Irak'ın totaliter lideri saddam hüseyin'in devrilip idam edilmesinin ardından başlayıp Tunus, Libya, Mısır gibi devletlerde de ülkeyi yıllardır yöneten başkanların geniş çaplı protestolarla ve linçlerle koltuktan indirilmesine sebep olmuş hareket.
Arap Baharı’nın sonucunda Arap milliyetçiliği temelli sosyalist ve seküler ideolojileri temsil eden, ABD karşıtı totaliter liderlerin yerini siyasal islam yanlısı, Amerika destekçisi liderler almıştır. Batı’nın iddia ettiği üzere kendileri Orta Doğu’ya demokrasi yahut barış getirmediği gibi yıllardır ayakta olan devletleri bölük pörçük toprak parçaları hâline getirmiş, toprak bütünlüğünün hiçe sayılmasına mezhepsel ve ırksal farklılıklar gerekçe gösterilirken bu ayrılmalar sırasında milyonlarca insanın kanı akmıştır. Nihayetinde haritadan bir bütünmüş gibi görünen ama gerçekte sayısız silahlı örgütün arasında paylaşılmış çöl devletleri peyda olmuştur. ışid gibi kara bayraklı teröristler suriye ve ırak’ın büyük bölümüne hâkim olmuş; katliamlar, soykırımlar, cinayetler, tecavüzler işlerlerken tüm dünya buna sessiz kalmıştır. Kâğıt üzerinde bağımsız olduğu ifade edilen ancak aslında bütün petrol ve doğalgazını sömürgeci güçlere akıtan kukla yönetimlere dönüşmüştür orta doğu devletleri.
Bu gerçekleştirilirken farklı ırka ve mezhebe mensup insanların Arap Baharı öncesi diktatörlerin antidemokratik ve faşist idarelerinden kurtulmak istemeleri kullanılmıştır. Lakin her şeyin sonucunda bu ülkelerin vatandaşları olan Arap, türkmen, Süryani, Yezidi, kimse huzura kavuşmamış; aksine bu masum insanlar vatansız kalmış ve terör zulmü altında ezilmişlerdir. başka bir deyişle yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlardır.
Hepsinden üzücü olanı ise ABD’nin yarattığı bu projeye Amerikan uşağı Türkiye hükümeti tarafından verilen destektir. ABD’nin bir dediği iki edilmemiş, kendi ülkesindeki hadiseleri “bölücülük” olarak nitelendiren hükümet aynısı komşularının başına gelince terör örgütlerini silahlandırarak onları parçalamaya çalışmıştır. Bugün varlığından rahatsız olunan Kuzey Irak’ın Kuzey Suriye’nin temelleri bizzat bizim siyasetçilerimiz tarafından, en başta kendini Büyük Ortadoğu Projesi lideri olarak tanımlayan recep tayyip erdoğan tarafından atılmıştır. Peşmerge güçleri topraklarımızda eğitilip sonra Suriye sınırından içeri sokulmuştur. Türkiye yönetimi ABD’ye yaranmak için cihatçı terörist örgütü ÖSO’yu kendi ordusu gibi kullanmış, şeriatçı kuruluşu Müslüman Kardeşler'e sınırsız destekte bulunmuştur.
Tabii bunları işleyen Türkiye yönetiminin yaptıkları bedelsiz kalmamış, bu çarpık dış politikanın faturası halkımıza kesilmiştir. suruç’ta kanlar içinde kalan o 34 bedene, Atatürk Havalimanı’nda katledilen vatandaşlarımıza ödetilmiştir bu bedel. Ülkenin kalbinde, Ankara Garı’nda öldürülmelerine göz yumulan 109 insanın canına, nefesine mal olmuştur başarısız politikalar. Topraklarımıza avrupa’nın ödediği üç beş kuruş karşılığında yerleştirilen mültecilerden, onlara tanınan üstün haklardan ve ekonomik sıkıntılardan bahsetmiyorum bile.
Özetle bu coğrafyayı daha da geriye götürmüş bir harekettir Arap Baharı.