ey mahalleli sabah 6.00 müezzin mihraba henüz ulaşmadı sokakta mecburlar var.
neresinden girilir bu mevzulara arzularınızı gıcıklayacak süslemelerle mi devam edilmeli köşeyi döndükten sonra kıyametüstü günlerde bunun ne önemi var?
adetlerimize göre önce ölür sonra gömülürüz. çürümek sonraki iştir. ama yürüyemiyorum bile bazen bu kokudan bazılarımız ölmeyi bekleyemedik yine iyimser kaldım.
denge istedim. huzur ve güven. kendimi yırttım bunları sağlamak için bozuluyor ben tanrıça değilim sadece günbatımlarını takdir edebilirim.
kelimeler çıplak sona yaklaştıkça süsler de zarafetini yitiriyor plastikten bir gol daha yedik biz kendi elimizle verdik maçı tıkandık tıkandı baba.
kelimeleri ikna edemiyorum ve evet istemiyorum ikna etmeyi çok bile diyorum bazen size çok bile. öfkemi bırakmaya başladım işe yaramayan silahımı bırakmak savunmasız yapıyor mu beni?
göğüslerimizde sevgilinin saçları olacağı yaşlarda arsız dünyanızın zincirleri var kalbim ezilmesin diye başımı dik tutuyorum. boğulmamak için de dimdik durur insan.
kelimeler diyordum süssüz olabilir, sivri olabilir. ama cahil olmamalı. kelime polisi değilim günün son güneşi sıvaları yıkık duvarı da duvarın dibindeki asi otları da neşeli ışığıyla ılıtıyorsa kelimeler de sivrilikleriyle, sadeliğiyle ya da şatafatıyla olsa ama cahil olmasa çürüdük insanı ne çürütür bilmiyor musun çürük? susma köklerimiz değiyor bizim susma ayna
ikimiz birden sevinemedik. ben vapur istasyonlarında bekledim sen o gün bakkala bile inmedin. korkuların bana geçemez kelimeler kuklacınız değilim oynatmıyorum karanlık da değilim ışığı taşıyorum ama paylaşamıyorum saçlarım mı yanıyor bilmiyorum sadece tarıyordum mahalle yanarken tarandığım için mi? benim şiirlerim sana bıçak çekmez korkma çalınan umutlarımıza yama yapıyoruz yeni günleri ama git gide hızlanıyor dünya belli ki sisifos artık yukarı taşımayacak yükünü dağılmasın diye tutmaya koyulacak. mahalle bahsini kapatamadım mahalleye ateşi komşularım taşıdı uyardım dinlemediler. zaten hiç dinlemezler. elmasından atom bombasına kadar yapılmaması gereken her şeyi yapmadılar mı? sizin günahınız beni de yaktı tanımadığım kardeşlerimi de siz yanmadınız bir şekilde eviniz yandı belki siz de yandınız ama çürüdüğünüz için anlamadınız.
mimozaların dördü beşi gitti ev hırsı bitmedi mezar çalıp ev yapmışlar biliyor musun? ölülerin yerini çalmışlar. kazayla bir mimoza yaşıyor varlığına sevinsem mi bilemiyorum içim buruluyor alexandrit'i selamlıyorum her gün büktüğümüz beliyle göğe uzanmakta. ağaçlar sayemizde en çok dua eden varlıklar. yaşamak için. görevi yaşatmak olana da pranga alayına pranga neden açıkta bir karış bile toprak bırakmıyorlar karga? biz bir kerbeladayız ağacımıza bile su vermiyorlar. biliyorum her nefis ölümü tadacaktır ben de bir nefis sahibiyim elmaslardan da arı duru bir ömür istemedim huzur istedim onun da mezarını sattınız.