bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
i think you're beautiful.
did anyone tell you this today?
dünkü giriş cümlem buydu. dün mutlu bir gündü.
bugünse beni arkamdan iten bu oldu:
"... insanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. işte tam da o dönemde, drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti. ..."
yazılanlardan etkilenir insanlar. yazılanlar etkileyiciyse. içinden dolup, dışarıya taşmak isteyen duyguların senin için çok önemlidir. herkes senin hissettiklerinin aynısını hissetsin istersin yazdığında. öyle olmaz. zamanla buna hayret etmekten vazgeçersin. öğrenmişsindir. tıpkı benim şu anda bağlaç kullanmaktan vazgeçtiğim gibi.
sırayla ama nasıl?
mart, ben bildim bileli kışa dahildir. en çok martta üşürüm, hatta hasta olurum. bu sene öyle korudum ki kendimi, hasta olmayı bile........saçma, hayır, hasta olmaktan, güçsüz olmaktan nefret ediyorum.
sözlükler yalnız insanlara mahsus. çoğunlukla. ya yalnızlık güzellemesi okursunuz ya da karanlık odanın gölgelerinden korkuyu. griler hep vardır. grilerin en güçlüler olduğuna hep inanmışımdır. onlar bir zombi istilasından sağ çıkacak olanlardır. insanlığı griler sürdürür. ben bir 'gri' miyim, bilmiyorum. karar veremedim, karar verdiğimde her şey için çok geç olabilir.
zamanım var, yaparım, giderim, okurum diye diye akan günler. (buraya hiç denenmemiş bir benzetme gelmeli aslında ama bende nerede o yetenek)
dışarısı beş derece falan, saat iki civarı on dereceye ulaşır mı bilmem. gezmek için ideal bir gün. kafanı, kulaklarını ve enseni koru, gerisi önemsiz. kafeler açık. en az yedi bin adım, sonra bir kafeye otur, çay iç. oturduğun zaman üşüyorsun, zaten yedi bin adımdan sonra ter içindesin. hızla soğuyan ter insanı açık havada daha da üşütüyor. çayı kendin alacaksın, bu kuyruğa girmek demek. kuyruk risk demek. çayı kağıt bardakta aldın, elini yaka yaka, dökmemeye çalışarak bir yere oturdun, hadii, hava öyle soğuk ki, sen oturana kadar çay soğudu. soğuk çayı sevmezsin ki sen. boş ver. dinlenme, git çayını evde iç.
o yazıdaki 'şey' insanı en ince, en kırılgan yerinden yakalayan bir 'şey'. ne kadar geçiciyiz. buraya yazdıklarım. bunlar hep geleceğe bir şeyler bırakma arzusundan. öğretmenliği seçme nedenim bile o. birilerine dokunma, onlarda ölümsüz olma. hatırlanma. burada en önemli sözcük ölümsüzlük. hiç değişmeyeceğiz, hiç. gılgameş'ten, bana, benden 'deniz'e ve sonsuzluğa.
bütün yazılarda dönüp aynı noktaya gelmem tesadüf değil. yazarak kendime anlatmaya çalışıyorum. bu nedenle döngü bir türlü tamamlanmıyor. yalnızca kendime yazsam, belki. tıkanıklığın nedeni bence malum ama sonuçsuz.
çok yakınını gömen biri, yukarıda tırnak içindeki satırları anlardı, ölen başkası, gömülen başkası. siz hala canlısınız. ve hala zaman var. ama kapanan kapılar kapanmıştır, onları açamazsınız, sonsuza kadar.
insanların bir dine inanma nedeni bu. konusu metafizik olan her hikayeyi yalar yutarcasına okuma nedenleri bu. ruh gerçekten 21 gr. mı? (alejandro gonzález ıñárritu). peki ruh ölümsüzse, kıyamete kadar seyirci kalmak hayal edilebilir mi?
bu soruları bir gün bir şekilde sizin için cevaplasalar, huzur bulur musunuz?yoksa her şey daha mı kötü olur. neden kendimizi bu kadar önemseriz. ölüm bizim kıyametimiz. biz yoksak hiçbir şey yok (mu?). reenkarnasyon, başka boyutlar..... ne güzel seçenekler bunlar. keşke olsalar. keşke olsalar.
bazen o kadar daralırsınız ki, tamam dersiniz. bugünlük işkence bitsin. yarın devam ederiz. (yaşayanlar için sürekli yarın.) dışarısı güneş içinde, ışık içinde. çıkıp yürüme zamanı.
i think you're beautiful.
did anyone tell you this today?