(bkz: abdullah avcı) 'nın bana göre 'samimi' ama yine bana göre gereksiz / yersiz bir tavrı ile her zamanki gibi erken davranıp, altından kalkamayacakları bir slogan ile sezonun ikinci yarısında gaza gelen kulüp.
Trabzonspor 'un şampiyon olduğu yıllarda kasket, orta yaş grup erkeği için önemli bir ikon ve aksesuar idi. Sonraki yıllarda da bazı dönemler 'yeni moda' akımı altında pazarlandığı da oldu. Fakat bahsi geçen döneme bakıldığı zaman, genellikle 'aile babası' figürünü temsil eden bir aksesuar idi.
Trabzonspor tarihi özelinde baktığımızda da az evvel belirttiğim gibi trabzonspor 'un istanbul hegemonyasına baş kaldırdığı, şampiyonluklar elde ettiği yıllarda o başarılara imza atan ahmet suat özyazıcı, özkan sümer gibi isimleri albümlerde, arşiv videolarında hep kasket ile görmüşüzdür.
Şahsen benim gibi bir memur ailesinde, özellikle dede figürüyle birlikte büyüyen çocuklar için kasket; bir tevazu, efendilik, aile babası gibi duygu yüklü rol modelleri tasvir eder. Bu bağlamda yukarıda zikrettiğim isimleri kasket ile hatırlamak, anmak, özlemek elbette çok ama çok özel ve naif duygular.
Lakin;
Her şeyin ve artık kıymet verilen, dönemsel izler taşıyan soyut şeylerin bile 'retro' safsatası adı altında bir meta gibi pazarlanarak değersizleştirildiği, manevi kıymetlerinden uzaklaştırıldığı neoliberal dünyada kasket de bundan nasibini almış gibi gözüküyor.
Neyse, girdi amacından sapmasın. Sezona ihtimaller içerisindeki seçeneklerden en kötüsünü tercih etmiş gibi başlayan, sonrasında abdullah avcı ile anlaşarak mevcut kadrosu ile bir galibiyet serisi elde ederek, üst sıraları zorlayacak bir noktaya geldi trabzonspor. Tabii ki başarı kıstasları ölçeğinde bu durum asla bir 'başarı' olarak zikredilemez fakat umut işte; fakirin, özellikle biz trabzonsporluların ekmeği. Bir de bu taraftar güruhunun amatörlüğünü bilen kesimlerce yıllarca kullanılmasına, kandırılmasına rağmen, halen daha umut besleyebiliyor olmamızı da sosyologlar, psikologlar incelerler muhtemelen.
Başakşehir ile oynanıp, neticesinde elde edilen galibiyet ile türkiye süper kupası 'nın böylesine kötü başlanan bir sezonda kazanılması elbette moral / motivasyon açısından önemliydi. Fakat "kasketliler geri döndü!" diyebilmek için yeter kriter miydi ? Tıpkı erol bulut 'un fenerbahçe 'ye gelmesi için cv' sinin yeterli olup olmadığını sorduğum gibi.
Resmi siteye baktığım zaman şimdi de bu kasketlerin satışa çıkarıldığını gördüm. Fırsat bu fırsat tabii; ne de olsa trabzonspor, başakşehir' i yenip, şov yaparak türkiye süper kupası' nı kazandı ve kasketliler geri döndü; öyle mi ?
ahmet suat özyazıcı 'nın, özkan sümer 'in emeklerine, o dönem elde ettikleri başarılara göndermelerde bulunup, aldığınız kıçı kırık kupalarla götünüze süs vermeyin. Olur mu ?
Sizler önce geçen sene tüm türkiye' nin bizlerle "8. muşamba" diye dalga geçmesinin, kendi ellerinizle siyasete teslim olup verilen şampiyonluğun hesabını verin. Ne bir meta olarak kasketi, ne de o kasket ile özdeşleşmiş insanları ucuz ticari kaygılarınıza alet etmeyin. Kasketi de şimdilik sadece soğuk havalarda başınızın üşümemesi için kullanın; üç kuruşluk başarı hikayelerinizle özdeşleştirmeye çalışmayın.
Kasketliler geri dönmedi ve hiçbir zaman da dönmeyecekler. Devir kasketlilerin değil; kravatlıların devridir. Yani sizlerin.
Tüm anılara, hatıralara selamla, saygıyla, şükranla, gözyaşıyla, özlemle.