"ve sancı geç saatlerde" diye iç kapak notları vardı. kitapların başına biraz fanzin havasında "kadıköy notları" mıydı öyle bir paragraflar serisi eklerlerdi. "ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir" aforizması bir dönem tüm kitaplarında mı vardı, özel bir seride mi hatırlayamadım. yayın haklarını duyururken "kimse bize sormadan çoğaltamaz ama fotokopi fanzinler bundan muaftır, onlar istedikleri altıkırkbeş yayınını kopyalayabilir, bozabilirler, yaşasın kaos" notuyla bitirirlerdi.
bugün her ağıza sakız bir "yeraltı edebiyatı" goygoyu varsa, payları büyüktür.
bu ilk senelerinde -yetişemediğim- enis batur kitaplığı, boris vian kitapları serisi, michael moorcock'un erlik ve hawkmoon serileri, lovecraft'ın nice öyküsü ve sanırım charles dexter ward romanı ile türk okuyucusunun alışık olmadığı bir tempo yakalamışlar.
ben yukarıdakileri ucundan okumaya başladığımda haklarında telif ödemedikleri, bu yüzden harıl harıl bastıkları, haksız rekabete yok açtıklarına dair söylentiler duymuştum. hatta telifini aldığı romanı 'basma biz çeviriyoruz' diye tehdit ile engellemeye çalıştıklarını söyleyen yayıncı bile duydum. çevirmenlerine ücretlerini senelerce vermedikleri de söylenirmiş. fazla küçüktüm ufacıktım doğru-yanlış bilemem.
piyasada ucundan karanlık, edebi değeri olan işlere açık varken girip karşılığını almışlar -ve hep çok güzel kitaplar seçmişler- ama samimiyetleri hep kafamda sorudur. yani zaten 100'den fazla satma ihtimali olmayan fanzine "al telif" dediğinde kaos kahramanı olmuyorsun. alsa bassa zaten peşinden koşmaya tenezül etmeyeceksin. gibi.
bir de bu ekibin radyo macerasını anlatan kaybedenler külübü meselesi var ki, görüşlerimi bırakayım tekrar olmasın: #14435
6ltı kı4kbe5 diye de yazıyorlar, 6:45 diye de, 6[Çizgi üstüne nokta] diye de bu arada.