tek cümleyle tanımlamaya kalkarsak "yüksek sıcaklık sebebiyle iş yavaşlatma eylemi" olarak adlandırabiliriz aslında. ancak elin gavurunun iki kelime ile isimlendirdiği olayı biz de mümkün olan en kısa ve anlaşılır ifadeyle isimlendireceğiz elbette.
Yukarıda bkz içinde İngilizcesi yazılı bu kelime, teknolojik aletlerde günümüzde sıkça karşılaştığımız bir durumu anlatır. Başlıktaki türkçe ismiyle koskoca google'da bu girdinin yazıldığı tarih-saat itibariyle yalnızca 1 tane sonuç * çıkıyor; 2016 yılında donanımhaber forumunda konuyla ilgili konuşulan bir konu esnasında "0netw0" mahlaslı kullanıcının yazmış olduğu bir forum mesajı .
"thermal throttling" tanımını türkçeleştirmek için daha iyi bir şey de gelmedi aklıma açıkçası.
Bir teknoloji teriminin türkçeleşmesinde benim için büyük, insanlığın bi tarafında olmayan bu adımı geçerek gelelim asıl meseleye.
günümüzde evimizde, iş yerimizde, otomobilimizde, yerimizde, göğümüzde, elimizde, dilimizde, artık sen düşün daha daha neremizde (nihaha) kullandığımız ve bir şekilde enerji (pil, elektrik) ile çalışmaya ihtiyaç duyan teknolojik zerzavatın çok çok büyük kısmı işlerini yapabilmek için, yani bizim onları kullanabiliyor olmamız için çeşitli elektronik bileşenlerle, mikro işlemcilerle donatılmıştır.
zaman zaman "beyin" diye nitelendirdiğimiz, işleri yoluna koyan, etrafı çekip çeviren, kime ne yapacağını söyleyen, zeka gerektiren işleri çoğunca kendi yapan bu mikro işlemciler(*: yazının devamında işçi, işlemci, mikro işlemci, işlem birimi, bileşen vb. isimlerle karşımıza çıkabilir, çok da şii yapmayalım.), bir takım iletkenler ve/veya yarı iletkenlerden oluşmaktadır. ya işte bizdeki sinirler, kılcal damarlar falan gibi...
bu bileşenlerin işlerini yapabilmesi için ihtiyaç duydukları en önemli şey, hepimiz gibi, önce "beslenmek". yani, "güç". e tabii haliyle bunları lahmacun-ayran ile değil, elektrik enerjisiyle besliyoruz. bu elektrik enerjisinin geldiği yer priz, pil, güneş vb. olabilir; genel olarak "güç kaynağı" diye isimlendirelim.
işte bu "güç kaynağı"ndan gelen enerjinin işe (ilim, irfan, hesap, kitap) çevrilmesi sırasında ısı ortaya çıkmaktadır. işlem birimi ne kadar çok çalışırsa o kadar fazla ısı açığa çıkaracaktır. bıraksanız alev alır, o derece. hatta hız aşırtma* yoluyla işlemcinin daha hızlı çalışmasını sağlamaya çalıştığımızda (bu da genelde daha fazla enerji (voltaj) vererek oluyor) daha fazla ısı meydana çıkmaktadır. neyse oralara girmeyelim pek. bilgisayardan örnek verecek olursak güncel bilgisayarlarımızda işlemci çekirdeğini 100 derecelerde görmüşlüğümüz de olmuştur. bu yüksek sıcaklık değerleri bir raddeden sonra, işlemcinin kendisinin veya bağlı bulunduğu teçhizatın ve hatta bulunduğu ortamdaki can ve malların can ve mal güvenliğini tehlikeye atacağından (müthiş kelime oyunları ya, canım ben ❤ ), mühendisler bu işe şöyle bir çözüm buldu: "çok ısınırsa kapat". Bu yaklaşım, eğer bir mikro işlemci haddinden fazla ısınmışsa direkt olarak bağlı bulunduğu sistemin gücünü keserek herkesi koruma altına alma gayesi gütmektedir. ancak aniden yaşanan güç kesintisi de veri kaybı, bileşen hasarı vb. bazı sakıncalar doğrumaktadır. (gerçi sen kapatmasan zaten yanacak. belki de "çok ısınırsa kapat felsefesi" ni şimdi uydurmuşumdur, kim bilir? neyse) Bu "bazı" sakıncalar, zaman zaman korumaya çalıştığımız o sistem ve paydaşlarından çok çok daha değerli olabilmektedir.
işte ısıl darboğaz, tam bu noktada devreye giriyor. işlem birimlerinin (mikro işlemci) tasarımında / üretiminde belirlenen "maksimum çalışma sıcaklığı" thermal design power* (*: şimdi bu yıldızı da ısıl tasarım noktası diye çevirmeyeyim ya, ayıptır.) değerine geldiğinde direkt olarak gücü kesmek yerine önce bi' çalışma frekanslarını düşürmek, yani hızlarını azaltmak suretiyle, daha az ısınarak işlerini yapmaya devam etmesini sağlamaktadır. tabii bu durum da performans kaybına neden olmaktadır. (*: az enerji, az iş) ısıl darboğaz uygulaması (ambargo da olur lan aslında) sıcaklığın git gide yükselmesini engellemiyorsa elbette ki en keskin çözüm, kesip atmak oluyor. (gücü) * bu açıdan bakınca ısıl darboğaz bir yandan bir kurtarıcı gibi görünürken diğer yandan performans düştüğü için "sorun" olarak algılanmakta. aslında sorun olan, sistemin (ve dahi mikro işlemcinin) kendini korumaya almak için iş yavaşlatma eylemi yapması değil, iş yavaşlatma eylemine sebep olan gergin ve hararetli ortam (yüksek sıcaklık). sorumlusu ise bunu ön göremeyen, kontrol altına alamayan ya da elinden "anca bu kadarı gelen" devlet (mikro işlemci üreticisi/tasarımcısi). ve bittabii dış güçler. ( nihai mal üreticisi firmalar, hız tutkunu çılgın gençler, (*:hız aşırtma) vs. ). cümleye "aslında sorun olan" diye başladık ama; 300 km/h ile gidebilen bir arabayı "niye 500 km/h ile gitmiyor" diye zorlamak, sonra motoru eline alınca "dandik araba yapmışın" demek gibi bir şey. ancak göz ardı edilmemelidir ki, kullanıcılar hep daha fazlasını istemeseydi üreticiler hep daha iyisini yapmazdı. neyse burası biraz paradoksumsu gibi oldumsu.
peki "ısıl darboğaz" paydaşların (bileşenlerin ve etkileşenlerin) sağlığı için aslında iyi bir şey gibi görünüyorsa neden sorunmuş gibi bahsediyoruz? çünkü bu aynı zamanda bir sorun. şöyle ki, bıraksalar o işçi(ler) (işlemci) daha ne kadar çok işi ne kadar kısa zamanda halledecek, ama işte ısınıyorlar. bunun çözümü de basit olmamakla birlikte mikro işlemci tasarımı ve uygulanabilir soğutma sistemleridir. soğutma sistemleri dediğimizde aklımıza buzdolabı, klima gelmesin. aslında gelebilir de, ancak verimli değil. neyse; soğut da nasıl soğutursan soğut... hatta soğutmak bile değil, "aşırı ısınmasını engelle yeter". evet, tam olarak bu.
firmalar bu aşırı ısınma olaylarını en aza indirebilmek için çeşit çeşit ar-ge çalışmaları yapmakta. örneğin kıçı kırık bir fan için milyonlarca dolar harcamakta, sonra o kıçı kırık fanı yüzlerce dolara bize satmakta. iş sadece fan üretmekle de kalmıyor. mikro işlemci (ve genel olarak çalışması sonucu ısı üreten ürünler) üreticisi iseniz nasıl daha az enerjiyle (haliyle daha az ısınarak) daha çok iş yapabileceği ile ilgili, soğutma çözümleri üreten bir üretici iseniz serin havayı nereden alacağı, ürünü nasıl soğutacağı, hangi iletken malzemelerle, hangi kimyasal bileşenlerle ısı transferini en iyi şekilde başaracağı üzerinde kafa yormak zorundasınız ki aynı teknik bileşenlere sahip bir ürünü kendi markanız altında satarken rakiplerinizden ileride olabilesiniz.
yine aynı şekilde bu işlemcileri, başkalarının ürettiği teknolojileri bir araya getirip kullanılabilir bir "nihai mal" meydana getiren bir üretici iseniz enerjinin verimli kullanılması hakkında milyonlarca dolar harcayarak araştırma geliştirme yapmak durumundasınız. bu yüzdendir ki benzer donanımlara sahip teknolojik zerzavat arasında yer yer iki kat fiyat farkı, yer yer dağlar kadar kalite farkı bulunmaktadır. tabii bu farkların tek sebebi ısıl darboğaz'ın nasıl yönetildiği değil. ancak ısıl darboğaz meselesi de bu farkların oluşmasında önemli bir yere sahip.
ısıl darboğaz'a çok benzer şekilde hatta hemen hemen aynı sayılabilecek "cpu throttling" veya diğer adıyla "dynamic frequency scaling" olarak adlandırılan bir başka yöntem daha var. şimdi bunları türkçeleştirip ayrı başlık açmaya gerek yok, zira dediğim gibi hemen hemen aynı şey. bu yöntemde ise aslında genel olarak aynı şey yapılıyor, yani işlem biriminin gücü kısıtlanıyor. bu kısıtlama yalnızca yumurta götün ağzına geldiği zaman değil, işlemci gücüne ihtiyaç duyulmadığı zaman ya da işlemci gücünün az miktarına ihtiyaç duyulduğu zaman işlemcinin frekansını (çalışma hızını) otomatik olarak düşürerek, işlemci gücüne en çok muhtaç olduğumuz bazı günlerde (anlarda) ise damızlık boğa besler gibi besleyerek işlemcinin içindeki süpermeni ortaya çıkarır. haliyle bu teknoloji enerji tasarrufu ve haliyle ısınmanın azaltılmasını beraberinde getirir.
benzer isimde bir de "işlemci darboğazı" dediğimiz bir nane var, onu da genelde bilgisayarımızdaki diğer bileşenlerin hızı ve gücü işlemcimizden çok olduğunda işlemcimizin götünü de yırtsa diğer bileşenlerin hızına yetişemediği dolayısıyla diğerlerinin de tam kapasite çalışamadığı durumları ifade etmek için kullanıyoruz.
şimdi bakınca "işlemci darboğazı" , "cpu throttling" in türkçe çevirisi, ama yukarıda türkçesi ve ingilizcesi hakkında anlattığım şeyler bir biriyle neredeyse alakasız. e bunun sebebi şurada gizli "...ifade etmek için kullanıyoruz". cpu throttling'e yani diğer adıyla "dynamic frequency scaling" e daha güzel bir türkçe isim bulduğumuzda bu sorun ortadan kalkacatır. gerçi direkt translate çevirisi de fena durmuyor (bkz: dinamik frekans ölçeklendirme)
*resimle ilgili sıkıntı olabilir, ileride düzelmezse yeni link eklerim.
ha, bi de ne güzel ahkam kestim lan. siz yine de konuya ilgi duyuyorsanız adam akıllı kaynaklardan araştırın. benim verdiğim bilginin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış belli olmaz, çok da güvenmeyin. misal google. * ne demiştik girdinin başında? *