Güzel bir akşamüstünü hiçbir şey düşünmeden izlemek isterdim. düşündüklerimizi anlatmak bu kadar zor olmasın isterdim. ilerideki sokaktan sağa döndüğümüzde karşılaştığımız manzaraya görmeye kıyamayarak bakalım isterdim. ve tüm bunları birinci çoğulla yazmamın sebebini somut olarak görebilmek isterdim. çünkü atfedilen tüm kutsiyete ve çekilen çileye rağmen iki kişilik bir "biz", ne çeşit bir ilişki olursa olsun, olmaya kıyılamayacak kadar güzel olmalıdır.
herkes ya aklından geçenleri kolayca paylaşabildiği ya da unutabildiği anları seçer. anlar nasıl olursa olsun geçen zaman aynıysa gerçekten, kimse buna tamamen inanmamı beklemesin. benim hala o köşebaşında gözlerim, tek başıma bakmak istemiyorum oraya ilk defa. bir yeri ilk beğenişinizde ağzınızdan dökülen sıfatlara engel olamazsınız, kimse duymayacak olsa mı daha saçmadır onları söylemek yoksa zaten görenler de sizinle aynı şeyleri düşünüyor olsa bile mi? Bunun gibi buradan bakınca, aynı şeyi düşünüyor olsak bile söylemek çoğu zaman iyi hissettirir. Söyledikleriniz hissettiklerinizi karşılamıyorsa bile çoğu zaman iyi hissettirir. Duyduklarınız, söyledikleriniz kadar güzel değilse bile çoğu zaman iyi hissettirir. Anlatmanın bu kadar zor olması o iyi hissetmenin kendisinden alsa da kaynağını, zaten zor olmasa bu kadar iyi hissettirmezdi diye avutuyorum kendimi.
Ayrıca apaçık belli ki güzel bir akşamüstünü hiçbir şey düşünmeden izlemek isterdim derken bile, aslında o köşeyi düşünerek izlemek isteyeceğimi biliyorum.