emir verdiğinde, tıpkı yüksek bir yere çıkılmış ardından da kimsenin inmemesi için merdiven tekmelenmiş gibi davranmalı; yerel beylerin topraklarının derinliklerine ilerlerken bir ok gibi ileri atılmalı, gemileri yakmalı ve yiyecek kaplarını kırmalı, ordusunu bir koyun sürüsü gibi hızla peşinden sürüklemeli, bir orada bir burada aniden ortaya çıkmalı, nereye gittiğini kimse anlamamalıdır. bütün ordusunu bir araya getirip en tehlikeli yere gidebilmelidir, işte buna komutanın sorumluluğu denir.
--
spoiler --