kendisi romalılar adına çalışan vergi görevlisi bir yahudidir. yani yahudilerin gözünde bir nevi ali kemal gibi bir adam.
mesih kendisine "ardımdan gel" deyince, o da her şeyini bırakıp mesih isa'nın ardından gitmiş. sonra da mesih'i evine davet etmiş. evini de playboy mansion gibi düşünün. nerede marjinal adam/kadın var mesih'le birlikte yemek yiyor.
tabii kendisi yahudilerin nazarında ali kemal statüsünde bir insan olduğundan, din adamları da "bu isa gerçekten doğru birisi olsaydı, matta'nın davetine icabet etmezdi." demişler. mesih isa da "sıhhatli olanların değil, hastaların doktora ihtiyacı olur. ben doğrulara değil, günahkarlara geldim." diyerek tövbe etmede alçakgönüllülüğün önemini vurgulamıştır.
ne yazık ki ben de dahil, bir çok hrıstiyan hep günahkarları yargılıyor. bu da imanlıları kibir yoluna sevkediyor aslında.
gelelim şu ünlü kılıç mevzusuna...
mesih isa'nın romalılara karşı savaşmasını bekleyen yahudiler, tabiri caizse babayı almışlardır. çünkü mesih isa, "tanrı'nın krallığı bu dünyada değil" diyerek bu konuda yahudilere gereken dersi vermiştir.
peki o halde neden mesih isa bir kılıç getireceğinden bahsediyor?
çünkü yahudiler "tamam, mesih geldi. o halde haydi romalılara savaşalım ve sonsuza kadar barış içinde yaşayalım." kafasındaydılar.
ama mesih, yahudilerle tamamen zıt yönde düşünüyordu. bir nevi "yeğenim o işler öyle olmuyor" demeye getirmiştir. "barışı bu dünyada beklemeyin" demiştir ki haklıdır.
haydi diyelim mesih savaşmayı övdü; o zamanlar yahudiler kendisini hayatta çarmıha germezlerdi. hatta zealotlar, "senin ağzını yeriz" bile derdi mesih'e.
ama yahudilerin anlamadığı nokta; yahudilerin tanrısal krallığı değil, dünyasal krallığı istemesiydi.
mesih de inadına "s**tir edin dünyayı, önemli olan göklerin egemenliği" dedi. ama dinletemedi ne yazık ki...