bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
"tarihin ötesindeki zaman" deyişine her zaman tav olmuşumdur.
mistizmin başladığı yeri tarif eder bu söz öbeği benim için.
tarih dediğimiz, genel tanımlamada "yazı"nın icadıyla başlar; fakat "zaman", tarihle bir tutulamayacak kadar geniş ve farklı tanımlamalara sahiptir.
insanoğlu, bu gün, sümer tabletlerinde anlatılan mistik ve doğaüstü olayların bile gerçekliklerini çözmeye başladı. anlatımdaki mistizmi söküp, gerçekte neler olduğunu ortaya koydu. bilimsel gelişmelerin ortaya çıkarttığı bu durumum her ne kadar taktir ediyor olsam da, benim gözümde olayın tüm heyecanını bitiriyor aslında.
mistizm, tanrılar, doğa üstü betimlemler, bu günün insanlarının soyut olarak tahayyül edebildiği; ancak eskilerin somutlaştırmak ve hiayelerle desteklemek zorunda kaldığı tüm o enteresan ve eğlenceli olgular bütünü, bilimsel çözümlemelerin beyaz ışığında "onca uçan kaçan garip olay aslında bu muymuş" dedirten bir basitliğe dönüşüyor.
oysa dünyanın yuvarlak olduğunu bile bile, boşlukta süzülen bir kaplumbağa sırtındaki dört filin üzerinde duran düz dünya betimlemesiyle haşırneşir olmak, fazlasıyla eğlenceli oluyor benim için.
tanrılar, tanrıçalar, gökyüzünde gezinen boğalar, seks partilerinden hallice tapınma törenleri, gökyüzünden inip prenseslerle çiftleşen kurtlar (ki zeus'un kaçamaklarını da hesaba katarsak, bu iki durum bestiality'nin ne kadar eskiye uzandığının kanıtıdır bence), demir dağları eritip kendini aşan insanların az daha ötesinde, karlı dağın tepesinde yaşayan ve lir çalan ejderhalar, ortadoğu coğrafyasında kerhane, güney amerikada insan kurban etme alanı kıvamında kullanılan zigguratlarla birlikte etkileşimin az, öz ve garip olduğu; davud'un goliath'a "daş yok mu daş" kıvamında kafa tuttuğu, inanna'nın sahip olup elinde tutamadığı için düşman kesildiği gılgamış'a etmediğini koymadığı, daha da öncesinde marduk'un talmat'ı yenmek için tüm tanrıların güçlerini kendine toplayıp süper saiyan'a dönüştüğü, konacak yer bulamadan sürekli uçan ve bu yüzden ayakları olmayan huma kuşunun sonsuz yolculuğuna devam ettiği zamanlar...
bu gün burada, bilgisayar başında oturup bir yandan tasarım yapıp bir yandan da bunları düşünmek yerine, ur kentinin bir kenarında güzel kılıçlar ile mızraklar üretip, akşam olunca da zigguratlarda hikayeler dinleyip, ab-ı hayatın tadına varan ve dünyayı orta doğudaki bir kaç şehirden ibaret zanneden bir demir ustası olmayı tercih ederdim.