1. Su güzeldir, su akar, su içilir, su hayattır. Zihnimizdeki su şemaları ne kadar da olumlu. Su nesnesinin bu kadar olumlu olması içimde rahatsızlık uyandırıyor. Ölüm sudan gelmez mi ya hastalık? Neden bu kadar önemsiz veya garip bir konu üzerinde kendimi yoruyorum diye düşündüm. Yormalıydım. İnsanın düşüncelere veya eşanlamlısı olan ama bize farklı gelen düşüncelerle ikileme olarak kullandığımız fikirlere engel olması onları geriye itmesi çok zor. Kendi beynimizden, kalbimizden artık neremizle düşünüyorsak çıkan fikirler değerli değil miydi? Önemlilik ölçütü nedir? Aslında soru cevap oluşturmuyordu soru soruyu ve bir dahaki soruyu oluşturarak sonsuz uzunluktaki sarmal bir döngüye sokuyordu bizi. Dedemin dediği gibi felsefe yapmak felsefe yapmak değildir sadece felsefe yapmak felsefe yapmaktır diye. Küçüklükten beri düşündüğüm bu sözü anlamadığımı fark ettim. Çünkü felsefe ne anlama gelir bilmiyordum. Felsefe uçağa binerken kuşlara özendiğimizi mi düşünmekti yoksa kant mıydı? elsefe dersi alırken benzer bir soruyu sormuştum felsefe öğretmenime Nedir ki hayat? Diye cevap vermemişti. Bilmiyor sandım. 3 yıl sonra anneannem ölünce kimsenin bilmediğini anladım. Anladığımdan da tam emin değilim. Hissetmek böyle şeyleri kurtarıyor. Etrafta boş bakışlar, yaşayan ölüler anlam yüklemeye çalışan imamlar. Hayata yani ölüme ne anlam yüklemeliydim? Hayatla ölümü ayırabilir miydim? Hiç sanmıyorum. Uzaktan biri yazdıklarımı okusa gözlük kullanması gerekir. Cümlenin devamı alıştığınız gibi olmadı. Durdunuz, ne kadar da anlamsız. Halbuki tahmin etmiştiniz uzaktan okuyan birisinin ne kadar da garipseyeceğini. İşte felsefe bu çukur gibi dibi gözüken ama atlayanın dibine ulaşamadığı yolda öldüğü dünyanın en sığ çukuru. Uçuşan kelebekler ve beyaz papatyalar. Bunlar çok güzel naif canlılar. Güzel masallarda hikayelerde içimizi yeşerten. Peki ya papatyaya alerjisi olan çocuk için günlerce hastahanelerde ağlayan anneler için. Teselli dediğiniz duyar gibiyim. Bir mezarın üstüne papatya bırakmak. Evet tamda mezarın üzerine papatya bırakmaya gelmek istemiştim. Buraya kadar konuyu sürükledim. Bir sürü felsefe yaptım acı çektim. Yolda ivmelendim ve başardım. Papatyanın dilinden anlasaydık mezarın üzerine bırakılmak istediğini hiç sanmıyorum. Deniz’lerin üzerinde yüzmek isterdi sevgiliye verilen en değerli çiçek olmak isterdi. Benim galiba kelimelere alerjim var. Hayır hayır, kelimelere değil insanların kelimelere yüklediği anlamlara. Galiba öldüm evet öldüm üzerime toprak atılıyor şuan beni tabuta koymayı unutmuşlar çünkü bu dinde tabut yerine insanın yaptığı iyiliklere çevreliyorlar cesedini. Ölüyken toprak kokusunu almak tadından tiksinmek gülünçtü. Yukarıda sadece üç tane kürek dört tane orta yaşlı adam ve en köşede ceviz ağacının yanında elinde papatyayla gözlüksüz bir kız çocuğu duruyordu. Bedenim hareket ediyor olabilseydi çocuğa doğrudan bakmak isterdim ayakkabılarının renklerini göremiyordum. Kesin kırmızıdır neden mi? Çünkü aklınıza gelen kızın neler giydiğini ve nelerden hoşlandığını biliyorum. Elma ve pamuk şekerinden hoşlanan bir çocuk. Dişleri çürümeyen sağlıklı gülüş.
    1genel terim