1. az eşya, az insan, az tüketimdir.

    ama sadece minimalizmi tanımlamaya yetmez. burada azdan kasıt, ihtiyaçtan fazlasına sahip olmamaktır.

    yani gerekli eşya, gerekli insan, gerekli tüketimi öneren bir akımdır minimalizm.

    minimal yaşama geçiş hiç kolay değil, baştan bunu tespit ve kabul edelim. sürekli emek vermek ve neyin gerekli neyin gereksiz olduğu konusuna kafa patlatmak gerek.

    ben bu hayat tarzını benimsemiş birçok insanın aksine, kullanmadığım bütün eşyamdan kurtulmadım mesela. çünkü şu an kullandıklarım eskidikçe onları kullanmamın da sırası gelecek. bu nedenle dolabımı ve elimin altındaki eşyamı sadeleştirdim, kullanmadıklarımı vakti gelince kullanmak üzere depo görevi gören bir odama yığdım.

    çok fazla kitap satın alırdım. kindla'a geçtim, kitap satın almıyorum artık. kıyafet satın almayı tümden bıraktım. bütün yıl kullandığım ayakkabı sayısını beşe (çizme, terlik, koşu ayakkabısı, günlük spor ayakkabı ve elbiselerle giymek için kullandığım babet görünümlü bir spor ayakkabı) düşürdüm. iki pantolon, bir etek, 10-15 parça yazlık/kışlık üst, üç tane de elbise ayırdım. düzenli kullandığım çantaları ikiye düşürdüm. artan ayakkabıları, kıyafetleri, çantaları depoya kaldırdım. makyaj yapmayı bıraktım, makyaj malzemelerinden kurtuldum. ojeler komple çöpü boyladı. sadece parlatıcı. üstüme uydu mu, ucu döküldü mü derdi yok.

    giyim kuşam işini sadeleştirmek ve makyajı bırakmak, acayip bir zaman kazancı olarak döndü. ne giyeceğim zaten belli, üstüne düşünecek bir şey yok. yakıştı mı yakışmadı mı derdi yok, zaten kendimce yakıştırdığımı seçmişim. o çantadan bu çantaya eşya taşıma işi yok. günlük olarak makyaj yapmaya, silmeye giden toplam yarım saat de yanıma kâr kaldı.

    bunlar işin kolay kısmı. bence asıl zor kısım sürekli olarak tüketmek zorunda olduğumuz eşyayı azaltmakta; çünkü süpermarket diye bir şey var ve çok fazla sayıda çok lezzetli ve bir o kadar da zararlı ürün para harcatmak ve sağlığımızdan etmek için tetikte bekliyor. ben vegan olduğum için işim bir nebze daha kolay; çünkü o ambalajlı ürünlerin %99'unun içinde hayvansal ürün var, benim için otomatik olarak eleniyorlar. öte yandan kalan %1 bile benim nefsimi coşturmaya yetiyor (bkz: ) (bkz: ) (bkz: )

    şunu bir belirleyeyim, benim için elma, domates, ekmek, bakliyat ihtiyaçtır; gofret, çikolata, cips, kola, bisküvi vs. ihtiyaç değildir. haftalık olarak yiyeceğim şeyleri planlayıp ona göre alıyorum, dolayısıyla bozup atmıyorum.

    öte yandan bir şeyin ihtiyaç olup olmaması kişinin kendi öznel durumuna göre belirlenir. benim için çay, kahve, rakı, bira ve şarap ihtiyaçtır. bu nedenle bir başkası için çikolata da pekala ihtiyaç olabilir. bu noktada bir şeyi satın almadan önce ben kendime şu soruyu soruyorum: bunu almadığımda çok mu mutsuz olacağım? cevap evetse alıyorum, cevap hayırsa almıyorum. gerçek şu ki birkaç yıl önce bu bakış açısını benimsemeye çalışırken evet sayım bir hayli yüksekti. zamanla bu felsefeyi içselleştirmeyi sürdürdükçe hayır sayısı artmaya başladı.

    minimalist yaşamı benimsemek bir süreç. bir anda başarılabilecek bir şey değil, aslında başarılabilecek bir şey zaten değil. düşüncede, yaşamda ve ilişkilerde sadeleşme yolculuğu bu. her yolculuk gibi bu da kişiye özel. ben kendiminkinde yaşadıklarımı ve düşünce tarzımı yazmaya çalıştım. birilerinin işine yaraması umuduyla.

    tek bir konuda minimalizm bana uymadı, hayatımdaki hayvan sayısı. bu sayı arttıkça ben kendimi daha iyi hissettim, muhtemelen de bir doyma noktasına hiç ulaşamayacağım. hiçbir hayvanla kurulan iletişim boş ve gereksiz değildir; insanlarla kurulan iletişimin aksine kişiye sürekli katkı yapar. bu nedenle mottom gerekli eşya, gerekli insan ve bütün hayvanlar. çünkü onların gereksizi yok.
    #244629 istenc | 4 yıl önce
    6düşünce akımı, genel terim