1900'lü yılların başında çağa'da büyük bir yangın çıkar. o zamanki padişah mehmet reşad'ın yardımlarıyla kalkındırılarak çağa'nın taşınmasına karar verilir. bu taşınma işlemi padişahın kararıyla olduğu için çağa kasabası, reşadiye ismini alarak yeni yerine taşınır. 1934'te atatürk, reşadiye'yi ziyaret eder. atatürk halkla sohbet ederken reşadiye'nin hikayesi kulağına gelir. bunun üzerine reşadiye'ye yeniçağa, çağa'ya ise eskiçağa isminin verilmesini emreder. o günden bugüne bu isimle anılırlar.
benim için bu köy zonguldak yolculuklarımın hoş bir molasıydı. yolun dibinde kaldığı için zonguldak'a giderken de zonguldak'tan dönerken de uğrar, patatesli köy ekmeği alırdık. ekmekler yeni çıkmış ve sıcacıksa bir tane fazladan alır onu da yolda yerdik. o sıcacık ekmeğin tadını mumla arıyorum şu günlerde...
küçükken yolda yeniçağa'yı da eskiçağa'yı da gördüğümden ve "çağa" değil "çağ" olarak duyduğumdan ötürü uzunca bir süre yeni çağ ve eski çağ kavramlarını bu iki yerleşim yeriyle bağdaştırmıştım. çünkü yeniçağa ilçeyken eskiçağa bir köydü, yeniçağa çok daha modernken eskiçağa derme çatma evlerden oluşuyordu. "vaaaay, demek ki eski çağ böyle bir şey" değil mi minik nemo?