elle kurmalı(manual winding), otomatik(self-winding) olmak üzere iki türü olan saatlere verilen genel ad. cep ve masa saati olanları da olmasına rağmen ben mekanik kol saatleri üzerine yoğunlaşacağım.
yuvarlak hesap kırk yaşındayım. bizim doğduğumuz dünyada pilli(quartz) saatler egemendi. aslında hâlâ da öyle. sadece pilli saatlerin akıllı versiyonları gün geçtikçe etki alanını artırıyor. mekanik saatler ise pilli saatlere göre hem sayıca az üretiliyor hem de çok daha pahalı. arkaik örnekleri bir kenara bırakırsak, ilk olarak elle kurmalı meydan saatleri ve cep saatleri ortaya çıkıyor. bunların, bir kurma kolu yardımıyla enerjiyle dolması sağlanıyor ve enerjinin azaldığı zaman tekrar kurulma işlemi yapılarak saatlerin çalışması sağlanıyor. daha sonrasında kişisel kullanım için cep saatleri icat ediliyor ve bunlar da aynı prensibe göre çalışıyor. 18. yüzyılın sonunda ise saatlerin sürekli kurulması zorunluluğundan kurtulmak isteyen saatçiler, saat mekanizmasının üzerine bir rotor(döneç) ekleyerek hareket edildiğinde saati enerjiyle dolduran otomatik saati icat ediyorlar.
seri üretim pilli saat ise ilk kez seiko tarafından 1969 yılının son ayında üretiliyor. bundan kısa bir süre sonra da 1970'te isviçreliler ilk pilli saatlerini üretiyorlar. bu saatler ilk ortaya çıktıklarında mekanik saatlere göre çok pahalılar. çünkü bunları üretebilmek için önemli miktarda sermaye yatırmak gerekiyor. fakat bir süre sonra japonlar, oldukça düşük maliyetle pilli kol saati üretmeyi başarıyorlar. bu süreç dünya tarafından quartz revolution(kuvars devrimi), öncesinde saat konusunda tekel olan burnu büyük isviçreliler tarafından ise quartz crisis(kuvars krizi) olarak adlandırılıyor. bu gelişmeden sonra kol saati takan insan sayısında büyük bir artış gerçekleşiyor. seiko, casio, citizen gibi japon saat firmaları kârlarına kâr katıyorlar tâbii. mekanik saatlere talep azalınca isviçreli birçok lüks mekanik saat üreticisi ise batıyor. bu süreçten büyük yara alarak çıkan isviçreli saat firmaları soruna çözüm arıyorlar. çözümü lübnanlı hristiyan arap kökenli bir büyük burjuva olan nicolas hayek buluyor. burada kısa bir parantez açayım. yazarın kimliğinden bahsetmemin nedeni fişleme yapmak değil. müslüman araplara göre çok küçük bir azınlık olan hristiyan araplar, kendi azlıklarının tersine arap dünyasını derinden etkileyecek biçimde önemli insanlar çıkarıyorlar. filistin halk kurtuluş cephesi, filistin demokratik kurtuluş cephesi'nin liderleri corc habaş ve nayif havatme hristıyan. şair halil cibran, lübnanlı şarkıcı feyruz, oyuncu salma hayek de benzer biçimde. tekrar ana konuya döndüğümüzde hayek, bugün çoğumuzun bildiği pilli swatch saatlerin, japon saatleriyle rekabet etmesi için piyasa sürülmesini sağlıyor. düşük maliyet yaygın satış sayesinde gelen para, krize giren mekanik saatleri kurtarmak için harcanıyor. başarı da sağlanıyor. ayrıca her saat markası kendi mekanizmasını (in-house production)üretiyor. fakat bu durum büyük sermaye yatırımı gerektiriyor ve sürdürülebilir değil. bu nedenle daha prestijli olduğu düşünülen saat firmaları kendi mekanizmalarını üretmeye devam ederken alt kategoride oldukları değerlendirilen saat firmaları, isviçre'nin en büyük mekanizma üreticisi eta'nın mekanizmalarını ortak olarak kullanmaya başlıyor. bu durum da maliyetleri düşürüyor. sürecin sonunda isviçre saat markalarının neredeyse tamamı birkaç büyük sermaye grubunun şemsiyesi altında toplanıyor. dolayısıyla isviçre saat endüstrisinde tekelleşme geç sayılabilecek bir dönemde '80'lerde başlıyor ve '90'ların ilk yarısında tamamlanıyor.
2015 yılından itibaren saatlere özellikle de mekanik saatlere olan ilgim, sıçramalı bir biçimde arttı. o günlerden itibaren saatlerle ilgili kitaplar, dergiler, kataloglar, elime ne geçtiyse okumaya başladım. internetteki çoğunluğu ingilizce siteleri de takip etmeye başladım. youtube’daki saat kanalları/incelemeleri şimdiki kadar yaygın değildi. dolayısıyla basılı kaynaklar ve internet siteleri esas kaynağım oldu. bildiğim saat markaları on-on beş belki de yirmi katına çıktı. sadece saat markalarını değil, markaların tarihini, saat mekanizmalarını, üreticilerini, hangi saatte hangi mekanizmanın kullanıldığını, mekanizmanın; zaman tutuşunu, şoka ve manyetizmaya direncini bunlarla ilgili birimleri öğrendim. tüm bunlarla beraber mekanik saatlere-kendim de dâhil olmak üzere-insanların neden bu kadar önem verdiğini sorgulamaya başladım. zamanı, elini cebine atmadan kısa yoldan öğrenme kolaylığı, kolda küçük bir fabrika taşıma hissi, takım elbiseyi, ayakkabıyı, gözlüğü vs. tamamlayan bir aksesuar olması, çocukluktan gelen sürekli saat takma alışkanlığı mı, distopik bir dünyada bir anda bütün elektronik aletlerin bozulması ama mekanik saatlerimizin çalışması ihtimali mi saatlere olan ilgimizi belirliyor? bu değer verme duygusunun saydıklarımın hem hepsi hem de hiçbiri olduğunu düşünüyorum. modern dünyada saat takmak zorunda değiliz. yukarıda saydıklarımın hepsini çürütmek mümkün. saat artık her yerde. evde, işyerinde, okulda duvarda duruyor, cep telefonlarının ekranında, otomobillerin, çeşitli toplu taşıma araçlarının göstergelerinde, sayısı oldukça az olan tarihi saat kulelerinin dışında kentlerin neredeyse bütün meydanlarının panolarında saatleri görebiliyoruz. kolda küçük bir fabrika taşıma hissi sübjektif bir değerlendirme. bir aksesuar olarak da saat zorunlu değil. üzerinize iyi oturan bir elbisenin saatle tamamlanmasına gerek yok. ilkokuldan lise son sınıfa kadar saat taktım. üniversite yıllarımın önemli bir bölümünde neredeyse hiç saat takmadım. şu andan saatlerle içli dışlı olmama rağmen ve saat takmayı sevmeme rağmen aylarca saat takmasam yokluğunu hissetmem. yine bu saydığım argümanların-en uç örnek olan distopik dünya da dahil-her biri saatleri sevmek için geçerli. tüm bunlardan çıkardığım sonuç, saate ilgi duymanın en önemli gerekçesi sevgi. bana biri niye saatlerden hoşlandığımı soracak olursa cevabım kısa: “çünkü onları seviyorum”.
uzun sayılabilecek bir girizgâhtan sonra, başka önermelerle devam edelim. ilk önerme, mekanik saatler konusunda hepimiz kazıklanıyoruz. saat endüstrisinde kâr marjı çok yüksek. saat mekanizması yapmanın çok zor olduğunun, iyi mekanizmaları ancak birkaç ülkenin(isviçre, almanya, japonya) yapabildiğinin farkındayım. ayrıca bir metanın değeri, toplumsal zorunlu emek zamanıyla belirlenir. bu ülkelerdeki emek gücünün değerinin diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek olduğunu da biliyorum. enflasyonun, türk lirasının değersizleşmesinin de birer etken olduğunu göz önünde bulundurmak gerek. tüm bunlara rağmen, aldığımız mekanik saatlerin çoğunun fiyatının 3-5 kat fazla olduğunu düşünüyorum. ama bir biçimde saat üreticileri, saat almak isteyen her sınıftan bireyi, kendi bütçesine göre harcama yapmaya razı edebiliyor.
ikinci önerme, nasıl ki iyi bir takım elbisede ilk bakılması gerekenin kıyafetin duruşu(fitting) ise saatte ilk bakılması gereken şey de tasarım olmalı. nasıl ki savile row veya napoli terzilerinin hünerli ellerinden çıkmış, kaliteli kumaştan özel dikim bir takım elbiseyi ısmarlayandan başkasına giydirdiğinizde tüm kalitesine rağmen kötü durursa, kişinin tasarımını beğenmediği bir saati diğer özelliklerini sevdiği için takması düşünülemez. saatin mekanizması, kasası, kayışı vd. aklınıza gelecek birçok şey tasarımdan daha önemli olmakla birlikte ilk belirleyen tasarım olmalı. ben kare veya dikdörtgen saat sevmediğim için tarihi, mekanizması, kasa işçiliği hatta kayışı muhteşem olan jaeger lecoultre reverso’yu hiçbir koşulda koluma takmam. jlc kadar kült olmasa da glashütte original seventies ve tag heuer monaco için de aynı düşüncedeyim. bu markaların da çok umurundaydı zaten!
üçüncü önerme, istisnalar hariç değerli metalden (altın, platin) saat takmam. pembe ve sarı altın zaten değerlendirme dışı. beyaz altın ve platinin ise istisnaları olabilir. değerli metalden saat takmamamın esas sebebi bunların çeliğe göre daha yumuşak olmaları. sakar bir insan olduğumdan bunlara çok daha kolay zarar veririm. ikinci sebep değerli metalden saatlerin ağır olması. öncelik sırasıyla kalın, büyük ve ağır saat takamıyorum. son sebep ise akıllı(!) mekanik saat üreticilerinin bir birimlik altın kullanıp bu durumu saat fiyatına altı yedi birim olarak yansıtması. aslında bu ilk sebep ama daha havalı olması adına sona yazdım. değerli metalin çeliğe göre daha zor işlenmesi ve dolayısıyla daha nitelikli emek gücü ve zamanı gerektirmesinin farkında olmam gerçeği değiştirmiyor. breguet classique 5157 ve a. lange & söhne lange 1 bu kuralın istisnasını oluşturuyorlar. ilgili üreticilerin tarafıma hediye etmesi durumunda değerli metalden saat takmama ilkemi seve seve yumuşatırım. aslında breguet 5140 ’ın küçük saniye içermesi nedeniyle daha şık olduğunu düşünüyorum ama küçük saniyeyi 4.30 yönüne koymalarının, simetri hastalığımı azdırması nedeniyle bu saat değerlendirme dışı kalıyor.
mekanik saatlerle ilgili bilinmesi gereken kavramlar;
movement(mekanizma): saatin çalışmasını sağlayan küçük fabrika. kulağınızı mekanik bir saate dayadığınızda mekanizmanın çalışma sesini duyabilirsiniz. üst segment lüks saatler kendi mekanizmalarını üretirler. orta seviye lüks saatler ise, eta, sellita vb. jenerik mekanizmalar kullanırlar.
tourbillion: abraham-louis breguet tarafından icat edilen, daha az sapma yapması için mekanik saatlerin içine yerleştirilen üç boyutlu kafes biçiminde mekanizma(escapement).
calendar(takvim): 28, 29 ve 30 çeken aylarda düzeltilmesi gereken saat özelliği. saatin takvimi 31'e kadar olduğu için diğer aylarda düzeltme yapmak zorunlu.
annual calendar(yıllık takvim): bu özelliğe sahip saatlerde sadece dört yılda bir 29 çeken şubat ayı için düzeltme yapılması gerekiyor. saat, "akıllı" mekanizması sayesinde hangi ayın kaç çektiğini tespit edip 31'e kadar beklemeden doğrudan diğer ayın ilk gününe geçiş yapıyor.
perpetual calendar(sürekli takvim): gerekli ayarı yaptığınızda dört yılda bir artık yılı da hesap edebilen ve 29 şubat'a geçiş yapabilen takvim özelliği. saatin sürekli kurulması veya bir biçimde enerjisinin bitmemesi durumunda 2100 yılına kadar tarih ayarı yapılması gerekmiyor. 2100 yılında ayar yapılmasının sebebi dünyanın güneş çevresinde dönmesinin küsuratlı olması sebebiyle her dört yüz yılda bir şubat 29 çekmesi gerekirken 28 çekiyor.
gmt(greenwich mean time): bu özelliğe sahip olan saatler çok gezenler için tasarlanmış olup hem kendi ülkenizin hem de bulunduğunuz ülkenin saatini görmenizi sağlar. bunların daha ileri seviye modellerinde saat üzerinde birçok şehir ismi yazar. yapacağınız ayar sayesinde bu şehirlerdeki saati de anlık olarak görebilirsiniz. bunlara world timer da denilmektedir.
chronograph(kronograf): yunanca zaman ve yazı kelimelerinin birleşmesinden oluşan; yarış, yemek yapma vb. amaçlarla saniye, dakika ve saat olarak zaman tutabilen saat türü.
chronometre(kronometre): contrôle officiel suisse des chronomètres(cosc) isimli kuruma ölçüm için gönderilen ve çeşitli pozisyonlarda saatin düzenli olarak çeşitli ısı, nem koşullarında teste tâbi tutulması ve bunun sonucunda saatin sapmasının günlük -4/+6 saniye arasında olmasını gerektiren özellik. bu özelliği olan bir saat aldığınızda, size saatinizin sapmasının yazdığı cosc sertifikası da ek olarak verilir. rolex saatlerinin tamamı bu özellikte olmakla birlikte "superlative chronometer" ibaresini içerirler. bu ibare saati günlük sapmasının -2/+2 olduğunu gösterir. seiko bu konuda daha da ileriye gitmiştir. otomatik olarak çalışan ve kuvars kristalleri kullanan spring drive(türkçesini bulamadım) teknolojisi sayesinde saatin günlük sapması -1/+1 saniyedir. tâbii bu mekanizmalar beş altı bin dolarlık grand seiko modellerinde kullanılmaktadır, hacı dedenizin suudi arabistan'dan getirdiği seiko 5'lerde değil! pilli saatler çok daha ucuz olmalarına rağmen çok daha dakiktirler. bunların yıllık sapmaları 15 saniyeyle bir dakika arasında değişir.
power reserve(güç rezervi): saatinizin kurulduktan sonra bir dahaki kurulma işlemine kadar yaklaşık ne kadar süreyle çalışacağını belirten özellik. bazı elle kurmalı modellerde saat kadranının üzerinde saatin ne kadar enerjisinin kaldığını gösteren bir bir ibre vs. bulunur. siz de böylece saatinizi yeniden kurarsınız.
water resistance(suya dayanıklılık): günlük hayatta su geçirmezlik olarak kullandığımız ama esas olarak derinlere inildikçe basıncın artması nedeniyle saatin basınca dayanıklılığını tanımlayan özellik. bu saatlerin çoğunluğu kurma kolundan(crown) su geçirmemesi için vidalı(screw down) olarak üretilir. bu sayede bir tür kilide sahip olan kurma kolunu ters yöne çevirip açmadığınız sürece saat buradan su almaz.
mekanik saat hiyerarşisi
başlangıç seviyesi lüks saatler; longines, rado, oris, tag heuer, union glashütte, nomos.
orta seviye lüks saatler; breitling, tudor, iwc. bu üçünün biraz üstünde zenith, omega ve rolex yer alıyor. omega; modele göre değişmekle birlikte manyetizmaya dayanıklılık, güç rezervi, suya dayanıklılık olarak çoğu zaman rolex'ten daha önde. fakat rolex'e olan talep nedeniyle, bunlar daha az özelliğe rağmen daha pahalı oluyor. rolex saatlere olan yüksek talebi şöyle anlatayım. bu firma yılda yaklaşık bir milyon saat üretiyor. fakat talep bunun üzerinde. dolayısıyla yeni rolex almak için bir iki sene beklemeniz gerekiyor. bu nedenle iyi durumda olan kullanılmış rolex saatler hemen alıp kolunuza takabilmeniz sebebiyle sıfırlarından daha pahalı. '50'li yıllardan bugüne rolex fiyatlarını hesaplamışlar. enflasyon oranınna göre rolex submariner'ın bugün 1600 dolar olması gerekiyor. fakat bu saat yaklaşık 9000 dolar bandında. kazığın miktarını siz hesap edin.
üst orta seviye lüks saatler; glashütte original, jaeger la coultre(jlc). bunların biraz üzrerinde breguet ve blancpain yer alıyor. bu arada jlc'nin ve breguet'nin bazı modellerinin bir üst seviyede olduğu kabul ediliyor.
üst seviye lüks saatler; audemars piget, vacheron constantin, patek philippe, a. lange & söhne. bu sonuncusu alman olmasına rağmen hem mekanizma hem işçilik olarak hepsinden üstün aslında. bunların başlangıç seviyesi saatleri 15.000- 50.000 dolar, orta segment saatleri 50.000-80.000 dolar, üst segment saatleri ise 100.000 dolardan başlayıp milyon dolarlara ulaşıyor.
bağımsız üreticiler; bu adamlar, genellikle uzun yıllar üst seviye saatlerin atölyelerinde çalışmış saat ustaları. sonra kendi bağımsız atölyelerini kuruyorlar. philippe dufour, kari voutilainen, rexep rexepi(recep recebi) gibi saat üreticileri var. bunlar sadece değerli madenlerden(altın, platin) sipariş üzerine yılda en fazla üç dört saat üretebildikleri için bunların fiyatları lüks ev fiyatlarına denk oluyor.
sen hangi saati takıyorsun diye soracak olursanız bir adet longines'im vardı. pandemide babama verdim. uzun zamandır 300 liralık alarmı, kronografı, geri sayım sayacı, dünya saati, yıllık takvimi olan bir casio kullanıyorum. işin komik yanı bu özellikleri üst seviye mekanik bir isviçre-alman saatine koyduğunuzda saatin fiyatı milyon dolarlar seviyesine çıkabiliyor. saat konusundaki bu demokratikleşme olgusu için japon emperyalizmine çok şey borçluyuz.
son olarak; mekanik saatlerle ilgilenenler, saat hiyerarşisi konusunda bazı kesin durumlar haricinde anlaşamıyorlar. dolayısıyla bu konuda mantık çerçevesinde yapılan her itiraz kabulümdür.