Sayın İstanbul Halkına,
Biz işçiyiz.
paşabahçe’de bir fabrika Şişe ve Cam yapar, orada çalışırız. Beyoğlu’nda süslü bir mağazası var. Tabaklar, bardaklar görürsünüz de iftihar edersiniz. İşte onları yaparız biz. 1800 derece hararetin altında çalışırız. En eskimiz 30 seneyi dolduranımız, Vergiler dahil saatte 150 kuruş, Günde 12.00 TL alır. Saatte 55 kuruş, 80 kuruş, 90 kuruş alanımız vardır. Vasatisi 125 kuruştur.
Hepimiz 2500 kişiyiz. Ailelerimizle 10.000. Toplu Sözleşme Kanunu çıktı dediler. Biz de hak isteyebilecekmişiz. 3 sene evvel sözleşme yapıldı. Bize bir şey veren olmadı. Biz de "3 sene bekledik şimdi verin" dedik. Bizim İşverenimiz
şahap kocatopçu imiş. Büyük adammış, zengin adammış. Ama sözleşme yapmak istemiyor. "Hakkınız yok" diyor. Mahkemeye gittik, Yargıtay'a gittik "hakkınız var" dediler. Ama, adam "olmaz" diyor.
Biz de greve başladık. Fabrika Devletin malı, zararı Devlete biniyor. Kocatopçu tıkır tıkır maaşını alıyor, zarar ettiği yok. Bize hak vermemek için neler yapmadı ki. En son haberimiz olmadan protokol imzalattı. Netice gene bize bir şey vermedi. Üstümüze tabancalı adamlar geldi. İki arkadaşımız hastanede. Fabrika kapısına ekmek astılar, pencereden tulumba tatlısı gösterdiler, arkadaşlarımız hapishanede yattı.
Bugün 80 günü geçti gene de hakkımızı istiyoruz. Dağlarda ebegümeci topluyoruz, labada topluyor, balık olursa oltayı alıp koşuyoruz.
Evde fazla eşya vardı kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz. Ölüm Allahın emri ama bu adam bizimle masaya oturmalı, mahkeme kararına, Yargıtay kararına uymalı. Bu adamın hem Devlete milyonlar zarar vermeye, hem de bizleri süründürmeğe ne hakkı vardır? Halbuki fabrikanın bir günlük zararını, bize zam diye verse mesele hallolur.
Sayın Hemşehrilerimiz!
Bu adama dur diyen yok. Gazeteler çok yazdılar, çizdiler, her şeyi biliyorsunuz. Sendikamız Karaköy’deki Ziraat Bankasının İstanbul Şubesinde (28653) No’lu hesap açtı. Emekten yana olanlar, haktan yana olanlar, emeği ile, alın teriyle çalışanlar maddi ve manevi yardıma koşuyorlar, hesaba bir kuruş da olsa para yatırıyorlar.
Biz Cemiyette yalnız kalmadığımızı anladık. Sen de hemşehrim, sen de sesini yükselt, yapılan işlerin, haksızlığın hesabını sor. Biz haksızsak yüzümüze vur ama susma. Bir hemşehri olarak yapabileceğin şeyler vardır. Hakem ol, haklıyı haksızı ayır, sonra bu fakir işçiye, bu fakir devlete daha fazla zarar verilmesine mani ol. Millet isterse, her şeyi yapar, her meseleyi halleder.
Hoşça kalın hemşehrilerimiz, birimizin derdi hepimizindir. 1966 yılında bunu anlamayanlar başlarına gelince üzülmesinler.
Halen Grev’de bulunan İŞÇİLER
--
spoiler --