sanırım bu noktada nasıl bir cemaat olduklarına dair birkaç örnek vermem gerekiyor. kapalılar demiştim. bu kapalılık öyle bir noktada ki internet kullanımı tamamen yasak. internetin gençlerin zihninin yıkaması ve cemaati dağıtması korkusu var.
ayrılan 18 yaşındaki ari, kaçtığı ilk dönemde google'ın ne olduğunu bilmiyordu. wikipedia'yı gördüğünde, tanrının hediyesi olarak adlandırmıştı.
cemaatten kimseyi resmi otoriteye şikayet edemezsiniz. bu onların dinine aykırı. kol kırılır, yen içinde kalır.
kendi ambulans sistemleri, gönüllü polis birlikleri ve eğitim kurumları var. kendi kitapları var. çocuk kitaplarindaki erkek çocuk resimlerinin yüzleri olduğu gibi dururken, kız çocuk yüzleri siyah keçeli kalemle karalanmış şekilde dağıtılıyor mesela. seküler kitaplar tamamen yasak.
cuma akşamları seks zorunlu. korunma yöntemleri uygulanmıyor. siz hastalanırsanız çocuklarınızla cemaatteki diğer anneler ilgileniyor. kaza geçirirseniz doktora diğerleri tarafından götürülüyorsunuz. kıyafet zorunlulukları var. kendi dilleri var, diğer diller yasak.
kaçanlardan biri luzer şöyle diyor:
"toplumu dış dünyada barınamayacağınız şekilde tasarlamışlar. dünyayı öyle bir tasarlamışlar ki ayrılırsanız tek yol, hayatta kalmanızın tek yolu suç işlemek. diyorlar ki çıkan herkes mutlaka geri dönüyor ya da hapse veya rehabilitasyina gidiyor. ama dışarda asla barınamıyorlar."
etty... en büyük savaşı veren o benim gözümde. çocuklarını alıp boşanarak cemaatten kaçıp tek başına ayakta kalmaya çalışan bir kadın. velayet davası, cemaatin tuttuğu yüzbinlerce dolarlık avukatların aşağılayıcı soruları. çocuklarının velayetini kaybetmesi. ona sadece de sıkı sıkı sarılmak ve susmak istedim.
ve son olarak: kampta müdürünün tecavüze uğrayan, herkesin görüp de sesini çıkarmadığı, o konuştuğundaysa "yoo yanlış anlamışsın" dediği ari...
sonunda şunu sordum kendime: yapayalnız ve korkutucu bir özgürlük mü, diktatör ve koruyucu bir cemaat mi?
bu insanlara maalesef sadece bu iki seçeneği sunmuşlar.
--
spoiler --