1. kavramları karıştırmamak onları birbirinden ayırt etmek ve leksikon bilgisinin izlerini sürmek, onların kültürel, teorik ve pratik anlamını idrak etmenin birinci adımıdır. bu hatırlatmayı yaptıktan sonra cinsel kimliğin dildeki gender ve sex kelimeriyle karşılanmasındaki nüansı belirginleştirelim.

    bilenler bilir gender studies'in yılmaz teorisyeni judith butler, bu konuda bizi aydınlatacak bir karşılaştırma yapmıştır. ona göre sex, biyolojik ve fizyolojik farklıları vurgulamak için kullanılır ki buna biyolojik determinizm denir. kadın ve erkeğin bedeni alenen birbirinden ayrı özelliklerle donatılmış görünmektedir, öyleyse bedenlerimizin bu somut varlıkları onların kimliklerinin hakikatını tanımlar. fakat gender, birçok dilin zamir ve isimlerinin cinsiyetlerini bildiren bir gramer terimidir. şu şekilde: örneğin ingilizce'deki kadınlar için ayrı (she) erkekler için ayrı (he) cins isimler için ayrı (it) bir o vardır ya, işte bu bölünmeyi yapmaya yarayan terimdir. kullandığımız diller belirli bir tarihsel kültürel geçmişe sahiptir ve onun içinde inşa edilmiştir. dil denilen fenomenin ne kadar dinamik olduğunu anlatmanın yeri burası değil ama dilin kendisinin gelişim ve dönüşümleri gender ve sex'in giderek birbirinden uzaklaşmasına neden olduğu söylemek elzemdir. bu sebeple gender yani toplumsal cinsiyet, toplumsal koşullar altında dil kaynağından türeyen ve orada şekillenen kadın, erkek ve başka yönelimlerin ayrıştırılırak cinsel kimliklere evrilmesine neden olan sistemdir.

    simone de beauvoir'un cinsel kimliklerin toplumsal olarak inşa edilişini kısa ama etkili bir şekilde anlatan bir sözü vardır: "insan kadın doğmaz, sonradan olur." buradaki eleştirinin ana noktası kadınlık, erkeklik gibi fenomenlerin nihayetinde onlara atfedilen anlamlar üzerinden doğallaştırılarak biçimlendiğidir. basit bir örnek verelim:

    "kadınlar hamarattır, erkekler savaşçıdır." erkek aşçılara ya da tarihteki güçlü kadın savaşçılara ne demeli? afrika'nın birçok bölgesinde kadınların eve ekmek getiren, sağlam ve özgüvenli kişilikler olarak hayatlarını sürdürdüğünü biliyor muydunuz? demek ki henüz bu nitelikleri niceliksel olarak gerçekçi kılacak veri yokken ifadendirmeler, roller, anlamlandırmalar yapılmıştır.

    peki, cinsel kimliklerin tarihsel sürekliliği nasıl sağlanmaktadır?

    sosyolojide toplumsallaşma diye bir kavram vardır. kısaca tanımlamak gerekirse insanların doğumlarından itibaren içinde yetiştikleri kültürel normları öğrenme ve içselleştirme sürecidir. büyürken çevremizdeki kişileri ve onların arasındaki ilişkileri model alır, onlarla özdeşleşmeler kurar, kuralları algılarız. kadınların öğretmen, erkeklerin mühendis olması gerekliliği gibi kültürel beklentileri annemiz ve babamızın öğütlerinde, yönlendirmelerinde ve ilkokul sıralarında arkadaşlarımız ve öğretmenlerimizin mesajlarında pekiştiririz. kimlik denilen mefhum tamamen insan kültürünün bir yaratımıdır ve insanı ilgilendiren bir belirteçtir. o yüzden biyolojik olarak ne olduğunuzun çok çok ötesinde toplumsal açıdan nasıl konumlandırıldığımız kimliklerimizin kapsayıcı unsurudur. dolayısıyla cinsel kimlikler dilde ve uzantısı olan kültürde kurumlaşmış, ona gömülmüş ve belirli beklentilere nasıl yanıt vereceğinin sınırlarının önceden belirlenmesinin sonucudur.

    not: bu girdide yazar yalnıza bir tartışmayı açıklığa kavuşturmak için zamanında öğrendiği çeşitli bilgileri dokumuş ve size sunmuştur, kısır cinsiyet tartışmalarıyla ilgilenmek istemez, baskın ötekileştirici eğilimleri olan kişilerin kendisine değil kitaplara başvurmasını tembihler.
    #256573 ruz | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0sosyoloji terimi