bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
NE ZAMAN SIKILIP DARALSAM ÇOCUKLUĞUMA SIĞINIYORUM. ÇOCUKLUĞUM MASMAVİ BİR GÖKYÜZÜNDE PAMUKTAN YAPILMIŞ BULUTLARDAN İBARET. HATIRLAYIP YAŞAMAKTAN EN ÇOK KEYİF ALDIĞIM DÖNEMLERDEN BİRİ.
Ara sıra hiç tanımadığım birine denk gelsem çocukluğumu anlatsaaaaammm anlatsaaaammmm gülsek eğlensek diye düşünürüm. Düşünsenize yarın önüme çıkan ilk insana “ hey sen biraz baksana, sana anlatacaklarım var.” Deyip dur durak bilmeden anlatıp duruyorum. Dinler mi acaba? Kulak verir mi? Güler mi ? Kendi zehrimin panzehiri çocukluğum olunca başkalarının da öyle olur belki diye düşünürüm hep.
Henüz birini durdurup o deliliği yapmadım. Belki bir gün yaparım. Belli olmaz sağıma soluma.
Çocukluğuma dair anıları annemden dinlemek ayrı bir keyif veriyor . Annem çocukluğumu anlatırken arada bir tehdit ediyor: “eğer ilerde çocuğun olsun, yaramazlık yapsın ve sen ona hele bir kız,.. işte o zaman kaç yaşında olursan ol, senin saçını başını yolacağım” gibisinden tatlı tehditleri araya sıkıştırması beni daha bir heyecanlandırıyor.
Orta halli bir ailede büyüdüm denilebilir. Bebekken beni hep erkek çocuğu diye severlermiş. tombik olmanın minnoşluğunu hep yaşamışım. Doğarken aynı anda ölümü Yaşar gibi olmuşum. Kordon mudur nedir , onlar dolanmış boynuma. Mosmormuşum. Hayatın hep bir yaşam ölüm arasındaki ince çizgi olduğunu algılayabiliyorum. Abim beni kabullenememiş. Ona göre Ayşe bebekmişim ben. Annemle eve geldiğimizde abim anneme “Ayşe bebeğini de al git” demiş. * * * birkaç kez benden kurtulma deneyimi yaşamış. Her defasında kurtulmuşum. * * * *
annem çenen kıvrıktı, mama yerken hep çenene birikirdi der. çok usluymuşum. * * beni bazen unuttuğu olurmuş. uyurmuşum, uyanırmışım. tepemde düz bir saç tutamı varmış. geri kalanım kıvırcıkmış.
1 yaşına kadar babaanne yanındaymışız. Herkes hayatıma burnunu sokmuş. Sütten sonra mama vermişler. 3 aylık bebekken desteksiz oturtabiliyordun der annem *
Çay tiryakisiymişim. 3-4 yaşıma kadar cam biberondan çay içmişim. Çayı sevdiğim ölçüde ıhlamurdan nefret etmişim . Babaanne evi hep kalabalıkmış. Babamın kuzenleri bi akşam anneme “biberonun içine accıkkkk ıhlamur katalım mı ?”demiş. Annem yapmayın etmeyin anlar dese de anlatamamış. Ben biberondan bi fırt çekmemişken biberonu patttt diye fırlatıp kırmışım. Şu yaşımdayım hâlâ ıhlamurun ne kokusunu severim ne tadını... biberon sevdam beni kandırıp biberonumu kuzenime vermeleriyle küllenmiş. Ama teyzemde bineronumu gördüğümde tanımışım. Ve ağlamaya başlamışım. Yine kandırmışlar... :(
1 yaşından sonra başka eve taşınmışız. Burası bizim evimiz değil diye tutturmalarım sonucu her gün babaanne evine gitmişiz. mahalleye girince taaa yolun başında "ben geldim" diye bağırırmışım. mahallede hayal gibi hatırladığım iki tane yaşlı amca vardı : biri mehmet diğeri hüseyin amca...
deli gibi ben geldim diye bağırınca mehmet amca "ben geldim kız, sen mi geldin?" dermiş. * onu pek hatırlamıyorum. ama hüseyin amca'yı... unutmam imkansız. kulaklarımı yeni deldirmişiz. sallantılı küpelerim var. yürüdükçe sallanıyor. nasıl havalı nasıl havalı anlatamam. hüseyin amca beni ne zaman görse küpelerini alacağım diye tehdit edermiş. az da olsa hatırlıyorum. onların evinin önünden geçerken hep tedirgindim. hep hep...
yeni evimize alışınca bu sefer babaanne bize gelmeye başlamış. babam saat 17.00'de işten gelirmiş. ben saati bilmeden -eğer babaanne babamın yerinde oturuyorsa- o koltuktan kalkana kadar onunla ciddi ciddi kavga edermişim. babaannem "o benim oğlum" dermiş. "heee senin oğlun, o benim oğlum " dermişim. oturduğu yerden kalkınca dünyalar benim olurmuş. yine saati bilmeden babamın terliklerini kapının yanına koyarmışım. babam gelirmiş. dünyalar benim olurmuş.
yemek düşkünü olunca bazen insanları öperken ağzını koklarmışım. "sen şunu yedin, sen bunu yedin" diye söylermişim. genelde de tutarmış. * yaz gelince balkona çıkmalar başlamış. uzun ve dar balkonumuz vardı. mahalleye bakardı. annem ilk başlarda beni dışarı pek salmamış. mahallede ayşe çoktu. gelin ayşe, ayşe gelin, kız ayşe... kız ayşe' nin yeri bende başkaydı. mahallenin genç kızı. balkona çıkıp "kız ayşecim abla nasılsın?" diye sorarmışım her defasında. hatice hoca vardı. yan binanın 3. katında. ciddi kadındı. bi de hoca olmasından dolayı ondan biraz tedirgin olurdum. onu gördüm mü içeri geçip başıma yemeni bağlar yine dışarı çıkardım. bunu aklım kesene kadar yaptım . * bi de babamın kuzeni nefize hala vardı. o dönem büyük yenge bana küfür öğretmiş. orobbuuu. bunu da nefize'ye diyormuşum. nefize kollarımı ısırmayı çok severmiş. kollarım açık bir şey giydiğimde "orrobbu nefize baaakkkk " diye kollarımı gösterir, nefize de "geliyorum kız oraya" deyince bağıra bağıra içeri kaçarmışım. *
nefize ve hatice hoca korkum uzun bir süre devam etti.
bir gün... annemin beni sokağa salmaya başladığı zamanlar... annemin işi varmış... beni mahallenin büyüğü ayşe teyzeye emanet etmiş. aslında ayşe teyze kendi "ben bbo'ya bakarım kizumm, sen işini yaparsiğunn" demiş. benim çılgın olduğumu nereden bilsin ayşe teyze. zaman geçmiş. eve gitmiş ayşe teyze . ben ipinden salınmış * ** gibi bi solukta kendimi suzan yenge'nin kapısında bulmuşum. o dönem suzan yengeyi tam anlamıyla tanımıyoruz. yani ne biz ona gitmişiz ne de o bize gelmiş. gidip gelme olmayınca pek de komşu sayılmayız. ama ben gitmişim işte. "zuzan yenge zuzan yenge ben çok acıktım, bana ekmek verir misin?" demişim. suzan yenge elime ekmek tutuşturmuuş. "yooo annem bize öyle öğretmedi" demiş ve içeri girmiş, üzerime örtü örttürmüş, ekmeği yemiş ve suyumu içmişim. teşekkür edip çıkmışım. tabii annem beni bulamayınca delirmiş :) 30 yaşımdayım hâlâ anlatırlar, hâlâ utanırım. ben yüzsüz bir çocuk değildiim , yani sanırım *
gece gündüz demeden evden kaçmalarım varmış. anahtar nerede olursa olsun bulup kaçarmışım. çok kez gecenin köründe apartmanın çıkışında yakalamışlar. * en sağlam kayboluşum dayımın asker geçirmesinde olmuş. rahmet olsun * dedemin yanındaymışım. kaşla göz arasında kaybomuşum. dedem kahrolmuş, geçmiş bir köşeye, sessiz sessiz ağlamış. annem panik. herkes panik. en son teyzem beni bulmuş. kırmızı bir kamyonetteymişim. "teyzeeee ben gidiyorum, bu amcalar, teyzeler beni götürüyor" diye yüzsüz yüzsüz bağırıyormuşum. * teyzem beni almış. mutlu son olmuş tabii. bazen gitseydim ne olurdu acaba diye düşünüyorum. hahah saçmalama kızım deyip kendimi sakinleştiriyorum. milyon milyar olasılık var. * ve hepsi de ürkütücü.
evde en çok korktuğum geceleri deli dana gibi dolaşan hamam böcekleriydi, bir de çamaşır makinesiydi. hamam böcekleri şehrin serserileri gibi geceleri hüküm sürüyordu. ben tuvalet için kalktığımda mayın tarlasındayım gibi zıplaya zıplaya tuvalete giderdim. çoğu kez işemeden yatağa döndüğüm olmuştur. çamaşır makinesinin gider borusu tuvaletteydi. gürültülü bir şekilde suyunu boşaltırdı. bir de beyazlar için çivit olayı vardı.çamaşır çivitlendiğinde su, mavi akardı. ben su gürültülü ve mavi aktığında daha da korkardım. borunun içinden öcü çıkacak sanırdım herhalde. gece korkmadan sokağa kaçan kızın korktuğu şeye bakın hele :d
ikinci ölüm deneyimim bebekken olmuş. annem ve teyzemle kuaföre gitmişiz. teyzem benimle ilgileniyormuş. annem, teyzeme çubuk almasını rica etmiş. teyzem çubuk almış. ama annemin bahsettiği çubukla teyzemin aldığı çubuk arasında çok fark varmış. annem susamlı çubuğu kastetmiş, teyzem tuzlu ince çubuk almış. ben yamyam. * çubukları ikiye bölüp bölüp yemeye çalışmışım. tabii yiyememiş, boğazıma biriktirmişim. en son kızarıp bozarınca teyzem anneme bağırmış . herkes ayaklanmış. kuaför, dükkanının derdine düşmüş; " ben burada çocuk öldü dedirttirmem, çıkın buradan derken annem boğazıma parmağını bi atmış ben kusmuş ve bayılmışım, annem bitkin düşmüş.
3-4 yaşlarındayım -sanırım-. babam fıtık ameliyatı olmuş. babama deli olduğum zamanlar. zibilyon tane akrabamız bizde. uzun ve dar balkonda oturuyoruz. babamın amcası yoldan geçiyor. bana da laf atmış. "ben sahile iniyorum, sen evde otur ohh" falan demiş. ben altta kalır mıyım? tabii ki kalmam. cevaben " heee sen sahilde dondurmaları ye de patla, babam hastanede haberin yok." demişim. adam neyden etkilendi bilmiyorum beni almış ve bakkala gidip dondurma almışız. tüm kuzenlerim ve artık orada kim varsa benim sayemde dondurma yemiş. * * bu olayı hatırlıyorum.
rahmetli dedelerimi maskot olarak kullanırdım. ne zaman onlara gitsek ikisinin başını yıkardım. ikisi de ses etmezdi. kuzu kuzu dururlardı. saatlerce esir alırdım. bi de gülerlerdi. baba tarafı laz olduğu için dedem benim için papuli idi. ben onu populi diye yuvarlıyordum.
benden büyük kuzenlerimi hiç sevmezdim çünkü onlara gittiğimizde bizi öyle bırakırlardı. annemin yanında otururduk . amcamın kızı örmeyi öğrenmiş ama bana öğretmiyor. sinsi zaten. paylaşmayı bilmez. nasıl öğretmez diye sinir olmuştum. ağladım durdum. babaannem şiş verdi. annem öğretti. ben 5 yaşımda haroşa, ters ve sonra pirinç öğrendim. annem hep "kendi kendine öğrendin" der. belki izlemişimdir. çocuklar için izlemek önemli. ilk şişlerim ne derece yamuk oldukları belli oluyor mu bilmem, ama inanın benden çok çekmişler. *
üst katımızda çetin amca ve noray * yyenge vardı. benimle yaşıt kızları olmasına rağmen bazen beni kızları gibi sevdiklerini düşündürürdü. çetin amca işten gelince beni alırlarmış. onlara gidince soru cevap oluyordu herhalde . "okula gidecek misin?" derlermiş. "ben önimersite okuyacam noray yenge." dermişim. bayılırlarmış bana. onlarla ilgili sevmediğim tek şey ; yemek yerken su içilmemesi idi. bir gün pattes yemeği yiyoruz. içim buram buram yanıyor. su içemiyorum. o gün içim çok yanmıştı. evlerinde güzel kitaplar, ansiklopediler vardı. bayramlarda çocuklara mendil verildiğini noray yengeden öğrendim.
bugün aklıma bunlar geldi. düşündükçe güldüm; güldükçe düşündüm. anlatılacak yazılacak o kadar çok şey var ki...
çocukluğum; yaşadığım hayattan daha fazla...
bir gün birinin karşısına geçsem... anlatsam... gülsek... güldürsem... çocukluğumdan beslensek...
annemin tehdidi gerçek olsa. hem belki çocuğumun babası da geçmişinde yaramazdır. * yaramazlığımızı genlerimizden alır. böyle güzel anıları olur... olsa...
arada çocukluğuma ineceğim. çocukluğum beni iyileştiriyor. yaralarım kapanıyor. güçleniyor ve güzelleşiyorum. yolum, açık ve uzun oluyor.
en büyük teşekkürüm çocukluğuma *