1. kanıksamayla gelen realite. baştan söyleyeyim evlilik güzellemesi de kötülemesi de okumayacaksınız, uzun yıllardır evli bir kadın olarak işin içinden 3-5 gözlemimi paylaşacağım.

    birkaç gün önce eşim şöyle bir laf etti: "ben artık sen güzel misin değil misin anlayamıyorum" şimdi böyle yazınca çok ruhsuz, hatta hakaretamiz duruyor; ama öyle değil. basitçe bir gerçeği dile getirdi sadece, meali: "gözüm sana çok alıştı." düşündüm, kırışıp buruşmadım, kilo falan almadım, evlenirken neydiysem hâlâ aynıyım. evlenecek kadar güzel bulmuş demek ki. e ben değişmediysem ne değişti? bende de aynı durum var esasında. bu adamın gözleri, omuzları falan nasıl güzel görünüyordu bana 7-8 yıl önce. o da değişmedi, kilo almadı ya da saçı başı dökmedi. sadece alıştık. ecnebilerin dedikleri olay. hani pişman falan değilim, zamanı geri alsak ben yine gider bu adamla evlenirim, bu güne kadar bir kere ses yükselmedi evimde. biri diğerine kızarsa en fazla 1-2 saat trip atıyor, hatalı taraf gidip tripliyi gıdıklıyor falan sonra, en büyük olay bu kadar bizim evde. ama bir şeyler de kaçınılmaz olarak aşınıyor. entropinin evlilikteki yansımaları.

    "evlendikten sonra çok değişti" cümlesini çok duydum etrafımdan, diye bir olay var. bunlar bizde yok. evlenmeden önceydi, yeni birlikte yaşamaya başlamıştık, "peynir alsana" dedim. tamam dedi çıktı, bi geri döndü atmıyorum abartmıyorum, 8 çeşit peynir almış, toplamda 2.5 kilo! napıcaz bu kadar peyniri diye bi yandan kızdım bi yandan da acayip hoşuma gitti. ben istediğim için adam bulduğu bütün peynirlerden bol bol almış. geçen yine benzer bir olay oldu, bu defa elma al dedim markete giderken. markette beni aramış ama duymamışım, 4 çeşitten 8 kilo elmayla dönmüş eve. içim dışım elma oldu günlerdir, kendisi de nefret eder elmadan. bu defa peynir olayındaki kadar keyif vermedi mesela. jest aynı jest, fikir aynı fikir. canım yeşil elma istemiş olabilir, kırmızı alsa ne olur ki, ama adam gönlümü yapmak için bütün ihtimalleri denkleme katmış. düşününce kim kime yapıyor yani. işte tam bir taking for granted durumu. lütfu kendine hak görmek. elindekinin değerini görmemeye başlıyor insan. göreyim diye uğraşsan bile tam olmuyor. insan gerçekten doyumsuz. salmadık, birbirimize özen göstermeyi ihmal etmedik, bir yıldır aynı eve tıkılı durumdayız o arada bile dağıtmadık kendimizi, yine de aşındı.

    yani vereceğim dahiyane bir öğüt falan yok. evliliğin aşkı öldürmesi durumu var. ne yaparsanız yapın var hatta. aşk ölmesin diye bir ömür daldan dala mı uçalım? uçana uçma demem ama bana da uymuyor. stabiliteyi, rutini seviyorum. hayat iki kişi maddi olarak da manevi olarak da daha kolay. ne bileyim. her şeyi doğru yaptığınızda bile tam olmayan bir şey evlilik. aslında mesele evlilikte de değil, insanın doğasında. hani 'in güzel bir şarkısı var ya

    "Evli olup bekar kalsam
    Çalışmadan zengin olsam
    Çok yiyerek zayıflasam
    Sevgilimden ayrılmadan
    Her gün yeni aşk yaşasam
    Gizli olsa, herkes bilse"

    oldu gülüm başka? ama hepimizin istediği de bu değil mi?

    #247572 istenc | 4 yıl önce
    14tespit