"Düşman devletler Osmanlı devlet ve ülkesine nesnel ve tinsel yönlerden saldırı halinde; yok etmeye ve bölmeye karar vermişler. Padişah ve halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor, hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde ne olacağını bekliyor. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını kavramaya başlıyanlar, bulundukları çevre ve hissedebildikleri etkilere göre kurtuluş çaresi saydıkları önlemlere baş vuruyorlar.. Ordu, ismi var cismi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar, Genel Savaşın bunca güçlük ve sıkıntılarından yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor, gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumun kenarında kafaları çıkar yol, kurtuluş yolu aramakla meşgul..
Burada, pek önemli olan, bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım.
Ulus ve ordu, padişah ve halifenin hainliğinden haberi olmadığı gibi o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla uyumlu ve sadık. Ulus ve ordu kurtuluş yolu düşünürken kuşaktan kuşağa geçen bu alışkanlıkla kendinden evvel yüce hilafet ve saltanat makamının kurtuluş ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halife ve padişahsız kurtulmanın anlamını kavrama yeteneği yok... Bu inanca aykırı, görüş ve düşünceleri açığa vuracakların vay haline. Derhal dinsiz, vatansız, hain, istenmez olur."
...
".....Efendiler, bu durum karşısında bir, tek bir karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak!
İşte, daha, istanbuldan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsunda Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Bu kararın dayandığı en kuvvetli düşünüş ve mantık şu idi:
Esas; Türk milletinin haysiyetli ve onurlu bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulusa, uygar insanlık, uşaklıktan üstün bir nitelik yakıştırmaz.
Yabancı bir devletin koruma ve kayırmasını kabul etmek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, miskinliği benimsemekten başaka bir şey değildir.
Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine hiç olasılık yoktur.
Halbuki Türkün değeri ve onuru ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Bundan ötürü, ya bağımsızlık ya ölüm!"