1. Doğum karşıtlığı ve doğuma negatif değer veren ve doğum yapmanın ahlaki olarak yanlış olduğunu savunan görüş.

    Şimdi bu konuda hem dindarlar için hemde dindar olmayanlar için farklı örnekler var.

    Tabii olarak bu görüşün çıkış noktasını kilise, zigurat yada herneyse buraya işaret ederek bakmak daha doğru olacak diye düşünüyorum.

    Apollonian and Dionysian

    Şimdi mitik tanrı olan; bilgeliğin ve yüceliğin temsili Apollo ve bedenin dünyevi zevkleriin temsili olan dionysus bu iki simge tarım toplumundaki hemen bütün dinlerde ortak olan iyi ve fenayi temsil ediyor diyebiliriz.

    Düzlemde örneklendirecek olursak


    Apollo
    |
    |
    |
    |
    |
    |
    |_____________________dionysus

    Bu grafiktek bakacak olursak bilgelik zeka ilahi olan şeyleri y ekseninde diğer dünyevi zevkleri ve fena olan şeyleri x ekseninde Dionysus temsil ediyor. Yani bilgeliğe yüceliğe ulaşmak, yükselmek gibi motifleri düşünebiliriz fenalıkta yeryüzünü temsil ediyor.

    Eski inanışlar yüce&bilge tanrıların hep göklerde
    Olduğunu düşünmüştür. Kilise, zigurat, camii vb bütün ibadethaneleri bu motifle hep yukarı dikey mimariyle yapmışlardır.

    Fazla dağıtmadan konuya dönecek olursak; hemen bütün dinlerde bekaret kavramı yüceltilmiştir, bakire kadın. Antik Yunan'da bakire athenaya saygı gösterilmesi, yine monoteist dinlerdeki bakire Meryem ve Hristiyanlıktaki bakire Meryem'in el değmemiş, saf olarak görülmesi, yani seks tecrübesi olmayan kadının yüceltildiğini görüyoruz.

    Şimdi tarım toplumundan sonra anaerkilden ataerkile dönen düzende kendi soylarının genlerinin devamı için kadını himayesi altına alan ve sadece kendi genlerinin devamı için gelecek inanışlardada erkek yerine kadın bekaretinin bu kadar önemsenmesi tabii olarak herkesin çocuğunu doğurabilecek olan kadının babalık kavramının keşfiyle birlikte sadece kendi soyunu devam ettirmek isteyen erkek için bakireliğin önemini açıklıyor. Bu olay aynı zamanda Afrika'da alfalık savaşı için diğer bireylerin çocuklarını öldüren ve kadına dokunmayan şempamzelerdede gözlenmiş.

    Her doğum aslında bir ölümdür. Şimdi bekaret konusuna değindiğimize göre antinatizm görüşünün dini boyutuna daha açık bir şekilde bakabiliriz.

    Farklı dini görüşler bu konuyu şöyle savunuyor; budizmde Yaşamın maruz bıraktığı acıdan habersiz olarak adam çocukların babası olur ve bu onun yaşlılık ve ölüm nedeni olur. Eğer o sadece onun çektiği acıyı fark etseydi, üremekten vazgeçerdi; ve böylelikle yaşlılığın ve ölümün işleyişini durdururdu. söylemini savunduğunu görüyoruz tabi bunu söyleyen budanın çocuk sahibi olması tartışmaya açık.

    Yine hristiyanlıkta seksin günah olarak görülmesi bakire rahibelerin ibadetlerini daha iyi yapmaları sonra her doğan çocuğun günahkar olarak dünyaya gelmesi İsa'nın doğumunun seks olmadan gerçekleşmesi gibi kavramlar var. Tabii
    Protestan Reformunun bekâreti Hıristiyan bağlılığının en yüksek ifadesi olarak reddetti ve bunun yerine Hıristiyan evliliği idealini desteklemesi durumuda var.

    Doğan çocuğun günahkar olarak doğması yada tertemiz doğsa bile ilerde günah işleyebileceği ve dolayısıyla cehenneme gidebileceği ihtimali var, dini kitaplarda müjdelendiği üzere cehenneminde ağzına kadar dalacağını göz önünde bulundurarak; ellerinizle büyüttüğünüz on tane çocuğun bir iki tanesinin bile yine çevresel faktörler yüzünden kötü bir insana dönüşüp ebedi olarak yanmasına sebep olacağınızı düşündüğünüzde aslında hiç çocuk yapmayarak buna engel olabiliyorsun. Ahlaki olarak bir kısmı cennete gidecek olsa bile gözün gibi baktığın evladının ateşte yanmasına göz yummak bu görüşteki insanlara yanlış geliyor.

    Tabii dindar olmayan fakat dünyevi olarak onlarıda etkileyen sebeplere bakalım.

    Şimdi çocuk dediğin büyük bir sorumluluk, bebeklik döneminde saatlerce uykusuzluk çekmek ve günün neredeyse tamamını ona bakarak geçirmek, ekonomik olarak kazancın 3/1'ni ona harcamak. Sürekli endişelenmek telaşlanmak, aklının hep onda kalması gibi bir sürü negatif sayabiliriz, yinede babalık/annelik duygusunu tatmak, kısa sürede olsun bunun hazzını almak için hayatı boyunca acılar çekebilecek, hastalanacak bir varlığı dünyaya getirmenin yanlış olduğunu savunuyor.

    Tabi bunun yanında çocukla ilgilendiğiniz sürede kariyer yapabilir işinizi ilerletebilir, sosyal aktivitelerini özgörce belirleyebilirsiniz.

    Aslında antinatizm bu yönüyle insan düşmanı b*ktan bir düşünce gibi görünse de bu görüşü savunanlar çocuk yapmak yerine hali hazırda doğmuş olan ve yetim yurtlarında sokaklarda yok olan çocukları sahiplenerek eldeki imkanlarla var olanı iyileştirme düşüncesini savunduğunu da görüyoruz. Aynı şekilde dünya pastasının adeletsiz dağılımı yüzünden her yıl on milyon insanın açlıktan öldüğü düşünüldüğünde çocuk yapmak yerine çocuk sahiplenmek daha mantıklı geliyor diyebilirim.

    Fakat çoğalmanın içgüdüsel bir eylem olduğunu düşünerek bütün canlıların kendi neslinin devamı için bu eylemi gerçekleştirdiğini ve bunun doğal olduğunu tabii savunabiliriz.

    Buna işaret ederek antinatalizm görüşünü savunanlar yine doğadaki tüm canlıların aslında bu döngüde acı çektiklerini söyleyerek kısırlaştırılmasını savunuyor.

    Yine aynı şekilde içgüdüsel olarak kendi genlerini bireysel seçilimle çoğaltmak ve diğer akrabalık bağı bulunmayan bireylerin çocuklarını grubu domine etmek için öldüren dağ maymunlarınında içgüdüleriyle hareket ettiğini kimi sinek türlerinin rakip erkek spemlerini bir salgıyla yok etmek ve kendi spermlerini aktararak çoğaltmasınında içgüdüsel olduğunu bildiğimizd göre içgüdüsel olan şeylere ahlaki olarak pozitif veya negatif değer yüklemenin anlamsız olduğunu söyleyebiliriz.

    Kaynaklar ;
    Stanford - human behavioral biology

    collegian.com/...

    www.open.edu/...

    en.m.wikipedia.org/...

    tr.m.wikipedia.org/...


    #264904 isthatnotokey | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0düşünce akımı