usta frenler kurbağa hayatın frenlerinin tutmadığını düz yollarda anlayamadım şimdi bir yokuştan aşağı iniyorum akşam beni minarenin tepesinde mi karşılar yoksa bir kere daha sıçrayabilir miyim?
ayıran kendini ayırır denmiş. ama ben ayırmamıştım kendimi ayıklanıncaya kadar. dans edemiyor şiirim pabuçlarını evde unutmuş, gözüne toz kaçmış, elektrikler kesilmiş.
korkuyorum, baş etmesi zor. korkmamak için acele ediyorum acele, korktuklarımı toparlayıp eteklerime bırakıyor. bulduğumu unutup yeniden aramaya başlıyorum kaybolunca da mızıkçılık edip murdar diyorum bulduğuma kırıklarına bakıyorum hayallerimin aynı zaman düzleminde başka kırıklar da vardı cümle tekillikte. müzik bitiyor ve ben hâlâ dansa kaldırılmadım kabahati yine size bıraktım eşleşmemek için zemine değen bakışlarımın hiç suçu yok.
büyük kıyafetler içinde çocuk kalmak yaşlanmak hâlâ avutulmak istiyorum. kararlar kovalıyor beni. gereğini düşünemiyorum. düşündüklerim zora sokuyor, kanaatlerimin beli bükük.
yolculuklardan da ürkmeye başladım çünkü kimse benimle göçmen kuşların dönüşünü izlemek istemedi. boşlukla eşleşip dans edeceğim. böylece dengede kaldığımda bu benim zaferim olacak.
bahar geldi, cemreler düşüyor ardı ardına. çamurlu karlar var depoların kenarında. izmaritle kuşatılmış. bir izmarite kardan mezar bile yaptı arkadaşım.
yolun solundaki mimozalar artık yok soldaki mimoza çiçeklendiğinde kar yağdı kar yağdığında ben de çiçek açmıştım. yolun sonu yok, yönü de.
aslında hiç liman aramamışım ya da bulmak istememişim serseri bir yaprak gibi uçuşmak varmış gönlümde heyhat uçmakla mukayyet değiliz. en olmadık yere kök salınca kaçmak için delirsen de zor oluyormuş gitmek büyümek böyle bir şey mi? söylemeyin çünkü yalan söyleyeceğiniz konusunda endişeliyim. büyümeyi birçoğumuz bilemeyeceğiz muhtemelen büyüyecek kadar yaşayamıyor ve düşünemiyoruz zannımca
bahar gelecek yer bulamıyor gençliğim gibi nerdesiniz? bir kahve pişirseydim dilemmalarımız da eşlik ederdi.