1. hayatında çok kısa bir süre dışında hiç makyaj yapmamış bir kadın olarak hakkında iki kelam etmek istediğim mevzudur.

    makyaj yapmadığım halde makyaj olayı -maalesef- çok fazla vaktimi işgal ediyor; çünkü çok fazla olumsuz yoruma maruz kalıyorum. doğru düzgün tanımadığım insanlar, büyük bir rahatlıkla karşıma geçip yüzümdeki kusurları sıralayabiliyor, kaşlarımı nasıl almam, saçlarımı ne renge boyamam konusunda fikir beyan edebiliyorlar. bu hadsizlikte beni büyüleyen bir şeyler var. haliyle, aslında hiç ilgimi çekmemesi gereken makyaj konusu üzerinde düşünmek zorunda kalıyorum. ve bundan çok rahatsızım. makyaj bence bu dünyadaki en boş iş, ama sürekli kişisel gündemimi meşgul ediyor.

    bu mecburi düşünme sürecinde ulaştığım birtakım sonuçlar var. derli toplu şekilde anlatmaya çalışacağım.

    insanların kafasında bir güzel kadın şablonu var. bu şablon, erkek bakış açısıyla farklı, kadın bakış açısıyla farklı. erkekler bir kadına bakıp güzel ya da çirkin buluyorlar, değerlendirme kriterleri ise çok genel. yüzü simetrik, cildi düzgün, ideal kilosunda ve yuvarlak hatlı bir kadın erkek gözünde güzeldir. erkek canlısı oturup da kaşını şöyle alsaymış, saçını şu renge tırnağını bu renge boyasaymış, kemerine uygun küpe taksaymış vs. ayrıntılarına dalmıyor. kadınlar ise konuya bambaşka ve inanılmaz ayrıntıcı yaklaşıyorlar. boyasız saçlarım, alınmamış kaşlarım, düz ayakkabılarım, spor kıyafetlerim ve makyajsız halimle erkeklerden geçer not almayı başarabilen şahsım ortalama düşünceye sahip bir kadın tarafından değerlendirildiğinde proje gibi görülüyor: "şunu giyse, bunu taksa, şöyle boyansa daha güzel olur" bakış açısı hakim. peki neden daha güzel olmalıyım? bugün dehlizlerine dalmak istediğim konu da bu.

    bu konuya girmeden evvel şuna da netlik getireyim. yazıda sıkça geçecek güzel kavramı toplum tarafından genel kabul görmüş, bir kısmı biyolojik temelli olmakla birlikte daha çok moda temelli bize kabul ettirilmiş kriterleri anlatmak için kullanılmaktadır. yoksa benim güzel denince anladığım şeyle toplumdaki güzel algısı birbiri yerine geçemeyecek kadar uzak. benim benimsediğim güzel tanımı için (bkz: )

    ta bebekliğimizden beri, kız çocuklarına öğretilen bir şey güzel olması gerektiği; güzel olmadıktan sonra ne başarmış, ne yaşamış hiç önemi yok. söz gelimi 'ın tipiyle ilgili yapılan yorumların hiçbiri, mümkün olsaydı çirkinlikten ölecek kadar korkunç görünen erkek milletvekilleri hakkında yapılmaz. yapılmasın da zaten. onlar milletvekili, nasıl göründüklerinin bir önemi yok. fikirleri ve icraatlarının önemi var. al dilek öcalan'ı fikirleri nedeniyle aşağıla, hakaretler yağdır hatta, benim gözümde düşünce özgürlüğüdür. ama çirkin erkek vekillerin tipiyle ilgili bu yorumlar yapılmazken kadın vekillere bu yapılıyorsa, temeli bu paragrafın ilk cümlesinde yazdığımdır. daha bebecikken başlayan güzel olma eğitimimiz çerçevesinde, yaşımız ilerledikçe geri kalan her şeyi ikinci plana atmaya başlıyoruz. bunun hem kadınlar, hem de toplum açısından birçok sıkıntılı yanı var. güzel göründüğünde toplumda yeterli kabul gören kadın kendini geliştirmekle daha az uğraşıyor. bu da kadının kapasitesinin altında üretmesi demek. bu durumda kadın hem bilişsel, ekonomik, akademik olarak zayıf kalıyor, toplumsal hayatta erkek kadar söz sahibi olamıyor; hem de topluma verilecek total katkı miktarı azaldığı ilerleme yavaşlıyor. bu durum hepimizin problemi. bu nedenle bu başlık altında en az yüz kere yazılmış "amaan canım, yapan yapsın, yapmayan yapmasın, bu kadar tartışacak ne var?" diyenlere cevabım şu: çok şey var tartışmamız gereken.

    benim 17 yaşında bir kuzinim var. saçıyla, giyimiyle, hali tavrıyla, kafasını sosyal medyadan kaldırmayışıyla tam bir modern dünya prensesi. tek derdi nasıl göründüğü, fotoğraflarda nasıl çıktığı. bana bir kalemde 80 tane makyaj malzemesi ve markalarını yorumlarıyla beraber anlatabilen bu çocuk, azerbaycan'ın başkentini bilmez, dünyanın güneşe uzaklığını bilmez, pir sultan abdal'ı bilmez. okumaz, düşünmez ve merak da etmez. çünkü bunların önemli olduğunu öğretmedik ona. lafta belki söyledik, ders çalış dedik, kitap oku dedik; ama dünyaya dönüp baktığında gördüğü şey sadece dış görünüşünün bir önemi olduğuydu. kimse fikirleriyle ilgilenmiyordu, dahası çoğu insanın da herhangi bir konuda dişe dokunur bir fikri yoktu. işte bu modern dünya prenseslerini yaratan, artık adına mi dersiniz, mu dersiniz bu yere batasıca boktan düzenin en önemli kalelerinden biridir makyaj. bu nedenle tartışmalı ve yok etmeliyiz onu. bu küçücük çocuklar sadece dış görünüşlerinin bir anlam ifade ettiğine inanıp yeteneklerini keşfetmeleri, spora, bilime, sanata merak sarmaları, karakterlerini inşa etmeleri gereken bu dönemi boş işler peşinde geçirmesinler diye. akademik başarılarını geri plana atmasınlar, sosyal ve ekonomik hayatın dışında kalmasınlar diye. işler yolunda gitmezse babaya/kocaya mecbur olmasınlar, boşanırken nafaka dilenmek zorunda kalmasınlar diye.

    tabi bu modern dünya prensesleri 3 yaşından beri kafa patlattıkları güzellikleriyle ne yapacaklar onu da biliyorsunuz değil mi, ilk fırsatta uygun bir koca bulup evlenecek, doğurup sosyal hayattan ve iş hayatından çekilecekler. yemin ederim şu gidişi benden 4 yaş küçük kuzinimde görüyordum, orta üstü ekonomik düzeyde bir adamla evlendi, tabi ki ilk sene bir çocuk doğurdu. sosyal hayat dediği kendi gibi beynini nadasa bırakmış kadınlarla alışveriş ve dedikodu yapmak. şu an aynı gidişi 17 yaşındaki kuzinimde görüyorum ve kahroluyorum.

    abarttığımı düşünenler varsa net söylüyorum, abartmıyorum, hatta az bile söylüyorum. inanın oturup ortalama bir kadının saç, baş, makyaj, kıyafetler, alışveriş vs diye harcadığı süreyi hesaplasak ömrünün en az bir on yılını aldığını buluruz. bu devasa zaman kaybının yol açtıklarını bütün olarak düşünmeye çalışın. bir tek kişinin ne yaptığının çok önemi yok; ancak çok büyük bir kitle aynı yanlış davranışı sergiliyorsa tüm gezegene etkisi yıkıcı derecede büyük olabiliyor.

    genel olarak güzellik sektörüne harcanan milyarlarca doların eğitim harcamasına, bilimsel harcamalara, sağlık harcamalarına dönüştüğünü düşünün. milyarın üstünde kadının şu zaman kaybını kenara bıraktığını, o zamanı sanata, işine, kendini geliştirmeye, yaratıcı hobilere, spora ayırdığını düşünün. topuklu ayakkabıların, mücevherlerin, naylon çorapların artık üretilmediğini, bunlara harcanan kaynağın geri dönüşüme kullanıldığını düşünün. her yıl dünyada yüz milyar parça kıyafet hiç kullanılmadan çöpe atılıyor . gardroplarımızı her gün farklı kıyafet giyme aşkıyla tıka basa doldurmadığımızı, tüketimimizi azaltarak gereksiz üretim nedeniyle çöplüğe çevirdiğimiz güzelim gezegenimizi sömürmeyi en azından yavaşlatabileceğimizi, küresel ısınmayı durdurabileceğimizi düşünün. deneylerde ömrü işkencelerle geçen hayvanları düşünün.

    o ruju sürünce güzel olduğunuzu sanıyorsunuz ya, ben işte buna çok gülüyorum. güzelleşmenin sonu yok. kaşını yoldurur saçını kirpiğini boyatırlar, yetmez kırıştın der botoks yaptırmanı beklerler, peşine dolgusu gelir, boyun kısadır topuklu ayakkabı tepesinde gezmen beklenir, memen küçüktür büyütmen beklenir, büyüktür küçültmen beklenir............... nerede bitecek ulan bu manyaklık? neden olduğum gibi olamıyorum ben? neden bütün dünya çirkin olduğumuzu haykırıp duruyor.

    makyaj yapmadığında kendini solgun, bakımsız, çirkin hisseden hemcinslerim varsa buralarda, bana inanın çirkin falan değilsiniz. bütün dünya el ele vermiş size böyle hissettirmek için uğraşıyor; çünkü size bir şeyler satmak istiyorlar. dünyanın en güzel kadınlarını bulup onları ameliyat, photoshop ve makyajlarla daha da güzel hale getirip size "onlar gibi olmalısınız, bunun için de şunları bunları satın almalısınız" diyorlar. kanmayın. çok güzelsiniz. öperim fondötensiz, mis gibi yanaklarınızdan.
    #235810 istenc | 4 yıl önce
    0genel terim