1. aklımda hep dolaşan bir soruya cevabı çok önceden vermiş olmakla birlikte uykunun tutmadığı bir gece (bu gece) başkalarını da bu soru ve cevapla meşgul etme niyetindeyim (tam şuan).

    neden insanlar sanat filmleri değil de komedinin bel altıyla yapıldığı bu gibi filmleri izlemeyi daha çok tercih eder? neden sinema salonları sanat filmleri yerine bu gibi filmleri sunarlar insanlara?

    sorunun ikinci kısmından hareketle cevabı, temelde arz/talep kavramlarıyla açıklamak istiyorum. toplum sanat filmlerine karşı bir talepte bulunmuyor ki yapımcılar sanat filmlerini desteklemeye, yönetmenler çekmeye ve sinemalar topluma arz etmeye yanaşmıyor. bu, basitçe tahmin edilebilir bir cevaptı. aslında ana konuya giriş kısmı yaratmak için sorulmuş bir soru.

    asıl soru da burada kendini gösteriyor: insanlar neden sanat filmlerine talepte bulunmuyorlar?

    coğrafya kaderdir. kültür, coğrafya ile harmanlanan bir yapı. dolayısıyla bu sorunun muhatapları değişkenlik göstermekte. örneğin; neden türkiye'de sanat filmlerine ilgi yok? yahut genelleyelim, neden gelişmemiş toplumlarda sanat filmlerine ilgi yok.

    asıl soruyu elde ettiğimize göre cevaplama kısmına nihayet geçmek istiyorum...

    ortaokul tarih derslerinde bizlere uygarlıklar konularında öğretilen şu kısmı birkaçınız anımsıyordur elbette: ", tarım, deniz ticaretleri sayesinde zenginleşmiştir ve bu bollukta bir bok yapamayıp düşüncelere dalmışlardır". bu kadar sokak ağzıyla yöneltilmese de az çok buna benzer bir ifadeyi için de duymuşuzdur. esasen iyonları kuranlar yunanlar zaten de neyse konumuz tarih değil, benim de bilgim kısıtlı. gerçekten de filozoflar, düşünürler, bilginler, alimler, o platon senin bu sokrates benim, aristoteles'in gömleğini hangi yunan karısı giydi falan filan hep bunlardan çıkmamış mıdır? o halde ekonomik refah ile felsefenin gelişimini bağdaştırabilirdim... öyle de yaptım. kim tutar beni?

    gelgelelim günümüzde cebi dolu olan abi ve ablalarımızın "of, akşam da ne yiyeceğiz ki", "çocukların okuldan yine para istemişler", "askıda ekmek", "ptt'de ayçiçek" gibi dertleri olabilir mi? e ne olacak o halde dertleri? düşünmek mi? hah orada sıçıyorum işte. günümüzde zenginlik, görgüsüzlük oldu sonradan görmeler yüzünden. e bizim topraklarda da sonradan görme çok, bilirsiniz. bizim ilgi alanımız beyefendi ve hanımefendi zenginler, zenginliğin hakkını veren, kitap okumakla kalmayıp kütüphane fetişi yapan; 'da , norveç'te , 'da dinleyengillerden ve kraliyet düsturunu benimsemiş sülalegillerden olanlar ile onlar kadar olmasa da ekmeği yağlı, kapı gibi götü bulunan küçük burjuvazilerdir. sözünü ettiğim tiktok görgüsüzleri ya da beybi zenginler değil, tam olarak bunlardır.

    cepleri doludur bu kimselerin. kafalarında da geçim sıkıntısı pek yoktur. eldekini korusun yeterli, nasıl olsa para parayı çekiyor. uyurken bile kazandıran sistemler var. ne düşünecek sabah yumurtayı sucuklu mu sucuksuz mu yapayım ikilemini. düşüneceği şeyler çoğu zaman felsefeye dayalıdır bu tip zenginlerin. statüyü belli eden operalar, klasik müzik konserleri, sanat filmleri, kültürel ama zengin olan kültürel faaliyetler vs. dir uğraşları. sanat filmleri düşündürtür. gittikleri konserler de öyle.

    parası cebine sığmayanlar bir yana, bir de kuruyemişi misafirden misafire sofrada gören, yatırımını yastık altı, seksini vergiyle yapan kimseler vardır. çoğunluktur bunlar. düşünceleri bugünü kurtarmaktır, bazıları yarını için de çabalar ama çabası yarını için olduğundan bugününü de yaşayamaz; nerden düşünsün sanat filmini... bunlara boş cep diyoruz.

    hadi gelin denklem yapalım. matematik notlarım hep yüksek olmuştur. 100 üzerinden 50 almak, maksimum notun %90'ını almak demek sonuçta...

    dolu cep = boş zihin -> felsefe, sanat, bilim düşünebilme

    boş cep = dolu zihin -> bugünü, akşam yemeğini, masrafları, giderleri ve gelirken giden maaşları hadi bilemedin en fazla yazın gidilecek rutin tatili düşünebilme

    bu salak denklemlerin üzerine yorum ekleyerek pastayı süslemek istiyorum. dolu bir cep, boş zihin demektir ve bu kimseler vakitlerini zihinlerini yoracak faaliyetlere seve seve harcayabilirler. örneğin bir sanat filmine gider ve düşünür, düşünür, düşü... gülmek mi istiyor? kaliteli espri arar, düşündürtenini arar. komedi filmi mi? hahahaha, gider tabii ki. ama gülüşü az önceki gibi olacak biçimde düşündürten esprilerle bezeli bir filme gider (bulabilirse..).

    boş bir cep, dolu bir zihin demektir ve bu kimseler vakitlerini operayla, sanatla, zihni yoracak faakiyetlerle heba edemezler. zaten günün yarısı çalışmakla, kalan yarısının yarısı da çalışmanın yorgunluğunu dinlenerek gidermekle geçiyorken, temel ihtiyaçlardan geriye kalan 1-2 saatlik süreçte cazip gelen şeyin bir kutuya bakmak olması ne kadar garipsenebilirdi ki? bu insanların bazıları ara sıra fırsat bulup "yav bi çılgınlık yapalım" - "haydin sinemaya gidelim" dedikten sonra "ulan komedi olsun" dediklerinde hazırda bekleyen bir komedi filmine yapışırlar. geneli böyledir. zaten sanat filmi ne gezer piyasa da? talep eden toplum mu var? ne var hocam afişlerde.. hmmm "recep ivedik 173".

    bel altı ve kolay anlaşılabilen, "zihni yormayan, düşüncelere boğmayan" espri denilebilir mi emin dahi olmadığım güldürü ögeleriyle bezeli bu filme akın akın giderler. neden? e yormuyor işte zihni. haksız mı bu insanlar? "e haksız tabi" diyenin dilini kopartmak vaciptir. kızabilir miyiz? belki fazla şükretmelerine kızılabilir, "sana ne ulan" lafını yeyip oturulur.

    zaten bu bahsettiklerim popülasyonun geneli için yapılan yorumlar, illahaki içerisinde bulunduğu kültürel durumu yansıtmayan insanlar da var, her grupta aykırı ve sorgulayıcı olanlar. ne mutlu onlara.

    sözün özü, bu gibi dandik ötesi filmlerin alıcısı gelişmemiş toplumlarda her zaman olacaktır. çünkü bu toplumlarda her zaman çoğunluk fakir kalacaktır.
    ha gelişmekte olan ama gelişememekte de olan toplumlar da ne olur?

    işte böyle gelişen ve gelişmeyen gruplar olur, buyrun: www.haberturk.com/... vs. www.sondakika.com/...

    #241483 laranja | 4 yıl önce
    1film serisi