babası arseny tarkovsky tarafından henüz 10 yaşındayken terk edilen yönetmenin bu en kişisel çalışmasının altında, terk edilişe dair hatıralar ve babasının geri döneceğine olan sonsuz umut ve bekleyiş yatmaktadır. yönetmenin babası ünlü bir şairdir ve aşağıdaki linkteki şiiri yönetmenin babası filmde kendisi seslendirmiştir.
olabildiğince şairin kelimelerine sadık kalarak, elimden geldiğince sizler için bir çevirisini yaptım. tam anlamıyla içime sinmese de takdir sizin.
-ilk buluşmalar-
her anını buluştuğumuz kutlardık bir yortu gibi, sadece biz bütün dünyada yalnız. daha cesurdun ve bir kuşun kanadından hafifçe, merdivenlerde, baş döndürürce, götürdün, koşarak aşağıya basamaklardan kendi diyarına, ıslak leylakların arasından aynalı camın ötesine.
gece çökünce, bir lütuf bahşedildi, sunak kapıları genişçe açıldı, karanlıkta parıldadı, ve çıplaklık yavaşça eğildi dedim, "tanrı seni kutsasın" uyanınca, ki anladım minnettarlığım küstahça uyurdun, ve gök mavisiyle dokunmak için gözlerine, masadan bükülürdü leylaklar üzerine, maviyle okşanmış gözlerin, huzurluydu, ve sıcaktı ellerin
uyandın ve şekle büründün günlük yaşam sözcüklerine, sesin tüm güçle doldu boğazına, ve sen kelimesi kavuştu, artık "çar" - yeni anlamına.
dünyada her şey dönüştü, hatta basit eşyalar - leğen, sürahi, nöbetçi gibi, durduğunda aramızda, katman katman ve kararlı su.
nereye bilmeden bizi sürükledi. önümüzde kayboldular, serap gibi, mucizevi şehirler. kendiliğinden ayaklarımızın altına serildi naneler, yol boyu eşlik etti kuşlar, yukarı sıçradı nehirdeki balıklar, gözlerimizin önünde genişledi gökyüzü...
peşimizden takip ederken kader, elinde ustura çılgın bir derbeder.