Birtakım fizyolojik / psikolojik yorgunluklardan dolayı dijital bir diyete girmiş ve yaklaşık 1 ay gibi bir süre boyunca elimden geldiğince, başarabildiğim kadarı ile gündemden, haberlerden, türkiye'den, dünyadan, insanlardan uzak kalmak istemiştim. Tabii günümüzde bunu başarmak neredeyse imkansız. Ben de haliyle başaramadım.
Şayet başarabilseydim neleri görmeyecek, neleri duymayacak, nelere tanıklık edip biraz daha parçalanmayacaktım diye düşündüm ve 1 aylık bilançoyu çıkardığımda ise şöyle bir tablo ile karşılaştım;
1- Bir mafya babasının yaşayıp yaşamadığını merak edip, telaşlanmayacaktım;
2- Okuduğumuz, araştırdığımız ve yıllarca söylediğimiz şeylerin "sağlama"sını, bizzat aktörlerinin ağzından ve arsızca, utanmazca, gülerek savunmalarını izlemeyecektim;
3- Utanmak, ar etmek gibi duyguların nasıl ayaklar altına alındığına bir kez daha şahitlik etmeyecektim;
4- 1,5 yıldır milyonlarca insanı öldüren virüse karşı hemen herkesin karınca kararınca, kendi bilinç düzeyi gereğince toplumsal sorumluluk bilinci ile yaşamaya, evine ekmek götürmeye, kedisine mama almaya, öğrenci çocuğuna harçlık yollayabilmek adına kendini parçalarcasına yaşam savaşı verdiği bu kötü günlerin sonunda bir umut ışığı olarak bilimin önümüze koyduğu fırsatlara "vermicem de vermicem, vurulmucam da vurulmucam, ı ıh o şırınganın içinde ne var bilmiom, vurulmucam ı ıh, kan benim damar benim." diyerek ve bir de utanmadan bu durumu savunacak tiplere denk gelip, yine tansiyonumun fırlamasını hissetmeyecektim.
Hadi hepsini siktir et de usta;
5 - Pandemi dönemi boyunca kaç tane müzisyenin, kaç tane sektör çalışanının virüsten değil; açlıktan ve aç kalmayı gururuna yediremediğinden intihar ettiği bu ülkede "müzik" yasağını görmeyecektim.
Edit : Gece 12'den sonra insanları rahatsız etmemek adına getirilen müzik yasağı.
Müzik, ruhun gıdasıdır. O çocuklar doyamadı; siz de doyamayasınız.