darbe girişiminden hemen sonra çıkarılan 667 sayılı ohal khk'si, terör örgütüyle bağlantılı olduğu tespit edilen kişilerin kamu görevinden çıkarma işlemi usulünü ve bu kararlara karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğini düzenlemiştir. khk'ye göre ilgili kişiler, idarenin sübjektif(birel) işlemiyle görevden çıkarılacak ve bunlara karşı idari yargıda dava açılabilecektir. 668 sayılı khk'yle bu usulden vazgeçilmiş, khk'ye ekli listelerle kamu görevinden çıkarma kararı verilmeye başlanmıştır. bu konuda iki sorun ortaya çıkmaktadır. bunlardan ilki mahkeme kararı olmadan, idarenin takdirine bağlı olarak, listede yer alan devlet memurlarının terör örgütü bağlantısı nedeniyle görevden ihraç edilmesidir. böylece idare keyfi biçimde darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan fakat kendisine muhalif olanları tasfiye etme konusunda kendi kendisine yetki vermiştir. ibrahim kaboğlu, murat sevinç, kesk üyesi devlet memurlarının kamudan ihracı böyle gerçekleşmiştir. ikinci sorun ise idarenin düzenleyici işlemi khk'ye ekli listeyle kamu görevinden çıkarılanlar, dava açmadıklarından anayasanın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetinden mahrum bırakılmışlardır. danıştay'da ve idare mahkemelerinde açılan iptal davaları, idari yargılama usul kanunun 14. maddesi doğrultusunda dava konusu işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir idari işlem olmaması nedeniyle reddedilmiştir. kısaca mahkemeler: "khk yasama işlemidir. dolayısıyla yasama işlemlerini denetleme yetkisine sahip değiliz." demektedirler. khk'yle görevden çıkarma, anayasanın 125. maddesinin "idarenin her türlü eylem ve işlemine yargı yolu açıktır." hükmüne açıkça aykırıydı. mahkemelerin kararları üzerine görevden alınan binlerce kişinin aihm başvurmuş, aihm binlerce dava nedeniyle türkiye'yi uyarmış, bu nedenle türkiye ihraçlar konusunda inceleme komisyonu kurmak zorunda kalmış, komisyon kararları idari yargının denetimine açılmıştır. science citation index dahil uluslararası endekslerde ve ulusal endekslerde taranan birçok yayını ve atfı bulunan tunceli üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. mustafa çamaş, samsun'da bir fabrikada çalışırken, yüzlerce kiloluk vincin halatının koparak üzerine düşmesi sonucu iş cinayetine kurban gitti. hem beyaz yakalı hem de mavi yakalı olarak çalışan genç bir işçi akp'nin uygulamaları sonucunda hayatını kaybetti. çamaş öldükten sonra ilgili komisyonun göreve iade kararı geldi. bu ve benzer durumları yaratanları tek tek tespit edilip hukuk önünde hesap vermesini sağlamak gerek.
çeşitli khk'lerle dernekler kapatılmıştır. oysa anayasanın 33. maddesinin düzenlemesi gereği, dernekler ancak hâkim kararıyla kapatılabilir. idarenin düzenleyici işlemiyle dernek kapatma fonksiyon gaspıdır. bu anlamda içişleri bakanının siyasi parti kapatmasıyla bu durumun bir farkı bulunmamaktadır.
674 sayılı khk'nin 38. maddesiyle belediye başkanı, başkanvekili veya meclis üyesi hakkında terör veya terör örgütüne yardım ve yataklık suçları nedeniyle görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya kamu hizmetinden yasaklanması durumunda belediyenin niteliğine göre içişleri bakanı veya vali tarafından bu görevlere atama yapılmaktadır. maddede bulunan bir hükümle atanan belediye başkanının çağrısı olmaksızın belediye meclisi toplanamaz. toplanamayan meclisin görevlerini belediye encümeninin memur üyeleri yürütür. akp'nin %90 oy aldığı bir beldede dahi belediye meclisinde, nispi seçim sistemi gereği, bir iki muhalif üye bulunur. bu durumda belediyenin tamamı akp'nin memurlarına geçmektedir. ayrıca belediye meclisinin yetkileri belediyenin yürütme organı encümene geçmektedir. bugünkü boktan hükümet sisteminde cumhurbaşkanının "kanunları meclis değil artık ben yapacağım." demesi gibi bir durum söz konusu. bu düzenleme de anayasanın 127. maddesinin düzenlemesine aykırıdır. çünkü yerel yönetimlerin seçilmiş organlarının organlık sıfatını kazanmaları ve kaybetmeleri de yargı denetimiyle olur. bu düzenleme aynı biçimde anayasanın 67. maddesinde düzenlenen seçme ve seçilme hakkına aykırıdır. khk kanunlaşmış, fakat ana muhalefet partisi, düzenleme hdp'yi ilgilendirdiği hükmün iptali talebiyle anayasa mahkemesi'nde dava açmamıştır. salt hdp'yi etkileyeceği düşünülen madde hükmünün, ileride diğer belediyeler hakkında uygulanmayacağının bir garantisi bulunmuyor. hdp düzenlemeye "sert" tepki verse de, belediyelerdeki hdp'li meclis üyeleri atanan belediye başkanlarıyla çalışmaya devam ettiler. bana kalırsa meclis üyelerinin tamamının istifa etmesi gerekirdi. belediye seçimlerinde yeniden kazandıkları belediyelerin çok önemli bir kısmında hdp'li başkanlar, yeniden akp tarafından görevden alındılar. hdp, pkk'yle organik bağlantısı, özerklik vb. talepleri nedeniyle türkiye'de radikal bir parti olarak görülüyor. bunlar dışında parti programına, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının söylemine ve profiline baktığınızda hdp tipik bir sosyal demokrat parti. zaten chp'nin tam üye olduğu sosyalist enternasyonalin istişari üyesi bir parti. geçmişte de shp listesinden meclise girip istifa edip kendi partilerini(hep) kurmuşlardı.
ohal khk'lerinin olağanüstü hâl ilanının koşullarıyla ilgili olması gerekir. örnek olsun yirmi dört saatlik göz altı süresi 72 saate çıkarılabilir. fakat üniversitelerde rektör seçim usulü, araştırma görevlilerinin kalıcı statüden geçici statüye alınması(yükseköğretim kanununun 33/a maddesinin kapsamından 50/d maddesinin kapsamına alınması) veya araçlara kış lastiği takılması zorunluluğu ohal khk'siyle düzenlenemez. bunların hepsi hatta daha fazlası yapıldı. bu tür düzenlemeler de anayasanın daha sonra başkanlık sistemine geçiş nedeniyle yürürlükten kaldırılan 121. maddesine aykırıdı.
istanbul büyükşehir belediyesi seçimlerinin sadece başkan yönünden yenilenmesi de açıkça hukuka aykırı bir karardı. seçimlerin bazı koşulların oluşması durumunda yenilenmesi mümkün, fakat bu koşullar oluşmamıştı. mühürsüz oyların kabul edildiği referandumun ise yenilenmesi gerekiyordu. seçimlerin yenilenmesi kararının bir an hukuka uygun olduğunu düşündüğümüzde, ilçe ve büyükşehir belediyeleri ve belediye meclis seçimlerinin beraber yapılması gerekiyordu. fakat bu durumda iki ilçe belediyesinin chp'ye geçme ihtimali vardı. ayrıca belediye meclis üyesi sayılarında da chp'nin kazanımları olacaktı. bu nedenle yüksek seçim kurulu sadece büyükşehir belediye başkan seçiminin yenilenmesine karar verdi. kurulun seçimin yenilenmesi yönünde oy kullanan üyesi zeki yiğit, ödül olarak danıştay başkanlığına atandı.
belediye şirketlerine atama yetkisi belediye kanununa göre belediye başkanındadır. çevre ve şehircilik bakanlığı genelgesiyle şirketlere atama belediye meclislerinin onayına tâbi kılınmıştır. bu genelge sonrasında danıştay dairesi beşe karşı dört oyla yürütmeyi durdurma talebini reddetmiştir. sonra da iptal talebi reddedilmiştir. daire kararının hukuki denetimini yapan danıştay idari dava daireleri kurulu(iddk) genelgeyi hukuka uygun bularak dairenin kararını onamıştır. kanunda düzenleme bulunmamasına rağmen genelgeyle belediye meclis onayını getirmiş oldular. bu mantıktan hareketle tayyip'in yaptığı her atamayı tbmm'nin onaylaması gerekir. abd'de böyle bir usul var. başkanın sekreterleri(bizdeki bakanların benzeri) ve federal yüksek mahkeme üyelerinin atanması abd senatosu'nun onayına tâbi. yanlış da olsa kanunla böyle bir düzenleme yapılabilir. bakanlık genelgesi açıkça hukuka aykırı. ayrıca danıştay kanuna göre iddk; her dairenin başkanlarından, her idari dava dairesinden iki asıl iki yedek üyeden, her vergi dairesinden de üç asıl üç yedek üyeden oluşur. ama kanunun geçici 24. maddesine göre 2022 yılına kadar iddk, başkanlık kurulu tarafından belirlenen on dört kişiden oluşur. dolayısıyla otuz bir kişiden oluşması gereken kurul, on dört kişiden oluşmaktadır. maddenin ilk hâlinde sadece altı ay için yapılan bu düzenleme altı yıla kadar uzatılmıştır. kanunun 19/a maddesine göre "başkanlık kurulu; danıştay başkanının başkanlığında, üçü daire başkanı üçü danıştay üyesi olmak üzere altı asıl ve ikisi daire başkanı ikisi danıştay üyesi olmak üzere dört yedek üyeden oluşur." tüm bunlardan çıkan sonuç danıştay başkanı, benzer düşüncedeki az sayıda daire başkanı ve üye danıştay'ın daire ve kurullarının yapısını değiştirebilmektedir. önemli davalar öncesi dairelerin üye bileşimi değiştirilmekte idare lehine karar çıkması sağlanmaktadır. bu konuda gelen eleştirilere bir de utanmadan danıştay'ın internet sitesinden cevap yazmışlar!
pandemi döneminde ise sokağa çıkma yasağı, seyahat yasağı/sınırlandırılması, işyerlerini açma yasağı gibi birçok konuda idare işlem yapmış ve yapmaya devam etmektedir. bunların bir bölümü gerekli olmakla birlikte tamamı anayasanın ilgili maddelerine aykırıdır. olağan dönemlerde temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. oysa türkiye'de temel hak ve özgürlükler, içişleri bakanlığı genelgeleri, valiliklerin genel emirleri ve il hıfzısıhha kurullarının idari işlemleriyle sınırlandırılmaktadır. normlar hiyerarşisinde bu idari işlemlerin üzerinde yer alan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle(cbk) dahi temel hak ve özgürlükler sınırlandırılamaz. ancak olağanüstü hal ilan edildikten sonra kanun gücünde olan ohal cbk'siyle temel hak ve özgürlükler sınırlandırılabilir. avukatlık kanununda baroların genel kurullarını ne zaman yapacağı yazmasına rağmen içişleri bakanlığının genelgesine dayanarak il hıfzısıhha kurulları baro seçimlerini ertelemiştir. kısacası idarenin basit işlemiyle kanunun uygulanması askıya alınmıştır. izmir idare mahkemesi hariç ankara ve istanbul idare mahkemeleri açılan davalarda işlemlerin yürütülmesinin durdurulmasını reddetmiş, izmir idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen ilçe seçim kurulu üye göndermeyerek seçimlerin yapılmasını fiilen engellemiştir.
istanbul sözleşmesi'nden cumhurbaşkanı kararıyla çıkış ve kararın dayanağı olan cbk'nin hukuka uygunluğu da tartışmalı. bu konuda sözlüğün ilgili başlığına bakılabilir. (20 mart 2021 istanbul sözleşmesi'nden ayrılma kararı)
sokağa çıkma yasağı olan günlerde tekellerin ve zincir marketlerin içki satmasının engellenmesi de içişleri bakanlığı genelgesine dayanılarak il hıfzısıhha kurulları tarafından verilmiştir. valilikler de yasağa aykırı hareket edenlerin cezalandırılacağına ilişkin duyurular yapmışlardır. sokağa çıkma yasağının anayasaya uygun olduğu kabul edilse dahi kanun veya ohal cbk'si dışında belirli zamanlarda içki satış yasağı getirecek bir hukuki işlem türü yoktur. bilindiği üzere 22.00-06.00 saatleri arasında içki satış yasağı bir kanunla getirilmişti. bu da yerinde bir düzenleme değildi. ama en azından anayasadaki kurallara uygun biçimde kanunla yapılmıştı.
birkaç gün önce de emniyet genel müdürlüğü, toplumsal olaylarda polislerinin ses ve görüntülerinin kaydedilmesi hâlinde bunu yapanların engellenmesi ve ilgililer hakkında işlem yapılması konusunda bir genelge çıkardı. genelgenin dayanağı ise özel hayatın gizliliği. ulan tekme tokat eylemci döven veya eylemcilere ateş açan polisin görüntüsünün alınmasının özel hayatın gizliliğiyle ne ilgisi var! kimi zaman bu ses ve görüntü kayıtları konuyla ilgili en önemli delillerden biri oluyor.
sonuç; burada sadece çok açık hukuka aykırılıklara değindim. yoksa anayasa mahkemesi'nin ve danıştay'ın iptal ettiği veya etmediği birçok hukuka aykırı fakat bu kadar açık olmayan işlemler de bulunmaktadır. günümüz türkiyesi'nde kamu hukuku teorisinde yeni bir devlet aşaması doğmuştur: genelge devleti. bundan sonra sıralama mülk devlet-hazine teorisi-polis devlet- genelge devleti-kanun devleti-hukuk devleti şeklinde olacaktır. bu da benim kamu hukuku doktrinine armağanım olsun.