bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
bir üstteki girdi olan antika defter/#168624 numaralı gelişmeyi yazalı bir yıldan bir ay kadar fazla oldu.
"her zaman yaptığım gibi mantığımı dinleyerek yoluma devam ediyorum..." diye bitirmiştim o girdiyi.
bu girdiyi ise "her zaman yaptığım gibi mantığımı dinleyerek yoluma devam etme huyumu sikeyim!" diyerek açıyorum.
hadi biraz günah çıkartalım :) #falanlarfişmanlar
----
bir sene kadar önce iş değişimi ile hayatıma katmak istediğim heyecan çok fena götüme kaçtı ve takvimler mart 16'yı gösterdiğinde, pandeminin ayak sesleri gümbür gümbür gelirken hem de, firma sahibi hokus pokusçu totoşlar tarafından çok fena bir kazık yiyerek işten çıkarıldım. öyle bir kazıktı ki, hazmetmem uzun sürdü. ek olarak hırsımı alabilmek için altı ay kadar beklemek zorunda kaldım.
iki hafta kadar önce "pandemi döneminde işsizlik" temalı bir ankete katılıp, anketi yapan doktora öğrencisi ile skype üzerinden bir görüşme gerçekleştirdik. bu sayede, 16 mart sonrası yaşadığım dönemi tekrardan gözden geçirme imkanı yakaladım. ne yaşadım, ne hissettim, ne durumdaydım... hepsini bir bir masaya yatırıp elden geçirdim ve üzerine, keyif amaçlı olmasa da, bir sigara içtim.
o dönemin buhranından bahsedip kafa ütülemeyeceğim; ancak bir çok kişiye göre nispeten hafif atlatmış olsam da üzülmediğimi, daralmadığımı söyleyemem. düşmanımın bile yaşamasını istemeyeceğim bir depresyona sürüklüyor bu durumlar. iş yok, birikim yok, sırtımı yaslayabileceğim bir dayanak yok
annemle kol kola girip metroya yürüdüğümüz bir akşam "doğalgaz alırsın eve" diyerek cebime para sıkıştırması kadar boğazıma düğüm olan bir an yoktur sanırım o günlerde.
velhasıl kolları sıvadık, olmayan imkanlardan yola çıkıp "bir şey yapmalı" diyerek bir yola giriştik. çalıştığım her işte, kendi alanımın da dışında bir çok noktada görevlendirilerek iş hayatına devam etmek mahvetmişti beni; zira son iş değişikliğimin sebebi tam olarak da buydu. grafik tasarımcı olarak başladığım meslek yaşantıma web tasarım, e-ticaret, sosyal medya gibi eklemeler yapmıştım. bunların üzerine kurumsal işleri takip etme, dış ticarete bakma, fuarlarda çeviri yapma, müşteriler ile görüşme, gümrük işlemleri gibi bok püsür bir çok çeşit de eklenince çatlama noktasına gelmiştim.
benzer yollardan geçip aynı bıkkınlığı yaşayan iki panda olarak bu günkü ortağım ve çocukluk arkadaşımla bir araya gelip "iki panda bir adam ediyoruz biz bu sektörde" dedik ve kendi e-ticaret sitemizi kurduk. ticaret konusunda nasrettin hoca'nın kütükleri 5'e alıp 3'e satıp, aradaki 2 ile de kendi geçimini sağlaması kadar(!) bilgiye sahip olan ben, adım adım sineğin kanadından yağ çıkarıp "yumurta almaya gerek yok, tavuk alalım önce yumutlatır kahvaltı yaparız, akşama da keser yeriz, total maliyet daha az olur" kıvamında bir manyağa dönüştüm.
her ticari girişim gibi biz de ilk başta ciddi anlamda süründük. yapılması gereken iş fazla, gelir hala yok, harcamalar için kredi kartları tek kurtarıcı... sohbetimiz muhabbetimiz o günlerde çok iyi bir kaç dostun desteği ile işleri hızlandırıp, biraz da uykusuz kalıp ilk ticari atılımımızı gerçekleştirdik. birimiz grafiker birimiz web tasarımcı olunca ortaya çıkan ticari işletme direk e-ticaret oluyor doğal olarak. üreticilerle anlaşmalarımız yaptık, pazaryeri olarak bilinen büyük ticari sitelere giriş yaptık ve kendi e-ticaret sitelerimizi kurduk. böylece tarihler mayıs 2020'yi gösterirken oyuncu kupa'yı ve sevgi haritası'nı açtık.
o günlerde yükselen pandemi tehlikeli ve başlayan karantina süreçleri de ayrı bir dert olarak omuzlarımıza yüklenmişti. öğretmen olan eşimin dersleri evden yürütmesi, gece 11-12'ye pat diye toplantı koyan ve ev ahalisini çileden çıkartan yöneticiler, telefonla konuşurken avazı çıktığı kadar bağıran alt komşu, meraklı mahalle sakinleri derken adım adım delirmek için tüm bileşenler tamamlanmaya başlıyordu.
sonra yol haritamda bir değişiklik oldu. sadece e-ticaret ile hareket etmek evi geçindirmek için yetmeyecekti ve elimizde bir imkan daha vardı: "düşük fiyatlı hizmet veren online reklam ajansı" iki panda bir adam etmekten fazlası edebilir dedik ve freelance çalışan dostların da desteğini alarak bir adım ileri gitmeye çalıştık. attığımız adım henüz yere değmedi; ama altı ay önce geliştirmeye başladığımız iş sistemi ve ağı bir noktaya kadar geldi.
o günlerde canhıraş çalışırken, kulzos ahalisinden tanıdığım ve ailem gibi sevdiğim bir çok kişi "aman ha dikkat, işkolik olma" diye uyardı.
elbette bir işkolik oldum. öyle böyle değil hemde. tiksindiğim şeye dönüştüm.
ben ki sabah işe giderken psp'den street fighter alpha 3 oynayan, gün içinde iş arasında kulzos'ta takılıp kalan boşlukta iş bilgisayarından mortal kombat 11'de fatality çeken, akşam eve dönerken 2 bölüm anime izleyen; eve geldiğim zaman iş ile ilgili şeyleri düşünmekten kaçınıp bilgisayarımı yakma pahasına doom eternal oynayan, uyku öncesi mutlaka 2-3 sayfa da olsa kitap okuyan bir adamdım. ben ki herhangi bir yere oturduğumda götüm rahat edene kadar kırk dakika özenle yayılan, elimdeki sigara bitmediği için gelen dolmuşa binmeyip bir sonrakini bekleyen bir adamdım.
şimdi ise koltuğun ucuna oturduğumu ve bacaklarımı salladığımı belim ağrımaya başlayınca fark eden, sabahları ekrandaki işi halletmeden işemeye ve yüzünü yıkamaya gidemeyen bir deliye dönüştüm. kafam o kadar dolu ki yapılacakları planlamakla ve daha fazlasını üretmeye çalışmakla, sigara içmek gibi mola anlarında kendi kendime konuşarak ürettiğim hikayeleri düşünemez oldum. muhabbet kuşlarımla akşamları yaptığımız dertleşmelere vakit ayıramaz oldum. baş ağrılarım ve göz ağrılarım hatsafhada arttı.
belirli bir gelir düzeyine ulaşana kadar o kadar çok taviz verip o kadar çok iş yükü üstlendik ki, iki panda aynı anda 5 farklı işi yapıp o sırada telefonla görüşüp müşterilerle iletişim kuracak kadar delirdik. bizimki bir multitasking rekoruydu kendi çapımızda. zaman zaman kendimi aynı anda direksyon sallayan, telefonla konuşan, sigara içen ve müşterilerden para toplayan dolmuş şoförü gibi hissediyordum.
6 aylık süreyi geride bırakıp arkamıza baktığımızda gördük ki kısa sürede ciddi anlamda ilerleme kaydetmiştik. bir dijital ajansın portföyünü rahatlıkla dolduracak kadar sayıya ve çeşide sahip işler çıkarıp teslim etmiştik ve müşterilerimizin arasında uzun vadeli bizimle çalışmak isteyen, sistemini tamamen bize emanet edenler bile çıkmıştı. elbette bu sırada hayatımızdaki bir çok zevkten ve sorumluluktan feragat etmek zorunda kalmıştık. eskisi kadar bol zamanımız yoktu ve yapılması gereken hala bir çok iş vardı.
aralık 2020'de işleri bir üst noktaya taşımak için kendimizi ağır bir kampa soktuk. elimizdeki işleri temizledik; yeni ve uzun vadeli anlaşmalar yaptık, yaptığımız işlerde bize destek olması için freelancer arkadaşlarla anlaşmaya başladık... bu sırada kendimizi tamamen dış dünyaya kapattık; çünkü işler başka türlü toparlanmıyordu. boşta kalan tüm zamanı ise ardı arkası kesilmeyen aile ve sağlık problemlerine ayırmak gerekiyordu çünkü.
pandemi ve karantina süreçlerinin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerinden nasibimizi alıyorduk. ne ben ne de bu işleri birlikte yüklendiğimiz ortağım pandemi koşullarından şikayetçi değildik; tam tersine bizim standart yaşamımız zaten karantina gibiydi. evden dışarı çıkmayı sevmeyen, kendi işini kendi halleden ve en önemlisi "evde olmaktan mutluluk duyan" pandalardık biz; ama herkes bizim gibi evcil değildi. evden dışarıya çıkamayıp da bunalan tüm o "aşırı sosyal" aile fertleri bize sardırdı. dolayısıyla işten arda kalan tüm zamanı da aile fertlerinin isteklerini ve problemlerini karşılamaya ayırdık.
ne diyordum? hah, aralık 2020!
hayatımda ilk defa günde 5 saatten az uyuyarak çalıştığım bir dönem yaşadım. kahveyi severdim; ama günde 2 litreye yakın kahve içip üzerine 3 demlik çay gömen bir manyağa dönüştüm. yeme düzenim bozuldu; ama hala şişmanım! az yemek sadece mevcut kilomu korumamı sağladı. rüyamda bile excel tabloları ve fiyat hesaplamaları gördüm.
unutkanlık başladı! hem de tehlikeli seviyede.
telefonda konuşurken not ettiğim ve anlık olarak yapmam gereken şeyleri unutuyorum. telefon kapandığı anda aklıma başka bir şey geliyor ve işleri karıştırıyorum. son günlerde azaldı; ama hala tam olarak bitirebilmiş değilim bu problemi.
2021 başında bu işkolizm krizini bitirmeyi umuyordum; ama ocak ayının sonuna kadar sarktı bu süreç. problemler ve işler, iskender'in düğümü gibi tek darbede çözülmediği için adım adım ilerliyoruz hala. parasından pulundan geçtim, sadece kafa dinleyip sonrasında işleri bir adım ileri taşıyabileceğim bir ferahlığa doğru ilerlemek istiyorum. bu saatten sonra benden daha az vasfa sahip, sadece sermaye sahibi olduğu için "patron" olan andavalların kahrını çekemem. zaten sinir stres sahibi, küfürbaz ve şiddete meyilli bir adama dönüştüm; şu dakikadan sonra bana fırça çekecek patronun ağzına sıçar, masasındaki sümeni götüne sokarım. o yüzden elimdeki işi bir adım öteye götürmem lazım. buna mecburum.
işlerin benim için bu kadar zor olmasının ve karmaşık ilerlemesinin tek bir sebebi var: "sıfır sermaye"
biz bu işi tabir-i caiz ise köpek gibi çalışarak sahip olduğumuz bilgi ve biriktirdiğimiz yeteneklerle, yok denecek kadar az bir sermaye ile kurduk. kredi çekmedik, hibe almadık, borç almadık... cebimizde mutfak masrafı için beklettiğimiz para ile kemer sıkıp bu işi kurduk. bu yüzden bir çok girişimci için adım bile sayılmayacak gelişmeler bizim adımızdan büyük bir problem. yoksa ben de bilirim bir ofis tutup, 3-4 işinin ehli uzmanı işe alıp büyük işlerin peşinde koşturmayı. eldeki sermaye bitene kadar illa ki 1-2 büyük iş kapılır ve iş ağı geliştikçe devamı gelir.
tüm bu karmaşaya rağmen kendimi artık daha cesur ve güçlü hissediyorum. hayata karşı umursamazlığım silindi gitti ve paniklemiyorum artık hiçbir problem için. sağlık problemleri hariç hemen her şeyin bir çözümünü bulacağımdan eminim.
sadece biraz yoruldum. oturup dinlenmeye, biraz soluklanmaya ihtiyacım var.
kulzos, hep bir nefes olmuştu bana.
bir süre uzak kaldım; ama tekrar buradayım.
---
şimdi yazdıklarıma bakıyorum da tepeden buraya...
zahmet edip de okuyanın gözlerinden öperim.
rahmetli can yücel gibi diyeyim ben de bitirirken: bu gün de çok kafa siktim!
:)