sanılanın aksine sadece bir müzik türü değildir. fransızcadan geçen şekliyle arap tarzı anlamındadır. bunun etkisi sadece müzikle kalmaz, büyük bir estetik anlayışa dönüşür. aynı gotik gibi başta bir platform üzerinden başlayarak, toplumun yaşantısına kadar her şeyi şekillendirmiş bir estetik görüştür. türkiye için yansımaları ise kimlik bunalımı değerindedir.
cumhuriyet dönemi ile beraber sanayileşme arayan ülkemizde şehirleşme plansız olmuştur. sebepleri çoktur aslında. ilk önce köylerde artan işsizlik, doğuda çözülemeyen feodalite, ağaların elindeki topraklara karşın sermayesiz köylüler. bunlardan sonra gelen bir de terör dalgasıyla şehirler tamamen plansız, kenar mahalle dediğimiz yapıları oluşturarak büyümüştür. şehrin büyümesindeki bu plansızlık tabi sadece şehir altyapı ihtiyacı ile alakalı değildir. aynı zamanda bu kadar insanı istihdam edecek bir ekonomik altyapı da yoktur. fakirlik değişmez ama fakirliğin şekli değişir. imkansızlıklar içerisinde şehirleşemeyen halk* içine dahil olmaya çalıştığı topluma yabancılaşır. işte bu noktada arabesk dönemi başlar. ilk önce kenar mahalleleri ve yoksulları ele geçirir. bir anda onların kimliği haline gelir.
bakıldığı zaman her bir estetik ölçünün güzel algısını oluşturan çizgileri vardır. bu neden önemli dersek, güzellik algısı belli değer yargıları ile oluşacak bir kitlenin aslında çirkinliği nasıl yücelttiğini göreceğiz. kısacası başta sözleriyle çekilen acıları anlatan arabesk müzik, bu acıları kimlik haline getirmiştir. bu nüans bize şunu verir: kimliği yoksulluk olan halk bu sefer ondan vazgeçmek istemez. bu yoksulluğun çizgileri ise, biçimsiz, çarpık, düzensiz, kirli arka mahalle görüntüsüdür. peki ne mi oldu? sonrasında şehrin içine yayılan bu insanlar aynı estetik değerleri gittikleri yerlere de taşıdılar. zenginliğe ulaşsalar dahi "fakir" kimliğinden vazgeçemediler. ve kafalarında tek bir "fakir" imajı vardı: kenar mahalleler! dolayısıyla oradaki çirkinlik gün geçtikçe şehirleri sarmaya başladı.
bugün şehirlere bir bakın, o fakirlikten gelen insanlarla beraber koydukları tabelalara, yaptıkları evlere, yaptıkları yollara bir bakın. artık bugün büyük şehirler de birer kenar mahalle. çünkü toplumun genel kimliğini, bu kimliğin estetik çizgilerini arabesk çiziyor. insanlar gün geçtikçe çirkinliğe alışıyor, çirkinliği kanıksıyor.
sen bunu kimlik edinen adama istediğin kadar güzellikten, düzenden, kuraldan bahset anlamaz. aslında ülkemizin en büyük problemlerinden birisidir. eğer ki ülkemizde bir kültür devrimi yapılmazsa istenildiği kadar iktidar değişsin, yaşantımız değişmeyecektir. yolda yürüyen adam yere tükürecek, denize çöp atacak, deniz kenarına betonarmeleri dizecek, kocaman saraylar yapacak, led ışıklı tabelaları dikecek, yollun ortasına park edecek, faça şahin sürecek, altın varaklı koltuklar alacak, ormanları kesecektir. kısacası doğru olan ile arasındaki bağını hiçbir zaman kuramayacak olan bu kesim çirkinliği bir sanat olarak bize kakalamaya devam edecektir.