uzun süredir intihar etmek, yaşamak, yaşamın amacı gibi konular üzerine düşünüyorum; sığ ve (hayvan hakları meselesi ile james ve supergrass'ın, -bir de the cat empire var, onu da tanıtıcam kısa zaman içinde- dünyanın en mükemmel müzik grupları olduğu konuları hariç) ciddiye alınmaması gereken bir insan olduğumdan böyle derin mevzularda doğal olarak pek yol alamıyorum. ama yine de düşünüyorum hobi olarak. beyin bedava neticede.
bugün intihar etsem mektup yazmam gerekeceğini fark ettim. daha da acayibi o mektubu yazmaya aşırı üşendiğimi de fark ettim. şurada hiç tanımadığım insanlara sayfalarca çok umrumdalarmış gibi laf anlatmaya üşenmiyorum; anama bacıma yazacağım intihar notu gözümde büyüyor. olacak şey değil. ne saçma sapan bir insan oldum çıktım. bak şu yazıyı yazana kadar o intihar notunu yazıp kenara koyabilirdim, ileride kullanmam gerekirse hazır dursun diye. her işini hemen halleden insan/#234208
yazmasam, "aman ölüyorum zaten, ne bok yerseniz yiyin arkamdan" desem, kesin birileri çıkıp kocamı falan suçlayacak. "hayat doluydu o, ne yaptın ona" diye. benim herif de anlatamaz derdini, "mutlu da görünüyordu, allah allah ben de anlamadım ki" diye kalır garibim, yani ne anlatsın. ölümüm bile iş açtı birilerinin başına hayalimde. giderek daha da üşeniyorum.
hani her intihar başlığında bir atıf yapılır ya ismet özel'e, hiç de sevmem kendisini, yok geride kalanlara suçlamaymış da bilmem ne, benim bir suçlama hevesim yok. kimse suçlu değil bir şeyden. sinirli değilim, kırgın değilim. camus'nün de lafı var ya, tek sorun varmış da o da intiharmış da, tarih boyu herkes ne boş konuşmuş allah kahretmesin, ölsem de kurtulsam hepinizden. bok var gibi okudum bi de bütün bu saçmalıkları, sınırlı zamanımın bir kısmı da bu gereksizlere gitti. ben sadece bazen "bu ne saçmalık abi" diye uyuz oluyorum hayata, hem yavan hem yorucu, öf. yaşamak/#226156
the haunting of bly manor'da güzel bir benzetme vardı. roadrunner'ı kovalayan coyote'nin uçurumun üstündeyken aşağı bakmadığı sürece düşmediğine, ama bir kez aşağı bakınca artık bütün oyunun kurallarının değiştiğine ve artık düşmenin kaçınılmaz olduğuna atıf yapıyordu. aşağı bakmamızı engelleyen sevdiğimiz ve bizi seven yüklerimiz aslında. mesela benim intihar etmeyişimin esas sebebi annemin üzülecek olması. öyle bir yük olmuş kadın bana. öleyim kurtulayım desem yapamıyorum. aslında öyle boşluktayız hepimiz, zaten eninde sonunda düşeceğiz. sevdiklerimiz de düşecek. herkes düşecek. boşluğa bakmadıkça boşluğu yok sayıyoruz.
gerçi benim bununla da sorunum yok. bojack horseman bakış açısını benimsemiş durumdayım: "the universe is a cruel, uncaring void. the key to being happy isn't search for meaning. it's to just keep yourself busy with unimportant nonsense, and eventually, you'll be dead." Yaşamın amacı/#244109
bazen birileri hayatın anlamı şudur budur diye sıkarken uzaklaşıp hayalimde saçlarını okşuyorum onların. aşağı bakmama çabası. haklılar. bakacağız da ne olacak, geç olacak olan erkene gelecek. "tabi tabi, çocuklar hayatın anlamı tabi" diye onaylıyorum, "ileride yük olacaksınız sırtlarına" diye düşünerek. annemin bana olduğu gibi. o kadar iyi anne olabilseniz bari, kimsede o beceri de yok, anca kuru gürültü. aman ben kimseye yük olmayayım da inşallah. imana geldim dikkat ettiyseniz.
öte yandan adamın biri de, geride üç çocuğunu bırakıp intihar edebiliyor. demek ki seni sevenleri, arkandan üzülecekleri değil; bayağı bayağı perişan olup sürünecekleri bile düşünmediğin bir an gelebiliyor hayatta. büyük konuşmamak lazım.
çok mühim bi bok anlatacakmış gibi yazdım da yazdım; farkındasınızdır intihar etmeyi de düşünmüyorum. sanırım ben "hayat boş" diyecek kadar bile anlam atfedemiyorum hayata. hayat sadece var. ben de varım. yemin ederim böyle kesik kesik, basit cümleler kafamda. daha karmaşığı gelmiyor. maddi bunalımdan, kayıplardan falan kaynaklanmayan; benim gibi tiplerin intiharları böyle kendini çok ciddiye alan insan davranışı gibi. benim ciddiye alınacak yanım yok ki kendimi öldüreyim. bir ara ölürüm nasıl olsa. zaman meselesi. oyalanmaya devam.