1. yemek yiyerek işlenen günahlardan arınma yolu.

    gerçekten de yemek yerken alınan keyiflere eşdeğer acı çekmeden kilolardan arınmak mümkün değil galiba.

    Tansiyon şikayeti ile gittiğim doktorun suçu yüksek kolesterole atıp beni diyetisyene yönlendirmesiyle evimin yakınlarında bir diyetisyen arayışına gittim. Yok hayır tabi ki yürüyetek gitmeyi düşündüğüm için değil, trafikten hoşlanmıyorum.

    Hastane olsun ki kan tahlili falan kolay olsun diye hastane diyetisyeni seçtim. Randevu saati geldi gittim hastaneye.

    "keltox bey diyetisyenimiz yan binada" dediler:
    i.hizliresim.com/...

    iyi de yan bina güzellik merkezi. yaradana sığınıp girdim içeri. Randevum oluğunu söyledim, biraz da erken geldim diyetisyen başka görüşmedeymiş. Sabahın körü oysa.

    bir ara orada çalışanlardan biri diğerine "beyefendi niye gelmiş?" diye sordu.

    ya, şimdi... ne desem. aklım karıştı. Merak edilen konu benim neden beyefendi olduğum değildir heralde. öyle doğmuşum.

    geliş nedeni önemli. eğer "bu beyefendi yeterince güzel olmasına rağmen güzellik merkezinde ne işi var?" olarak sorulduysa iltifat kabul edebilirim. Yani evet bir erkeğin güzellik merkezinde ne işi olabilir?

    Ortamdaki pembe renklerin hakimiyeti sayesinde kafaya dank etti ve paniğe kapıldım. Bilir kişi dediklerime akıl danıştım ama gülmekle yetindiler:
    i.hizliresim.com/...

    Neyse, kılı tüyü kurtardık vakit geldi girdik. Ölçtüler biçtiler biraz balık etli çıktım. Çok da kötü değilmişim:

    Diyetisyen: Keltox bey güzel haber, yağlarınız bir yerde toplanmamış, vücudunuza eşit dağılmış.
    Aklımdan geçen: Ne lezzetli etim vardır şimdi, mermer deseni olmuştur o off.


    Sonrası iyilik sağlık. Mor tuşlu pembe hesap makinesinde yapılan hesaplar, hazırlanan listeler.

    Listeye bakınca gayet makul görünüyor. Mesela 90 gram haşlanmış et. Çok hoş, yani yasak yok. Sefer tasımıza hazırlayıp iş yerinde yiyeceğiz tamam. olur bu.

    Haliyle markete gidip alış veriş yaptım. Diyetteyiz diye eti biraz az aldım. Eve geldim baktım ki aldığım o küçücük parçayı 6 günde yemem gerekiyormuş. 6 gün ya 6 gün. Biz onu bir oturuşta yiyorduk.

    Haşlattım, 6 parçaya böldüm. birini sefer tasına koyarken kedi kokuyu aldı geldi bacağımı tırmalamaya başladı. Parçalardan birini aldım küçük küçük doğradım kediye verdim canı çekti çocuğun.

    arkamı döndüm salatayı hazırladım bir baktım gene gelmiş. Yüzüme baka baka yalanıyor yemiş eti. Ya kedinin 5 dakikada yuttuğu miktar ile neyse ya ben bir şey demiyorum.

    Zamanında çok günah işledim peder. Kokoreçler yedim, iki bıçak arası ciğer kıyıp kuyruk yağına karıştırıp yufkalara dürdüm. Tost hafif olur diye kavurmalı tulum peynirli tostlar yedim kahvaltıda. Yumurta tok tutar sonrasında aç kalınca ağzım boş durmuyor diye sabahları tostun yanındaki yumurtaları ikişer üçer haşlattım. Çok haşlanınca zor yutuluyor diye rafadan yapıp kaşık kaşık içtim yumurtaları. Ağzıma kabuğu girdiğinde onu bile yedim kıtır kıtır.

    yürümedim, koşmadım, hareket etmedim.

    şimdi uzaklardasın... neyse ki zeki müreni görmeden köprüden önceki son çıkıştan çıkmak için girişimde bulundum.

    ha, ikinci gününde böyle feryat figan yazılar yazdık. Bakalım geriye kalan 47 gün 16 saat 52 dakika da bir şekilde geçer. umarım.

    Düzenleme: Buzlukta 4 tane 90 gramlık haşlanmış et var. Sizi de unutmadım olm, hesaplaşacağız elbet.
    #264759 Keltox | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    3genel terim