nereden başlamak gerekir, nasıl anlatmak gerekecek bilmiyorum. fakat bir yerinden tutmak ve içimden atamasam da en azından paylaşmak, yazarak daha net görmek iyi olacak. uzun bir itiraf da olabilir, en uzun girdim yanlış hatırlamıyorsam üniversite değiştirmeyi anlattığım girdimdi. belki bu ondan uzun olur, bu da hayatımda önemli bir değişiklik sanırım.
hayatım 4 senede bir farklı şekillerde kendini tekrar eder, yaklaşık 4 sene önce üniversite değiştirmiştim, 1 hafta önce (sanırım) sevgilimle ayrıldık. hayatımın aşkı olduğunu düşündüğüm, sevmeyi ve sevilmeyi tattığım insanla yollarımız ayrıldı. önemli değişimler, hüzünlü dönemler, mutlu dönemler 4 senede bir kendini tekrar eder bende.
nereden başlamak gerekir ve nasıl anlatmak gerekecek bilmiyorum.
birbirimizi severek başladık. güzel gitti her şey, bana göre arada sıkıntılar olsa da hala güzel gidiyordu, zaten sıkıntısız hayat mı olur? istikrarı ve mutlu olmayı severim. birine sevgi göstermeyi de seviyorum sanırım, verici bir insanım. insan sevdiğinde, elinden geleni verdiğinde ve sabırla beklediğinde güzel sonlara ulaşılır sanıyordum, şu an bununla ilgili ne hissettiğimi çözemiyorum, üstüne düşünmek de istemiyorum, şu an bir yargıya varmak beni hataya sürükler. keşke hatay'a sürüklese, yemek yer gelirdim ehehe (çirkin şakalar, çirkin şakalar)
evet ne diyordum, birbirimizi seviyorduk. ilişkimizde kronikleşmiş ve üstüne ciddi anlamda tek tartıştığımız nokta onun bana mesaj atmaması, beni aramaması, halimi hatrımı benim istediğim kadar sormamasıydı. benimle benim istediğim kadar paylaşım içinde olmamasıydı. bunu yapabilirdi, istediklerim çok şey değildi, sadece ne bileyim haftada 2 belki 3 kez arasın, birbirimizin sesini duyalımdı.
ilişkinin başlarında çoğu genç kız gibi ben de oyuna vakit ayırabiliyorken bana da ayırabilmesini istedim. sonradan orta yolu bulduğumuzu düşündüm, bana göre bulduk da ama o içinde bir şeylerin kinini biriktirdi.
bana yakınmadı, benimle bunu düzeltmek için ilişki kurmak yerine çözsek dahi içinde biriktirdi. sorunlardan biri buydu, bunu yapmamasını söyledim ama yapmaya devam etti. her türlü ilişkimde ne sorun varsa söylerim ki çözülsün.
din konusunda ayrılık yaşadık. o sadece kur'an diyordu, ben de öyle ama ileride çocuğumuzun sünnet olup olmaması konusunda tartıştık, düşünmem araştırmam gerekti, o "olmasın, allah neyi yanlış yaratmış olabilir ki?" dedi, ben "sorgulamam lazım." dedim. dini duygular bana göre çok içten, gizli yaşanan şeyler, bana kızdı, "islam sosyal bir din, neden içinde yaşıyorsun?" diye. tartışmamız boyunca benim demediğim şeyler üzerinden bana yüklendi, onun gibi düşündüğüm noktalarda bile, sanki karşıt görüşteymişiz gibi, karşı olduğu her şeyi bende birleştirdi ve hepsiyle benim üzerimden savaştı o akşam, oysa ben bir cephe olduğumun bile farkında değildim, bir savaş alanı gibi yıkımları izledim, üzerime kanlar aktı, "yapmayın, kana boğuldum." diyebildim sadece. üstüme geldi, hayali düşmanlarla savaştı, tepindi, düşmanlarının kanlarını akıtmakla kalmadı, kılıçlarını bağrıma sapladı, cesetleri yaktı, teçhizatlarını patlattı ve benim verimli topraklarım çiçek açabilecek, buğday verebilecekken kana boğuldu, yok oldu.
ben ona saygı duymama rağmen ayrılma günü yaptığımız konuşmada o bana saygı duymadı ve fark ettim ki duymayacak da. "bana saygı duymayacaksan, elimden tutup öğretmeyeceksen beni sevmeyeceksen bitsin." dedim. ne kadar zordu normalde bunu demek benim için fakat alacağım cevabın "tamam, öğreteceğim." olacağından %80 emindim. %20'lik ihtimal gerçekleşti (ki bunu göze almıştım, çok dolmuştum) ve bitsin dedi. sonrasında ona açıklamaya başladım. barıştık.
01.05'te "seni seviyorum." diye ses kaydı atan adama ben dedim ki, "madem öyle, az önce neden bitsin dedin?"
tekrar bir tartışma ancak bu sefer konu, yukarıda bahsettiğim mesaj-aramalar. sonrasında "beni sevmiyorsun" ithamı. sonrasında "neyimi seviyorsun söyle" demesi, benim anlatmam, "ben seni sevmiyorum galiba, evlilik planı yaptığım için de bilmiyorum salakmışım." demesi ve bitiş. saat 01.10
kabullenemedim sanırım. olayın ilgi konusuna gelmesi, din tartışırken ne ara buraya geldiğimizi sorgulamam...
1 hafta kötü geçti oldukça, acıyla geçti.
cuma günü yazdım, ses attım...
sonrasında yine din tartışması. bu sefer onunla aynı düşünceleri çoğunlukla benimsediğimi anlaması (belki) ve sünnet tartışması.
iyi bir gelecek istediğim ve motive olmak için dalgasına (biraz da gerçek kabul) hermes çantaları beğendiğimi, eğer çok zengin olursam bir tane almak istediğimi söylemem, "varın yoğun para hırsı olmuştu." şeklinde bana geri döndü. ya kendi parasıyla kazanan 50 bin dolar nasıl versin o çantaya, içi acır. sonrasında "başkalarına yardım etmek istemiyor." oldum, kötü biriymişim ben.
dini duygularımı içimde ve nispeten ona göre az yaşamam, "sen sorgulamıyorsun, sende istek yok" olarak geri döndü.
ben müşrik oldum ve "bir inananla bir müşrik evlenemez." oldu.
sünnet konusuna kadar ikimiz de kararsızdık, "şu an aradayım metalci, ne yapsam bilmiyorum." dedi. "ben de" dedim.
oğlumuzun (daha en iyi ihtimalle -5 yaşında olan oğlumuz) sünneti konusunda "araştırmam lazım" dediğimde, bana "sorgulamıyorsun." diyen adam, "neyini sorgulaman lazım" diye kızdı, "hem sorgulamıyorsun diyorsun hem de araştırmam lazım dememe kızıyorsun, senin dediğine neden direkt inanayım? kendim de bakmam lazım." demem ise "ben evlilik istemiyorum, çok büyük sorumluluk" diye karşılandı.
ne? konu yine nasıl değişiyor.
"seni sevmiyorum, önceki seferlerde de sen ağladın, üzüldün diye sana katlandım, zaten sevgi olayını da yanlış anlıyorsun, ben her yaratılanı seviyorum."
ne?
evet üzüldüm önceki kavgalarda konu buraya geldiğinde ağlayarak ses kaydı attım, o benim en iyi arkadaşımdı, sırdaşımdı, her zaman açık olmuştuk, kendimi saklamamıştım.
yıkıklık gibi algılanabilir fakat beni sevmediğine inanmıyorum, kandırsa anlardım herhalde, azalmıştı belki de karşılıklı olarak fakat ben bunu 3 yıllık bir ilişki olmasına bağladım, ilk günlerdeki aptal aşıklar olamazdık sonuçta.
ekleme: ha bir de dediklerine "beni yüz yüze seviyorsun ama yüz yüze olmadığımız anlarda, mesajlaştığımız anlarda mı sevmiyorsun?" soruma evet dedi, ne?
hala şefkat vardı, merhamet vardı, sevgi vardı ve eminim ki bu karşılıklıydı. daha olgun bir sevgiydi, değişen hayat koşullarına adapte olmuştu işte.
onu o kadar iyi tanıyorum ki...
konu sürekli evlenmemiz üzerinden devam etti kavga boyunca.
korktu belki de sorumluluktan. bilmiyorum.
evlilik lafını da ben açmadım en başından beri o açtı.
ailesiyle tanıştıktan sonra onlardan da bu tarz sorular çok gelmeye başladı.
neyse... saydım sövdüm bir sürü "madem istemiyordun niye kaldın bu kadar ezik misin?" minvalinde şeyler.
üzülüyorum çünkü yanlış anlaşıldım.
sadece güzel zamanların yasını tutuyorum. ikinci kavgadan beri en azından, çok daha iyiyim.
daha da iyi olacağım.
üzülüyorum çünkü ilişkimiz benim üstüne yüklemediğim bir sorumluluktan kaçması yüzünden bitti. gelecek endişesi ve hiçbir arkadaş edinmemesinin, kötü haberlerden bunalmasının, gördüğü baskının yüzünden bitti.
ben onu beklerdim, ben onu anlardım, onun benim için para kazanmasına gerek yoktu ki, ben kendi paramı kazanırdım, bunları ona kaç kez söyledim ama anlamadı.
bitti işte.
cuma akşam bu ikinci tartışmadan sonra çok iyiydim, nispeten hala iyiyim fakat yoksunluk yaşıyorum, değişim yaşıyorum, farkındalık yaşıyorum.
bana gösterdiği ilgi ve sevginin yoksunluğu, 3 sene boyunca her şeyimi paylaştığım insan olmasının yoksunluğu, bugün doğum günümü onunla geçirmemenin yoksunluğu, "haftaya yıldönümümüz olacaktı"nın yoksunluğu...
bana söylediği şarkıların verdiği hüzün, emin olamamanın verdiği hüzün...
değişimi gerektiren farkındalıklar...
hayatımın her alanına girmiş olmasının verdiği acı, ufaktan kan sızdıran bir yara... altında ne var bilmiyorum.
arkadaşım dedi ki, "sonradan üzüleceğime baştan üzüleyim diye pansumanla geçecek yarayı deşip deşip ameliyatlık hale getiriyorsun."
doğrudur.
bir de diyor ki "yalan söylemezdim ben, aksini yapsaydım zalimlik olacaktı."
şimdi ne oldu ya?
ilişkiyi kendi hislerimle yaşamışım, e senin hislerin yok muydu sen de yaşasaydın? ben ne dersem evet demiş, demeseydin. ayrılmak istemiş aralık ayında ama ayrılmamışım, ayrılsaydın, gidiyorum deseydin. şu an bir şey yapabildim mi? yapamadım. o zaman da yapamazdım ve biterdi.
Ekleme: ya da madem bu kadar rahatsızdı, neden bitirmedi ben "böyle böyleyse bitsin" diyene kadar?
sorun belki de onun hiçbir şeyi değiştirmek için adım atmamasıydı, her anlamda böyle, sadece benimle ilgil değil.
ayrıca önceleri, "bana sevgin azaldı gibi hissediyorum." dediğimde, "saçmalama sen öyle hissediyorsun, azalmadı ben seni hala çok seviyorum." derdi.
bilmiyorum ne hissedeceğimi. neler yalandı neler gerçekti bilmiyorum. düşünmek de istemiyorum.
aslında biliyorum, onun iç dünyasını, nelerin yalan nelerin gerçek olduğunu. bu sevgi gerçekti, örselense de gerçekti.
onu o kadar iyi tanıyorum ki, yaşadığı iğrenç bunalımın etkisiyle bize yazık oldu.
ben destek oldum elimden geldiğince, beni içeri aldığı ölçüde. hala olmak isterim, çıkmasını isterim 2 senedir içinde hapsolduğu kuyudan.
adım attım her zaman, bana 10 lazımken o 1 de verse tamam dedim, sen yeter ki ver, çabala çözmek için.
10 adımdan 8'ini atmak beni yordu sanırım, anneme göre ise bunları onun anlayışıyla "hakkıyla seven" biri gelince anlayacağım. şu an öyle birini beklemiyorum, sonrasında evet, belki...
itiraf etmek gerekirse bir parçam onu hala seviyor fakat eski sevgilimi, onun eski halini seviyor. son haline üzülüyorum. bu kavganın hemen arkasında twitter'da alakasız din sayfalarının tweetlerinin altına " mevcut şartlardan ötürü kendimi kötü hissediyorum" şeklinde yazılar döşemesi beni çok üzdü. içinde olduğu yalnızlık; beni, kendini, bizi mahkum ettiği bu karanlık zindan beni üzüyor. bir yanım hala istiyor, elini tutayım, ona bir öpücük vereyim ve diyeyim ki, "geçecek aşkım, biraz sabretmelisin, düzelecek."
1.5 aydır her gün hakimlik kursuna gidiyor, arkadaş edinmesini söylememe rağmen istemedi, şimdi biraz açılır, erkekler ayrılık sonrası kendilerini "özgür" hissediyor sanırım.
ama ben de insanım. bana bunları diyen adamın içini ne kadar bilsem de artık kendimi de düşünmem gereken noktaya geldim. kalbim o kadar kırıldı ki, buna hoşgörü gösteremem. olmaz.
o gün çok seviyesiz şeyler de söyledim, geri gelmesin diye, biliyorum geri gelecek fakat ya benim çektiğim acılar? hayır hayır, olmaz. alamam onu. almam.
itiraf edeyim ki bir yanım gelmesini istiyor fakat bu, ego tatmininden belki de, hatasını anlasın isteğinden. fakat o bugün de gelse 3 ay sonra da 5 yıl sonra da gelse ben olmayacağım. şu an üzülüyorum evet ama güçlüyüm, güçlü olacağım, olmak zorundayım.
Ekleme: son buluşmamızda vedalaşırken "ya bu son sarılmaysa" diye düşünmüştüm bir anda, sıkıca sarılmıştım. Haklıymışım. Neye mahkum olmuşum?
bunu da deneyimleyeceğim, kaçmak istemiyorum hislerden. gün içinde modum çok değişiyor. ilk 6 7 gün çok acılıydı, cumadan beri daha iyi, kavganın etkisiyle bir şeyleri gördüm. fakat dediğim gibi, yazık oldu. (demiş miydim bunu?)
yazık oldu ama yapacak bir şey yok artık. annesine "bakın o çok büyük bir batakta, yardım alsın" demek içimden çok geliyor, onun bu kuyudan çıkmasını isterim ama yapmamalıyım, onun çevresinden kimseyle iletişim kurmamalıyım.
yazık oldu fakat deneyimleyeceğim. kaçmayacağım. yaşayacağım, 3 dk önce kahkaha atarken sonrasında ağladığım anlar olsa da yaşayacağım bunu.
yaşlı hissetmeye başlamışım. 24 yaşına bastım bugün. fakat ara tatilde staj yaptığım ofisteki kızları ve onların hayat enerjisini görünce fark etmiştim biraz ama "hayat herkes için farklı işliyor." demiştim. evlilik kafasına o kadar girmiştim ki... hayatı hep 2 kişilik planlamaya alışmıştım. şimdi sadece ben varım. bakın, değişim.
kestiremiyorum ne yapsam ne etsem. bulurum ama bir yol, iyi adımlar atmak için uygun bir zaman.
önceleri içinde bulunduğu, kendini zincirlediği, karanlık yeraltı sularının ortasındaki bir adada bulunan o zindana girer, onu rahatlatır, sevgi dolu öpücüklerle avuç içindeki anahtarı kullanması için ona yol göstermeye çalışırdım. şu an ise bir kayığa binmiş uzaklaşıyorum, küreğim yok, akıntı beni götürüyor, ne kadar üzülsem de beni o kayığa o bindirdi. ben ellerimle döndürmeye çalıştım, o ise ellerimi kırdı, şu an bir şey yapamam. akıntıyla gidiyorum bakalım.
elimden geleni yaptım, gururumu çiğnedim fazlasını yaptım, her zaman açık yaşadım, taktiklere girmedim "aman erkekler böyledir, şunu yap" diyenlere "hayır, ben doğruyu yapacağım, ben buyum" dedim, kendimi gizlemedim.
doğru olanı yaptım. bunun yanlış anlaşılması, değer görmemesi benim sorunum değil. kötü, seviyesiz sözler söylediğim için bir yanım buruk ama olsun, o an için doğru olanı yaptım, kendim için doğru olanı yaptım. ona da söyledim, "senin bu yaptığına rağmen ben seni affediyorum, her zaman böyle davranacağım, kendimi saklamayacağım, ben her zaman doğru olanı yapacağım."
bu süreçten alınacak dersler çok, her şerde bir hayır hesabı...
itiraf ediyorum ki, ben her zaman doğruyu yapacağım, kim olursa olsun içten davranacağım, hesaplara girmeyeceğim, kendim olmaktan ve ne hissediyorsam söylemekten vazgeçmeyeceğim.
ben her zaman doğru olanı yapacağım.