1. çok kolay evcilleşen, hafif salak hayvanlar.

    tüm kuşları çok seviyorum, kumruları da çok güzel buluyorum ama özel olarak kumrulara ayrı bir ilgim yoktu, ta ki karagöz ile boşverinbeni'yi okuyana dek. onu okuduğumdan beri kumruların hepsinin gözlerine bakar, kimilerinin siyah, kimilerinin kırmızı olduğunu ayırır oldum, onları da daha sevimli ve daha güzel bulmaya başladım. hele de bu eve taşındığımızda ne kadar nazik, kibar olduklarını düşünüyordum ki iki farklı ailenin birbirine olan davranışlarını görene dek.

    kumruları değil de bir karga ailesini alıştırmak için hep aynı saatlerde bir tabak çerezle terasta oturuyoruz, iki aydır. kargalar da alıştılar ama bonusu iki farklı kumru ailesi oldu. ilk alışan aile diğerlerinden daha iriler, ikinci aile ise daha ufak tefek yapılı ve biraz daha açık renkteler. ölen muhabbet kuşumuzun yemleri hala duruyordu ve bu eve taşınırken özellikle atmayıp onları da getirmştim, sözde saksıların kenarlarına falan bırakıp serçe besleyecektim ki kargalarla kumrulardan onlara sıra gelemedi. kargalar için bıraktığımız koca koca kabuklu fıstıkları, iri iri ceviz parçalarını yemeye çalışan kumrular nefislerini köreltsinler diye elimizdeki muhabbet kuşu yemleri bitene dek onları verdik, baktık ki kalıcılar, şimdi özel olarak onlara yem alıyoruz.

    ilk alışan aile yem de yiyordu, ıslak buğday da, ikinci aile daha seçici olarak sadece yem yemeye başladı. bir de ilk ailenin bireyleriyle aynı anda terasta bulunuyorlarsa bunlara kadar hiç görmediğim bir hareket yapıyorlar, kanatlarını sinirli sinirli ileri geri oynatıp "filifilifilifilifiiii" diye incecik bir sesle bağırıyorlar. resmen dağdan gelip bağdakini kovuyorlar, yemek seçiyorlar ve çingenelik yapıyorlar, kesinlikle ilk aile favorim. onlar da salağın önde gidenleri ama, karganın tepesinden atlayıp karganın tabağına sulanmak gibi "tehlike benim göbek adım" hareketleri mevcut. bunlar kargalardan çok daha fazla yaklaşıyorlar insana, elimden yem yedirmeye ramak kaldı diyebilirim. bir de bunlar dakik falan değiller, sürekli terasta nöbet tutuyorlar ne zaman çıksam oradalar, değillerse de beni görünce geliyorlar bir anda. bunlarınki daha çok "hadi şu saatte buluşuyoruz" değil de "biz hep buradayız ve hep açız."

    gagalarını yerden yem yerken tak tak diye betona vurmasınlar diye çukur tabağa koyuyorum yemlerini, çözemiyorlar mesela, gidip tabağın başında mal gibi bekliyorlar oradan alıp da yere atayım diye. yere düşen yem sesine kafayı yiyorlar. ama çok güzel su içiyorlar, su içişlerini izlemeye bayılıyorum, lıkır lıkır, kibar kibar, boğazlarından yudum yudum gittiğini görüyorum resmen. kuşlar genelde çirkin su içerler, suyu gagalarına alıp gagalarını kaldırarak kaba saba görünürler ya, bunlar o konuda bayağı asilzadeler, yudum yudum, kana kana içip "bitti," diye kenara çekiliyorlar. canlarım, esas hedefim bunlar değildi ama bunlara da bağlandım, bunlar daha arkadaş canlısı, kargalar gibi yedik gitti olmuyor da uzun uzun oturuyorlar benimle.

    bir de iki aile de çift, ikisi de yemek fasılları bitince oturup birbirlerini seviyorlar, tüylerini düzeltiyorlar, kabarıp gözlerini yumuyorlar.

    şişmanladı bunlar iki ayda tabii yemeği de bol bulunca, tavuk gibi olmaya başladılar, inşallah çatlamazlar, amen.
    #267907 taro | 4 yıl önce
    6hayvan