bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Mide bulantısı, kaygı bozukluğu, obsesiflik son zamanlarda kesin ve net bir şekilde hissettiğim duygular. Aynı şekilde bunlarla birlikte gelen öfke, çevreme ve kendime. Sanırım artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu kısmi olarak kavrayabiliyorum, böyle hissetmemdeki sebepler içinde yaşadığımız varolmaya çalıştığımız ülke, yakın çevrem ve bu değerlerin çoğunun tam tersi yönünde fikirlerle internet, tedx, bilimsel makaleler ile birlikte öğrendiğim yabancı kültürlerdeki ve ülkemizdeki birtakım bilinçli insanların yaşam tarzları. Pekala diğebilirsiniz ki bende bu tarz okumalar yapıyorum belki senden çok ülke gezdim insan tanıdım ve bende senin bahsettiğin gibi bir anksiyete oluşmuyor. Bu tamamen perspektif meselesi, maalesef çocukluğumuzda yaşadığımız travmaları ve çevresel faktörleri kendimiz seçemiyoruz, hayatımın büyük kısmını hep arada kalarak geçirdim Çankaya'da doğup büyüdüm ailem mühafazakar olmasına ve beni bu tarz yetiştirmek istemelerine karşın okulda son derece çağdaş bir hayat süren fakat ne yazık ki dini konular açıldığında faşistleşen, ezikleyen, dalga geçen birçok kişi yüzünden bu tarafımı hep gizlemek zorunda kaldım çoğu zaman yanlış şeyler yaptığımı düşünür ailemden utanır annem kapalı olduğundan kimi zamanlar onun yanında çekinirdim bu yüzden, orta ikide sınıfımıza başka şehirden bir kız gelmişti, sınıftaki diğer arkadaşlarımın aksine oturduğumuz mahalleler çok yakındı, sevecen alçakgönüllü tabii yine çağdaş bir aile sahip benimkilerin aksine yılbaşında cadı avına çıkmak yerine ailesiyle beraber çam ağacı süsleyen harrypotter hayranı, animeye bayılan, çok iyi ingilizce konuşan biri. tanıştıktan sonra, öğle araları ve çıkışlarda beraber yürürdük sohbet muhabbet ederdik benimde fazla bilmesemde animeye merakım vardı ve İngilizcede sıçıyordum o dönemler kız maden gibiydi benim için onunla konuştukça kendimi aydın gibi hissediyordum. Sonra bir cuma günü bir öğlen arası babanem hariç ailem şiddetle karşı çıksada son üç dersten (ingilizce) kaytarmak için cumaya gitmeye karar verdim, yine beraber kızla normal sohbetimizde giderken yol ayrımına geldik, öğleden sonra gelmeyeceğimi cumaya gideceğimi söyledim, garipseyen bir bakış attı ayrıldık. Pazartesi okula gittiğimde bir iki kişi hariç arkadaşlarım beni görünce sırıtıyorlardı, yüz kaslarının kaşlarının üstünde zoraki gerilmeleri garip hissettiriyordu neyse ikinci ders İngilizce başladı, haşmetli orta yaş milfi ingilizce hocamız platform topuklarını sert sert vura vura girdi sınıfa masasına oturdu el aynasıyla bakıştı kırmızı rujunu tazeledi tak kapattı aynasını çantasına koydu yoklamaya başladı... deniz, özgür, Enes ? Enes... ufak bir gülümsemeyle cuma'da olman gerekmiyor muydu senin? Kulak tırmalayan bir kahkaha tufanı sardı sınıfta, önden biri hocam yanlışlıkla geldi sanırım, biri günleri karıştırdı herhalde falan diye ilerletiyor istemsizce yüzümü kıza döndüm o hariç herkes kafalarını hafif yana çevirmiş bana sırıtıyor. Cevap vermeyişimden üzüldüğümü anladıklarından olsa gerek çok uzatmadılar, tenefüste kızın soğuk yaptığını hissettim ve aynı şekilde çıkışta benimle beraber yürümek istemediğini açıkca söylememişsede bir arkadaşla sözleştik onunla gidicem diye geçiştirdi. Ya bizim mahalle yolunda sınıftan başka bir insan evladı gitmiyor falan diye sorguluyorum bende, be gerizekalı salak kız senin gibi yobaz bir yavşakla muhabbet etmek istemiyor işte tabii bunun farkına varmam ve haşmetli ingilizcecimizin taşşak konusu olmam bir dönem sürdü.
İşin kötü yanı bu muhabbetleri hem karşıt görüşlü ailemden aynı zamanda okuldan yaşıyor oluşum du, ailemin yetiştirme tarzı yüzünden belli bir yaşa kadar dışarı hiç şort yada eşofmanla çıkmadım hep pantalon giyerdim. Arada çevrede kapalı olduğu için saygısızlağa uğradığını işte ne bileyim kadınının birisi arabısının aynasına çarpmış özür bile dilemezken birde çıkıp saydırmış önüne bak falan diye bizimkide mazlum içine atıp evde içini döküyor işte bunlar böyle şöyle, halam kapalı olduğu için üni almadıklarını ve sınavlara perukla gittiğinden bahsediyor, evde bi düzine peruğu vardı bunun için, perukla normalden daha çekici göründüğü halde saçını göstermek yerine perukla gidiyordu ve garipsiyordum bunu aynı zamanda annemin söylediklerini, tamamı tutarlı gelmiyordu çünkü okulda yine bahsettikleri gibi "çağdaş" öyle ahlaki değerleri kıyafetle sınırlı olmayan ve kimi zaman ailemden daha ince görüşlü olduklarını fark ettiğim sırtımı sıvazlayan anneler vardı. Eğitim hayatım evdekilere okulu, okuldakilere evdeki yaşantımı açıklamakla/savunmakla geçti bu yüzden.
Bir zaman sonra kendimi bildiğim kimseye yakın hissetmemeye başladım çevremide okuluda sorguluyordum, öyle düzenli sağlam bir karakter mimarim olmadı bu sebeple karşılaştığım tüm görüşlere fikirlere sorgulayarak bakmaya başladım, çok rahat bir şekilde benimsenebilecek şeyleri bile uzun zamanda hazmedebiliyordum önüme gelen herşeyle herkesle empati yapmaya çalışıyor, yakınlarım yada arkadaş çevrem kötü olarak görsede onun açısındam bakmaya çalışıyordum bu bende büyük bir yıkıma yol açtı çünkü bugüne kadar aldığım şeylerin öğrendiklerimin ve herkes gibi yüzde yetmişini motor fonksiyonlarında yaşadığım bu hayatın tümüyle yanlışlanabileceğini, eylemlerimin aslında açık bir şekilde iyi yada kötü değil kimine göre iyi kimine göre kötü olabileceğini gördüm ve tümden kendimi sorgulamaya başladım, pişmanlık duymaya, yeniden keşfetmeye ve hemen her hareketimi seçerek düzelterek konumuna göre yerine göre konuşarak ve sürekli kendime, kendimi ve davranışlarını sorgulamayı öğütleyerek. Biryerden sonra çok yorucu gelmeye başlamıştı bu fakat doğru olanın bu olduğundan emindim o an için, artık normal bir insanın yapması gereken fiziksel motor hareketlerini bile unutuyordum, kaldırımda yürürken adımlarımı sayıyor yürüyüş tarzıma bakıyor kimi zaman nasıl yürüyeceğim dahi unutuyor yada bugüne kadar hiç bunun düşünmediğimi farkediyor tekrar sorguluyordum. Daha sonra bunun çözümünü kişisel gelişim kitaplarında aramaya başladım evde bunun için yeterince kaynak vardı şansıma peder gençliğinde bunlara kafa yormuş olacak, kitaplığın bir sırasını bunlarla doldurmuştu. Birşeyler edinmek için okuyordum fakat sonra yine bu kitaplarda idealize edilen karakterlerin birinin yada bir topluluğun aidi olduğunu ve bununda aslında yanlışlanabileceğini döneme göre değişiklik gösterebileceğini çünkü insan fikrinin ve düşünme tarzının tanrılaştırılan duygularla ve kendini aşmayla egoyla yada her duyguya başka tanrılar yaratarak atıflar yapan çok tanrılı dinlerle inşa edildiğini ilk kıvılcımlarım bu olduğunu ve yeni edinimlerle keşfedip inşa edildiğini doğaya aykırı bir şekilde yada yapay edilimlerle yönetildiğini, yasaklandığını ve ayıplandığını düşündüğümde, hangi mimarinin benim için iyi olacağını, hangi dönemde yaşadığımı yada kendimi diğerlerinden soyutlayarak yaşamak istediğim dönem üzerine kafa yormaya başladım, açıkcası sürekli akan ve takip etmekte dahi zorlandığım bir hayatta bunları düşünmek gündelik rutin dışında ancak zihnimin kendine ayrılmış biryerinde mümkün olabilirdi. Peki bu sorgulamalar ne mi doğrudu ?
Şizofreni, kendi kendine düşünen dışardan bakıldığında garip gelebilen bazı hareketleri kuralsız boşlukta incelendiğinde anlamlanabilirken o anki toplum içinde anlamsız kalan bir "karaktersiz" gibi hissediyordum yani bildiğiniz açık belirgin, tutarlı bir karakterim yoktu duruma göre anlık olarak herşeyi yapabiliyordum fakat kendimi ve çevremdekileri korumak adına birtakım evrensel kabul edilebilecek kurallarla; zarar verme, kötü duruma düşürme&düşürülme, özgür davranayım derken kırdıysan onarmaya çalış gibi yarar odaklı, fakat işin garip yanı bunları yaparken üstüne birde kendimi karşımdaki insanın yerine koyuyor onun gözlerinden bakarak, onun bedeninde onun gibi düşünmeye kafa yorarak yapıyor, çoğu zaman herhangi bir olayda herhangi birinin vereceği tepkiden yada hassasiyetten çok daha fazlasını gösteriyor kimi durumlarda kimsenin siklemediği bir konuda bile hassaslaşıyor bazende toplum nezninde etik kabul edilen fakat benim öyle hissetmediğim konularda inanılmaz derecede hissizleşiyor öyle ki bazen arkadaşlarım, özellikle duygusal diyebileceğim kız arkadaşlarım bana robotmusun senin duyguların yokmu neden bukadar tepkisizsin gibi atıflarda bulunuyordu.
Böyle davranmak bana yaşadığımı hissettiriyordu artık kesin bir şekilde karakterize edilmiş ve doğru yanlışı her an sorgulamadan edinilenle yaşayan, benim için ölü insan diye tabir edebileceğim kimseler gibi değildim fakat kim olduğumu da bilmiyordum.
Yazarken yorulduğumdan biraz ara verip, konuyu dağıtmamak adına tekrar üstüne düşünerek devam edeceğim.