bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
bugünkü misafirim sayın @la campanella,
"ben kimim biliyor musun cassiopeia her şeyden birazım..
milan kundera'nın jaromil'i, caravaggio'nun resimlerine sıkıştırdığı kanun kaçağı silüeti, adile naşit'in kahkahası, dexter'ın tuhaf adaleti, kuğulu park'taki siyah kuğunun eşini kaybettikten sonraki yalnızlığı, oğlumun sıcak elini her hissettiğimde michelangelo'nun adem'inin yaratılış'taki uzanmış parmağı, la campanella'nın lizst'in piyano uyarlamasının insanı delirten zorluğu, biraz da ankara simidiyle, annemin dereotlu poğaçasıyım." dedi. onunla "sevgi ve döngü" hakkında konuştuk. o bana anlattı, bense onun anlattıklarını size anlatacağım şimdi.
sevgi, herkes için bir ihtiyaç. sevgi bugün karşımıza çıkan birçok sorunun çözümü olmasıyla birlikte, birçoğunu da başlamadan bitirmiş bir ilaç aslında.
kim olduğumuz sorulduğunda akla gelenlerde kendine yer buluyor bu sevgi. birinin annesi, birinin ailesi, birinin dostu olmak her ne kadar bizi tam olarak yansıtamayacak olsa da hayatımızda bunlara yer verebilmiş olmak sevginin varlığının güzel bir örneği haline gelebiliyor. bu referanslar, tanımlamayı yaparken aklını kurcalıyor insanın. yine de varlıkları büyük bir anlam hayatımızda. bu da sevgi ihtiyacını kanıtlar nitelikte.
sevgi de hayatımızdaki diğer birçok şeyle aynı kaderi paylaşıyor bazen, farkında olmuyoruz orada olduğunun.
her adım bir sonrakini besleyen, bir öncekinden etkilenen bir zincirin halkası. yalnızca kendimiz için değil etkilediğimiz, etkilendiğimiz her şey için bu böyle. en yakınımızdaki kişiden tutun, her yanımızın çevrili olduğu ve hepimizi birbirimize bağlayan doğaya kadar her şey. yetişkinliğimiz çocukluğumuzdan etkileniyor, bizim yetişkinliğimiz başka birinin çocukluğunu etkiliyor.
böylesine bir döngü, belki farkında olduğumuzdan daha büyük bir sorumluluk omuzlarımızda.
konu sevgi ve sevgisizlik olunca bu döngünün içinde nefret daha görünür hale geliyor, sevgiden mahrum bırakılmışlığın ortaya çıkardığı. "en sevmediklerimiz aslında hep en ihtiyaç duyduklarımız, en yoksun kaldıklarımızdır. yapamadıklarımız yaptıklarımızın içinde gizli kalan, yapmak istediklerimizdir zaten." nefret de böyle bir zincirin halkasıdır, "kalın bir duvardır yani. yıkmayı sadece sevgiyle başarabileceğin."
bu nefretin ne kadar bunaltıcı olduğu konusunda, bunu okuyan birçok insanın bizimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum.
kendimizle olalım, içimizdeki döngülerden bahsedelim, "ilk yazdığım cümlelerdeki dexter'ın adalet anlayışı gibi ya da caravaggio'nun, o muhteşem resimleri çizen ince ruhlu adamın bir katil olması, azılı bir suçlu olması gibi"; bunların farkında olalım, bunları konuşalım ve bunlarla var olalım isterim. uyuyan köpeği tekmeleyenlerin, kaba saba konuşanların, yanına gelen kediyi kovalayanların, çocuğunun kolunu çekiştirenlerin; sevmeyenlerin, sevilmeyenlerin bu kadar fazla olduğu bu dünyada; sevgimizi bu döngünün içindeki her parçaya aktarabilelim isterim. en başta bahsettiğim 'en yakınımızdan, doğaya kadar'.
geleceğe umutla bakmak veya geçmişi özlemle anmak değil, bugüne bakalım ve "öyle bir yerde duruyorum ki artık, kim olduğumu ne kadar uğraşsam da bir türlü anlatamayacak olmama rağmen, kim olmadığımı çok iyi biliyorum." diyebilelim isterim.