bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. ..
    tüm zemberekleri sökmüştüm. inanmak için inandıklarımın olduklarına.
    sonra işte,
    bir gün
    bir kalem istedim birinden.
    uyuyamadığım bir gece yarısı.
     
    *
    ses, rüzgarla taşındı.
    sesli harfler birbirine çarptı, sonra dağıldı.
    sessiz harfler kelimenin dudağını yırttı...
    kara bir gölün dibine demirlemiş, unutulmuş bir denizaltının içinde oturan biri...
    gece yarısı bir kalem istedi.
    ilk kalem kırmızıydı...
    çok sevgiyle,
    öylece..
     
     
    ..
    kalemle bir nokta koyuyorsun. nokta, bazen ne kocaman oluyor.
    eline alıp, kaldırıp başka bir yere koyamıyorsun.
    o merdivenleri çıkmışken üstelik. merdivenleri yapmak daha kolay. ve çıkmak da.
     
    *
    1- iki noktadan yalnızca bir doğru geçer.
    2- bir doğru parçası iki yöne sınırsız bir şekilde uzatılabilir.
    3- merkezi ve üzerindeki bir noktası verilen çember çizilebilir.
    4- bütün dik açılar eşittir.
    5- bir doğruya, dışarıdan alınan bir noktadan bir ve yalnız bir paralel çizilebilir.
    oklid’in elemanları, bir yüzyıl önceki bir baskısında yazıyordu bunlar. geometri ve felsefe birbirine yakın sanki. bana mı öyle geliyor yoksa?..
    nokta bazen çok kocaman oluyor, evet, ben gelince söz biter diyor.. ama işte o kadar kolay değil cümlenin bittiği zamana karar vermek. resim gibi.. resmin de ne zaman biteceğine karar vermek öyle kolay sayılmaz. durmak zor, akıl alıp başını gidince..
     
     
    ..
    ben bir noktayı taşıyamazken, bir doğru olması için iki nokta gerekiyor...
    bu yük ağır, ama duvarlara yapışık, çoğu kez dönerek yükselen, yüzyıllardır orada duran merdivenler var yukarı çıkıp ışığın yanında durabileceğin.
    yüzyıllardır ışığıyla açık denizde kaybolup, onu görmek isteyenler için bir kurtuluşgözkırpışı olan yerlerin merdivenleri.
    yalnız başına o merdivenleri çıktığında neler hissediyorsun? ışığın yanında durduğunda.
    koskoca dünyada gelipgeçenzamanıniçinde o an orada durup cebindeki noktaları nerelerde kullanman gerektiğine karar vermeni de sağlıyorlar mı?
    göz kırpıp kurtardıkları gibi bunu da söylüyorlar mı?..
    yapayalnızken, kimsesiz değil, yalnızken, dalgaların sesinin içinde içine seslenebiliyorlar mı?
    söylenecekler bittiğinde ne olur biliyor musun? ıslığına gömüyorsun kalbindeki sözleri.
    "durmak zor" diyorsun ya akıl alıp başını gidince; firar ediyor benim aklım başımdan, uçup gidiyor.
    durmak, noktalardan oluşuyor.
    benim yüzyıllarım da yok ne yazık ki.
     
    arkada ejderha taklidi yapan kuğu.
    Uyuyor. Çok içtik.
    hiçbirşeygöründüğügibideğil
    Uzun zamandır ikimiz de birbirimizi yok ediyoruz sadece.
    Arkada, suda yanan ateş... elimiuzatıpdeğememekgibi. canım acıyacak besbelli bu; katlandıkça mektuplar acıyacak..
    Arabanın içinde sessizce yolda ilerlerken
    "düşlerin savaşı, düşlerin yalancısı, ejderin düşteki ateşi, bir şeyler yanlış; ışığı kapat"
    diyor çalan şarkıda adam.
    h
    i
    ç
    b
    i
    r
    ş
    e
    y
    göründüğü gibi değil...
    gece. sonra, bizi yolda götüren ben değilim, bizi kollarında taşıyan: nezamanyaşadığınıunuttuğunneredenhatırladığınıbilmediğin bir his; taa eve kadar. arkada açık camdan içeri süzülenlerle. içimden bir his farları söndür! diyor. tam bu sırada, çıkış ışık, giriş gece diyor adam da şarkıda.
    ışığı kapatırsam o zaman ateşe teslim mi olacağım? karanlık yolda farları söndürüp bir tünele girmiş gibi

    *
    iyi bir şiirdeki gibi, ele geçmeyen anlam o his; ama hep ele geçmiş gibi duran..
    tek anlama sığınıp kalmak: kutlu sözler gibi sıradağlar kurmak
    rayların üstünde giderken tekerleklerin altında ve traverslerin arasında küçük bir ışık noktası olduğunu bilirsin.
    ışığı kapatınca ateşe teslim olunmaz. ateşin gözlerinin içine bakılır.
    "çıkış aydınlık, giriş gece, küçük bir dua söyle" diyor şarkı.
     
     
    ..
    şarkılar çok şey diyor.. şarkının biri de
    "bu şarkılar, hepsi yalan" diyor üstelik.
    fısıldayafısıldayadualarımıtrenlebuluşmayadoğruilerliyorumtünelde,ateşingözününiçinebakabaka.
    Lokomotifin dizel motoru boğucu, korkutucu sesler yayıyor, tünelin duvarlarından yansıdıkça daha çok gürlüyor.
    tereddütetmiyorumama.dönmüyorum.
     "now, i lay down to sleep
    pray the lord, my soul to keep
    if i die before i wake
    pray the lord my soul to take"
     böyle bir güven için yalanlıyorum kendimi. kandırıyorum da hatta. düşlerin yalancısı olan benim. Aslında biliyorum olacak olan, eğer farları açmazsam tünel hiç bitmeyecek, o karanlık tünelin içinde, karşıdan olanca hızıyla gelen trenle kafa kafaya çarpışacağız, içimizden geçecek.
    Patlayıp havaya uçacak parçalar, iç içe geçmiş metal yığını Yanıp, biz küle dönüştüğümüzde Tükettiğimiz sevgi de özgür kalacak, esen rüzgarla dağılacak bambaşka yerlere.
    #241104 mike ehrmantraut | 4 yıl önce
    0kişiye özel