Hayatım boyunca sadece annemden duyduğum, "anne" olunca da anladığım hitap şekli.
Ben yaşantımda bunu söyleyen kişileri sadece ebeveynler olarak gördüm. Çevremdeki hiç kimseden sosyal hayatlarında bu tanımı kullandıklarını duymadım.
Benim çevremde bu tanım kendisine aşırı zorluklar çıkaran, (daha doğrusu bununla itham edilen) onu pek yoran çocukların isyan ettikleri anlarda anneleri tarafından söylenen, içten içe tehdit kokan bir cümledir. kızılan çocuk erkekse "baba olunca anlarsın" şekline dönüşebilir.
Anne olunca anladım mı peki sevgili dostlar; evet anladım. Elbette o çok zor zannettiğim hayatımın aslında çok kolay olduğunu anladım, o sırtlandığım, ah vah dediğim sorumlulukların hiçbir ağırlığının olmadığını anladım, burada kafanızı açmak istemediğim birçok şeyi anladım diyebilirim. Bunu yaşayarak öğrenmiş olanlar zaten nelerden bahsettiğimi biliyorlar. Bilmeyenler de öğrenmek için hazırlandıkları zaman zaten öğrenecekler. Onları da baymaya gerek yok diye düşünüyorum. (Hiç öğrenmek istemeyenler de hiç öğrenmezler istedikleri gibi)
benim paylaşmak istediğim bu cümlenin görülmeyen yüzü aslında. ailemizin biz büyürken sık sık zikrettiği bu cümlenin, aslında ne kadar yanlış olabildiği bölümü.
İki veya daha fazla çocuklu ailelerin normal sayıldığı, tek çocuklu aile sayısının az olduğu dönemde büyüdüm. Benim dönemimde çocukların aile bireyi gibi görünmesi durumu söz konusu değildi. Anne, baba, çocuk tanımlamasının çocuk kısmıydık ve bundan daha fazla bir şeye ihtiyaç yoktu. Bizler iyi ki de kardeşliymişiz ki, paylaşımlarımızı birbirimizle yapabildik. (hepimiz değil)
benim dönemimin "sen anlamazsın" , "çocuk aklınla karışma" dönemi olduğunu belirtmeme gerek yok. bu durum son yıllarda değişti ama onu da çok yanlış değerlendirerek saçmaladı bir kısım, o başka bir girdi konusu, onu sonra değerlendirelim. (çevrenizde evin reisi gibi gördüğünüz, garip tavırlarla dolaşan ve genellikle bağırarak konuşan bebeler grubu- bu grubun ailesi de genelde biz onun özgürlüğüne karışmıyoruz falan diye gezer, her neyse)
hepinizin hatırlayacağı deney yapmaya çalışan çocuğa kızan anneanne bu dönemin ebeveynlerinden mesela. bizim dönemimizin çocukları şu an iş dünyasında "çok efendi" diye tanınıyorlar. bizler evet çok efendiydik, aile ahlakı, büyüklere saygı, genel duyarlılık tavan noktasındaydı. ama altta hep bir mallık, hep bir sus durumu. annemin en meşhur lafı mesela "aman çocuğum kötüyle kötü olma" ya da "boş ver yavrum, o yapsın sen bir şey deme" durumu güzel ahlakla başlayan ama ucu düz mallığa ilerleyen cümlelerdi. ve öyleydik de..
"kurcalama bozarsın" "sen alma kırarsın" "çekil ben yapayım, şimdi dökersin" gibi uzayan cümlelerin, aslında temelinde çocuğa yardım gibi görünse de, durumu batıran yaklaşımlar olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz artık.
bizler iş dünyasında olsun, sosyal hayatımızda olsun, aile korumasından uzak ya da sokaklarda büyümüş, veya mecburen farklı şekillerde evrilmiş muhtelif kişilerden öyle kazıklar, öyle sopalar yedik ki, yıllar içinde hayatın kaç bucak olduğunu gördük. "sen boş ver yavrum" maalesef gerçek hayatın içinde hiçbir halta yaramıyordu. bilakis boş vermemek gerekiyordu. çevremizdekilerin kendimiz gibi olmadığını anlamamız uzun zaman aldı. hep güvendik, hep çaktılar.
ha şimdi taş gibi miyim, hayır elbette, içimdeki mal dimdik ayakta ama belli etmemeyi öğrendim en azından. dış kabuğum kalın sadece, içim aynıdır. çocukluk koşullandırmalarını kolayca veya mantıkla değiştiremezsiniz.
gelelim anne olunca anlarsın cümlesinin kendi irdelememdeki son bölümüne; küçük bir anıya yer vermem gerek izninizle; abimle 3 yıl arayla anne-baba olduk. bir gün oğlum 6, yeğenim 3 yaşında bahçede oynuyorlar, hava kararmak üzere, biz de bahçenin köşe bölümünde sessizce içiyoruz, o yaşlarda böyle durumları anlamıyorlar tabii, rahatız. bir süre sessizce çocuklarımıza baktık, ikimiz de benzer şeyler düşünüyorduk sanırım. sonra abim bana "nasıl yapacağız, bazen korkuyorum, baba olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyorum gibi geliyor" dedi. ben de ona "ben de korkuyorum, hatta ben de ne yapacağımı bilmiyorum abi, ama inan bana ne yapmamam gerektiğini çok iyi biliyorum" dedim.
anne olunca anladım ki; hayatınıza giren o küçük beden; karakteriyle, hayata bakışıyla, sadece bir çocuk'tan çok öte. anne olunca anladım ki; çocuğu hayata getirdiyseniz onun bu hayatta ihtiyacı olacak olan tüm donanımı yapabildiğinizin en iyisi şeklinde ona vermek zorundasınız. ahırda oğlak doğsa, dere kenarında otu bitmiyor maalesef, onu maddi olarak destekleyecek noktada olmalısınız.
anne olunca anladım ki, korktuğunu söyleyen çocuğa "koca çocuk oldun" değil, "bazen ben de çok korkuyorum" demeliymişsiniz.
anne olunca anladım ki; bir çocuğun anne veya babasından beklediği tek şey onu sevdiğini söyleyen sözleriymiş. Hem de devamlı.
anne olunca anladım ki; fikirlerini söyleyen çocuk şımarık ve saygısız değil özgürmüş.
anne olunca anladım ki ailenizin size yaptırmak istedikleri (spor, sanat vs) değil, sizin seçimleriniz önemliymiş.
anne olunca öğrendim ki, çocuğunuza yaptıklarınızdan ziyade yapamadıklarınız önemliymiş.
şimdilerde hayatın beni getirdiği bu noktada her şeyden önce saygı duyduğum bir oğlum var. anne olunca anladıklarım her gün bir yenisi eklenerek büyüyor. ve biliyorum ki anne olunca annemin anladıkları ile benimkiler çok farklı ve oğlumunkiler de çok farklı olacak. bu konudaki tek mutluluğum bu günlere dönüp baktığında, onun için elimden gelenin en iyisini yaptığıma olan "samimi inancı" olacaktır. eğer ki bunu onda hissedersem, bu işi kotarmış olduğuma işte o zaman inanacağım sevgili dostlar.