içinde bulunduğumuz ve bulunacağımız felaketlerin, insan eliyle başlayan ve beslenen kaynaklarından yalnızca biri.
güneşten gelen morötesi ışınların bir kısmı atmosfer tarafından absorbe edilirken bir kısmı uzaya geri yansıtılır. atmosfer ne kadar ısı tutarsa doğal olarak o kadar ısınır. ısının tutulabilmesiyse atmosferdeki gazlarla gerçekleşir. nedir bunlar? karbondioksit, su buharı, ozon, metan vs..
su buharını geçebilen ısı karbondioksit tarafından tutulur. bu gazların olmaması demek dünyanın sıcaklığının -40 santigrat derece olması demek, varlıkları gerekli. ama fazla olması demek ısının da fazla tutulması demek. karbodioksit gazının salınımının artmasının yanında, kloroflorokarbon gibi parfümlerden vs. yayılan gazlar hem ozon tabakasına zarar vermekte hem de sıcaklık artışını tetiklemekte. fabrika bacaları, egzos dumanları, fosil yakıtlar zart zurt derken insan yaşadığı gezegene büyük ihanetini de apaçık sergilemekte.
geçtiğimiz yüzyılda dünya yüzeyinin sıcaklığı 0.75 santigrat derece artış göstermiş. 1-2 derecelik artış daha öngörülmekte ve bu da felaket senaryolarının yakınlığını hissettiriyor.
(bkz: avustralya yangınları)
sera etkisinin yol açtığı küresel ısınma ve mevsim değişikliğiyle çok uzak olmayan yıllarda çılgın göçler, kıtlıklar, su savaşları, yaygın hastalıklar, sular altında kalan bölgeler, yangınlardan kavrulan ülkeler ve daha birçoğu bizi bekliyor. tüm bunlara rağmen sorumsuz ve artık ne kadar daha aşağılık olabileceğini kestiremediğim insan zarar verici tüm eylemlerine kibri, zevkleri, hırsları, kabul görme kaygıları gibi nedenlerden devam ediyor. başlangıcı olan her şeyin bir de sonu olduğu nasılsa hatırlanacak.